Page 1 of 19

Türkiye dışındaki maçlar oyuncular 07-08

Posted: Mon Aug 28, 2006 10:41 pm
by Mehmet Gorgen
Bu hafta Almanya liginde Türk gençleri boy gösteriyor.

Dün Hertha berlin Hamburg deplasmnaında 1-1 berabere kalırken Yıdıray takımın organizatörüydü.

Stutgart ise evinde DORTMUND'a 3-1 yenilirken geçen sene ilk 11 oynamay alışan Nuri Şahin yedek kulübesinden kurtulup oyuna giremiyor.Dortmund da diğer Türk genci Mehmet Akgün ise Dortmund'un 2. takımında alt ligde oynuyor.Bu hafta orta sahanın sağ kanadında oynamış.

Fakat Stutgart takımında 1987 doğumlu Serdar Taşçı ligin 2.haftasında 68. dakikada oyuna girdi.TD'ü futbolunu beğendi bu hafta(3.hafta) dortmund maçında sağ bek olarak sahaya çıktı ve takımının tek golünü attı.Takımının en iyi oyuncusu seçildi.

CİHAN YERİNE SAĞBEK ARAYANLARA DUYRULUR.

SERDAR TAŞÇI HUZURLARINIZDA..

Image

http://www.kicker.de/fussball/bundeslig ... on/2006-07

Tugay bu hafta oynamazken. Nihat real madrid karşısında Emre de Newcastle maçında kötü oynadıkları için 60. dakikalarda oyundan çıkarıldılar.

Halil bu hafta golleri kaçırıken ikizi Hamit 2. yarı oyuna girip takımı Schalke'nin Werder bremen karşıısnda 2. golünü attı.Schalkde genç Mesut Özil bu maçta yedek kulübesinde oturdu.Bu gence de dikkat.

Ugur Yıldıırm takımı 5-1 galip gelirken yine 2. yarı oyuna girmiş ve takımının en iyi oyuncularından biri seçilmiş.

İsveç liginde şuanda canlı seyrettiğim maçta Hammarby Djurgarden önünde kendi evinde 3-0 mağlup. Maç trübünde çıkan olaylardan dolayı durmuş durumda. İsveç'te böyle bir olay olacağını hiç zannetmezdim.
Hammarby takımı ligde çok iyi giderken bu maçta orta sahanın ortasında oyunu yönlendiren erkan zengin çok etkisiz kaldı. Geçen sene seyrettiğim maçlarda bu 21 yaşındaki uzun saçlı gencimiz orta sahanın sağ kanadında oynuyordu. Yine etkisiz ve ağır top oynuyordu. Bu Erkan zengin Türkiye'de 3 büyüklerde oynayacak adam değil.

Bilgilerinize arz ederim.
:lol:

Posted: Wed Aug 30, 2006 9:11 pm
by Mehmet Gorgen
BREZİLYA 2006

Bu sene geçen senlerde olduğu gibi Brezilya ligini yoğun şekilde takip edemedim. 2006 Brezilya şampiyonasında bu hafta sonunda 20. hafta maçları oynandı.
Bildiğiniz üzere geçen sene 40 yaşındaki Romario 22 golle brezilya gol kralı olmuştu.Bu sene Amerika'ya çocuğunun hastalığını da düşünerek transfer olmuş.


Aşağıda 20.hafta itibariyle puan durumu, gol krallığın yarışında en önde giden futbolcuların kimler olduğunu göreceksiniz.


20. haftada haftanın karması:
Image





Gol Krallığı yarışmasında öyle maç başına 1 gol atan golcü pek kalmamış.Sadce Cruzeiro'lu 21 yaşındaki Wagner ve 22 yaşındaki Cicero santos dikkat çekiyor.
Image
Image

Image

Geçen senenin şampiyonu Corinthias bu sene 17. sırada. Takımdaki yıldız oyuncular teker teker ayrılıyor.En son Carlos Tevez Milan,Chelsea ve ya Arsenal'e gitmek istediğini söyledi.Ricardinho,wendel ayrıldılar. Geçen sene şampiyon olan kadrodaki kaleci fabio Costa'yı bepenmyerek Santos'a gönderen Coırinthias esasında kuyusunu kazdı. ard arda gelen mağlubiyetlerden sonra sanırım 3-4 defa TD değiştirdiler. Fabio Costa yerine alınan kaleci ise fos çıktı. Golcü ve forvet orta saha oyuncularının nedni bilinmez şekilde lakayt oynması, Tevez,ricardinho,mashcerano gibi yıldızların dünya kupasına giderek 2 ay takımdan uzak kalması takımdaki çöküşün bir başka nedeni oldu.

Santos ise real Madrid'in hocası (kendilerinin de eski hocası oluyor) Luxemburgo'yu alarak genç oyuncularla yola devam etti. Son 3-4 senedir kadrosu 1-2 oyuncu dışında hiç bozmayan Sao paolo ise lider durumda. .

Brezilya spor dergilerinden lance'nin yaptığı bir araştırmaya göre Brezilya'da Flamengo taraftar sayısı ile açık ara önde.Flamengo'yu Corinthias takip ediyor.
Image

Posted: Thu Aug 31, 2006 3:11 pm
by Caglar Tuncel
Türk futbolcuların yetişmesi için almanya gerçektende önemli bir yer aslında türk futbolu içinde geçerli bu tez bravo hepsine!

Posted: Thu Aug 31, 2006 11:32 pm
by Murat Biricik
Bana gore 2006 senesinin transferi.

http://www.eurosport.com/football/premi ... 4791.shtml

West Ham have pulled off an amazing transfer coup with the permanent signings of Carlos Tevez and Javier Mascherano for an undisclosed fee. The Argentine internationals join from Corinthians and are among the most highly-rated young players in the world.

Posted: Fri Sep 01, 2006 6:21 pm
by Can Baysan
Avrupa'da son gün transferleri (Milliyet.com.tr)

Avrupa'da transfer döneminin son gününde birçok futbolcu takım değiştirdi. İşte son gün transferleri:
İngiltere: Chelsea, İngiltere milli takımının sol beki Ashley Cole'u beş milyon sterlin ve Fransız savunmacı William Gallas karşılığında Arsenal'den transfer etti. 51 kez milli formayı giyen 25 yaşındaki Cole uzun süredir Chelsea'nin transfer listesindeydi. 29 yaşındaki Gallas 2001 yılında Marsilya'dan Chelsea'ye transfer oldu ve takımın üstüste iki lig şampiyonluğuna önemli rol oynadı.
İspanya: Real Madrid, Arsenal'in İspanyol forveti Jose Antonio Reyes'i bir yıllığına kiraladı, karşılığında Brezilyalı orta saha oyuncusu Julio Baptista'yı İngiliz takımına gönderdi.
Brezilya: Santos, transfer döneminde Türk takımlarının da ilgilendiği Brezilya milli takımı oyuncusu Ze Roberto'yu kadrosuna kattı. Real Madrid, Bayer Leverkusen ve Bayern Münih'te forma giyen 32 yaşındaki orta saha oyuncusu 1998 yılından bu yana Avrupa'da top koşturuyordu.
Hollanda: Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki rakiplerinden PSV Eindhoven, Valencia'dan Hollanda milli takımının eski forveti Patrick Kluivert ile bir yıllık sözleşme imzaladı. 79 kez milli olan Kluivert geçtiğimiz sezon sakatlıklar yüzünden sadece 10 maçta forma giydi ve bir gol attı. PSV, Liverpool'dan Hollandalı savunma oyuncusu Jan Kromkamp ile de beş yıllık sözleşme yaptı. Hollanda şampiyonu, ABD'li forvet DaMarcus Beasley'i Manchester City'e kiraladı.
Hollanda: Feyenoord, Ajax'ın Yunan forveti Angelos Charisteas ile üç yıllık sözleşme imzaladı. 2.5 milyon euroya mal olan 26 yaşındaki futbolcu Ajax'ta 31 maçta 10 gol kaydetti.
İtalya: Valencia'nın İtalyan orta saha oyuncusu Stefano Fiore Serie A ekibi Torino'da bir sezon kiralık olarak forma giyecek. 2004'te Lazio'dan Valencia'ya transfer olan 31 yaşındaki futbolcu geçtiğimiz sezon Fiorentina'da kiralık oynadı.
İngiltere: Blackburn Rovers, Roma'nın 29 yaşındaki Kongolu forveti Shabani Nonda'yı sezon sonuna kadar kiraladı.
İspanya: Villarreal, Arsenal'den Fransız savunma oyuncusu Pascal Cygan ile iki yıllık sözleşme imzaladı.
İngiltere: Portsmouth, İngiltere milli takımının eski forveti Andy Cole, Kamerunlu kanat oyuncusu Roudolphe Douala Mbela ve Hırvatistan milli takımının oyun kurucusu Niko Kranjcar'ı transfer etti.
İtalya: Tottenham Hotspur, 20 yaşındaki Brezilyalı savunma oyuncusu Rodrigo Defendi'yi bir yıllıığına Roma'ya kiralık olarak verdi.
Portekiz: Portekiz şampiyonu Porto, Uruguay milli takımında forma giyen 21 yaşındaki savunma oyuncusu Jorge Fucile ile bir yıllık sözleşme imzaladı.

Posted: Mon Sep 04, 2006 11:58 pm
by Mehmet Gorgen
Cumartesi günü Romany-Bulgaristan ve Dün gece Arjantin liginde 2 maç seyrettim.

Romanya
...........lobont..
.contra...chivu..tamas..rat
f.petre...codrea..rosu..dica
...marica.....mutu

Bulgaristan da ise s. petrov, martin petrov ve forvette berbatov ve yankovic gibi adamlar oynadı. Maç Romanya'nın 2-0 üstünlüğüyle devam ederken Martin petrob mükemmel bir 2. yarı çıkardı ve 1'i serbest atıştan olmak züere 2-3 dakikada 2 gol atarak takımının beraberliği yakalamasını sağladı. Hakikaten sol açıkta çok etkili oldu. Berbatov etkisizdi. Bulgaristan'ın sol bekinde bizim aurelio gibi brezilyalı zenci Wagner oynuyor.

Biizm eski oyuncumuz Tamas biraz kilo alıp popescu kıvamına gelmiş.Havadan rakiplerine müsade etmezken hala ağır. Maçın sonlarında kendisini geçen rakibini düşürüp kırmızıyı gördü.
Fkat tamas'ın yanındaki chivu hakikaten mükemmel bir defans oyuncusu. Cannavaro gibi adam. Forvette ise Mutu Romanya'nın herşeyi. Bu maçta forvette oynayan Marica uzun saçlı Lucescu'nun takımı shaktar donetks 'te daha çok yedek oynuyor.1985 doğumlu.Fakat A milli takımda oynamaya başladı.1 gol attı fakat vasattı. Orta sahada oynayan rosu ise sol ayağıyla mükemmel bir gol attı.
Ovidiiu Petre ise artık a milli takıma çağrılmıyor.Şuanda düşüşte.

Arjantin liginde ise dün River deplasmanda Arsenal'i belluschi ve ortega'nın pnealtı golleri ile yendi.Bu iki oyuncu River plate'nin en iyi oyuncularıydı. Gallardo River'da yoktu. Bu maçta açıkçası kimi transfer edersiniz sorarsanız hiçbirini derim.Maçı yöneten hakem dünya kupası finalini yöneten hakemdi.O kadar beleş bir penaltı verdi ki dünya kupasını nasıl yönetti diye içimdem sordum.

Boca ise Arjantinli eski milli oyuncu Simoene'nin çalıştırdığı Carrusca2nın eski takımı Estudiantes'i 2-0 yendi.Estudiantes de Veron ilk 11'de oynadı.Fkat Boca çok daha iyiydi. Boca da forvette palermo ile oynayan genç Palacio iyice kıvama gelmiş.senye avrupanın büyük kulüplerinden birine kesinlikle gider.DM olarak oynayan Gago da gayet iyyidi. O da seneye avrupa'ya gider.

Arjantinde bir diğer maçta(Cumartesi gecesi oynan maçta) Rosario central evinde İndependiente takımıyla 2-2 berabere kalırken. Rosario takımında Kili gonzalez çok silik top oynadı. Kostarikalı wanchope ise Rosario'nun 2 golünü atarak takımının en iyi oyuncusu oldu.Independiente takımında ise forvette montenegro takımının en iyi oyuncusuydu ve takımı adına 1 gol attı.
Rosario takımında yeni transfer şilili Dario conca ise bence gayet güzel oynadı.Dikkat çekti. Çalımları ve pasları isabetliydi.Dario conca'yı ileriki haftalarda da takip edeceğim.

Posted: Sun Sep 10, 2006 8:57 pm
by Selcuk Samli
Don’t ‘misunderestimate’ Dirk Kuyt
By Simon Kuper

Published: September 8 2006 18:34 | Last updated: September 8 2006 18:34

I knew footballers like Dirk Kuyt even before he was born. As a kid I played against them in the dunes of his home village of Katwijk on the Dutch coast. I respected and feared the Kuyt type but I never imagined Liverpool Football Club signing one. Yet last month the club bought the Dutchman for about £10m. Today he hopes to start his first match for them, the Merseyside derby against Everton. The temptation is to say he won’t be worth £10m but then Kuyt has always been “misunderestimated”.

On winter Saturday mornings around 1980, the year of Kuyt’s birth, my football team would travel to Katwijk in the back seats of our dads’ cars. Often our opponent would be Kuyt’s future club, Quick Boys. As we passed Katwijk’s churches, chip shops and the bed-and-breakfasts with German signs, sea gales would shake the car.

Quick Boys’s changing-rooms were always packed because Katwijk’s sailors and fishermen all played their football on Saturdays. Sundays were reserved for worshipping the Lord. Every local male seemed to play: Quick Boys currently have 20 men’s teams and 15 teams in the under-nines age group alone. Telling the men from the boys was often tricky because many Katwijk children – raised on fish, milk and the west wind – were already as big as Kuyt is now.

Our opponents tended to be albinos like Kuyt and only had a handful of surnames between them, often Kuyt. They didn’t bother much with ball control, perhaps because the wind and the Lord took charge of that, but in my memory we always lost. Sometimes there were hundreds of spectators. And Quick Boys weren’t even the best club in Katwijk. Their rivals, FC Katwijk, later also became Dutch amateur champions. Having often watched the Quick Boys v Katwijk derby, Kuyt won’t be overawed by Everton v Liverpool.

Amateur football was such a big deal in Katwijk that the local stars seldom bothered joining professional clubs. Yet at 18 Kuyt signed for FC Utrecht. Nobody expected much of the pot-bellied sailor’s son with Katwijkian ball control but he almost instantly became a regular. The only thing that seemed to throw him at Utrecht was the godlessness. “In Katwijk certain things are taken for granted. I came to FC Utrecht and saw guys who lived with their partners, got a child and only then got married,” he marvelled. The Lord only knows what he will make of the Premiership.

In 2003 a bigger Dutch club, Feyenoord, reluctantly shelled out €1m for Kuyt. Few expected him to cope with the higher level but his unforeseen rise continued: within a year he was Feyenoord’s best player. This was probably because Kuyt works harder than does any other footballer. He treated training sessions and matches as mere episodes in his packed working schedule. When not in the gym, or studying future opponents, he paid weekly visits to a mental coach, a layer on of hands and his personal physiotherapist.

None of this was intended to treat injuries. Kuyt never gets injured. He went five years and a month until this spring without missing a Dutch league match, 11 months longer than Frank Lampard’s record streak in England. Rather, Kuyt hires healers to perfect an already superhuman body, much as Pamela Anderson got breast implants. He gives an example: “Recently my physio got special soles installed in my football boots. Tests showed I don’t stand completely straight on my feet so that I can’t move my neck fully. Since I’ve been wearing those soles, my neck is free again.”

Besides injuries, Kuyt has also virtually eliminated loss of form. He is mentally so strong that he almost never plays badly. In each of the last four seasons, he scored at least 20 league goals.

Kuyt exudes the joy of a man in his prime whose every body-part is in perfect working order. Most goalscorers save their energy for scoring. Kuyt gallops down wings and tackles on his goal-line. A better defender than most defenders, he gives more assists than most wingers. His speciality is accelerating while receiving the ball, a horror for opponents.

Because he is never injured and always working, he could advance inexorably from Quick Boys to Liverpool. This is an indictment of other footballers. Kuyt’s rise implies that his colleagues, even those who aren’t sots, are performing below potential. If they all lived like Kuyt, professional football would be better. “Doing your best isn’t a chore, is it?” he asks. “I must thank God on my bare knees that I became a footballer. And I do.”

There is one thing Kuyt can’t learn. No Katwijker will ever develop perfect ball control. “I don’t have the technique of Robin van Persie,” he once admitted, “but of all the Dutch talents I do have by far the best mentality.” It has taken him far: last month his deathly ill father, a tube emerging from his nose, presented him with the Dutch Footballer of the Year award at a gala evening.

But this summer’s World Cup suggested that even Kuyt’s mentality can’t take him all the way. On his first venture on to international football’s upper slopes, his running kept defences busy but in his only match as Holland’s first-choice centre-forward, against Portugal, he failed.

Last month Glenn Roeder, manager of Newcastle, one of countless clubs hoping to sign him, watched Ireland v Holland in Dublin. Holland’s centre-forward duly scored twice. Sadly it wasn’t Kuyt but the 23-year-old debutant Klaas Jan Huntelaar, scorer of more than 50 goals last season. Huntelaar is the latest to overtake Kuyt in the hierarchy of Dutch centre-forwards.

It’s possible that Liverpool bought the wrong Dutch striker: that although Kuyt won’t flop at Anfield, because he never flops, he won’t quite conquer the place either. However, Kuyt always proves doubters wrong. “My career is a straight line upwards,” he notes. At the very least he will teach his teammates something about being a footballer.

www.ft.com

Ozellikle genc oyuncular okusun bu yaziyi...

Posted: Wed Oct 04, 2006 10:44 pm
by Tolga Girici
Lig TV avrupa'dan futbol programini izliyordum, Twente'nin rakibi RKC'e karsi geriden gelip 4-3 kazandigi macta Turk asilli Kennedy Bakircioglu 2 asist bir golle oynamis. Bu oyuncu bir ara cok isim yapmaya baslamisti, sonra kayboldu, simdi tekrar yukselmeye basladi galiba.

Bu arada PV Hoojdonk hala gol atmaya devam, ediyor. Feyenord'da bu hafta galibiyet golunu atmis.

Posted: Thu Oct 05, 2006 3:57 am
by Tolga Girici
Görkem KIRGIZ wrote:
Tolga Girici wrote:Lig TV avrupa'dan futbol programini izliyordum, Twente'nin rakibi RKC'e karsi geriden gelip 4-3 kazandigi macta Turk asilli Kennedy Bakircioglu 2 asist bir golle oynamis. Bu oyuncu bir ara cok isim yapmaya baslamisti, sonra kayboldu, simdi tekrar yukselmeye basladi galiba.
Mustafa Denizli Fenerbahçe'nin başındayken bu futbolcuyu alacak diye bir söylenti vardı. İdda'ya göre Mustafa Denizli futbol menajerliği oyunu hastasıymış ve oradan öğrendiği Bakırcıoğlu'nu takibe almış :)

Şenol Güneş'in de PlayStation'da taktik denediği söyleniyordu bir ara. Açıkçası çok inandırıcı geliyor bana :)
Mustafa Denizli'nin bir de maclari kafasinda oynama, simulasyon yapma hastaligi vardi. :)

Posted: Sat Oct 07, 2006 11:29 am
by Mehmet Gorgen
zaman gazetesinden Hasan Cüück2ün yazısı:

Arsene Wenger’di, 10 yılda Arsenal Wenger oldu!

10 yıl önce Arsenal ile anlaştığında sadece gelecek vaat eden bir teknik adamdı. Bu süre içinde takımını üç kez İngiltere şampiyonluğuna taşıdı, Thierry Henry ve Vieira gibi isimleri yıldız yaptı. Geçtiğimiz günlerde Arsenal’de 10. yılını dolduran Wenger’in çok ilginç özellikleri var.
1996 yazı Arsenal için oldukça kötü geçmişti. Menajer George Graham, futbolcu transferinde komisyon aldığının ortaya çıkmasıyla kovulmuş, yerine gelen Bruce Rioch ise ligin başlamasına birkaç gün kala aynı akıbete uğramıştı. Yeni teknik adam için listenin ilk iki sırasında Terry Venables ve Johan Cruyff vardı. Listenin sonundaki isim ise Arsene Wenger’di. 28 Eylül 1996’da Arsenal’deki görevine başlayan Wenger için taraftarlar, ‘Bu da kim?’ sorusunu sormuştu. Aynı taraftarlar, aradan geçen 10 yılda bu kez Fransız teknik adamı ‘Profesör’ ünvanıyla çağırıyorlar.

22 Ekim 1949’da Strasbourg’da doğan Wenger, futbol kariyerine libero olarak başladı. 3. lig takımlarından Mutzig, Mulhouse ve Vaubun formalarını giydi. Hemen hatırlatalım, o yıllarda 3. lig amatördü. Hayatının ilk ve tek profesyonel kontratını 1978’de Strasbourg takımıyla imzaladı. 3 yılda sadece 10 maçta forma giyerken, 1981’de futbolu bıraktı. Sıradan bir futbolcu olmasına karşılık, sıradışı bir teknik adam oldu. Strasbourg’da yedek kulübesinin müdavimi olduğu için boş durmayarak kurslara katılıp antrenörlük diploması aldı. Strasbourg’un altyapısında 1981-1983 yılları arasında görev aldıktan sonra Cannes’da yardımcı antrenör olarak 1984-85’te görev yaptı. 1984-1987’de Nancy, 1987-1994’te Monaco ve 1995-96’da Nagoya Grampus takımlarını çalıştırdı.

Arsenal yönetimi tarafından ‘geleceğin menajeri’ olarak lanse edildiğinde, buna inananların sayısı çok fazla değildi. Ada’da şampiyonluk kazanan Britanya dışından gelen ‘ilk yabancı’ oldu. Kazandığı başarılarla yaşamak yerine, geleceğe baktı. ‘Evimde hiçbir kupa ve resim saklamam. Benim için önemli olan gelecektir.’ diyerek ilginç bir kişilik ortaya koydu. David Seaman, Lee Dixon, Tony Adams, Martin Keown ve Nigel Winterburn gibi tecrübeli İngilizler’in yanına genç yetenek yabancıları alarak İngiliz oyun sistemine adapte olmalarını sağladı.

Sir Alex Ferguson’un en büyük ideali, Ada’da Liverpool hegemonyasına son vermekti. Wenger’in ideali ise 1990’larda oluşan Manchester United hegemonyasına son vermek... Jose Mourinho Chelsea’ye gelmeden önce lig Wenger ile Ferguson arasında geçiyordu. Zaman zaman şiddetli polemikler yaşandı ikili arasında. 2004’te Manchester United’ın Arsenal’in 49 maçlık yenilmezliğine son verdiği Old Trafford’daki maçın bitiminde ikili soyunma odası yolunda sert bir şekilde atıştı. Ferguson’a isabet eden meçhul pizzayı kimin attığı ise tespit edilemedi. 10 yıllık Wenger-Ferguson mücadelesinde Fransız teknik adam bir adım önde bulunuyor. Wenger 12 galibiyet alırken, Ferguson 11 kez sahadan başı dik ayrıldı, 9 maçta eşitlik bozulmadı. Jose Mourinho’nun Chelsea ile yakaladığı üst üste iki şampiyonluk, Wenger-Ferguson gerilimini azaltan etken oldu.


--------------------------------------------------------------------------------


Wenger’in pek bilinmeyen yönleri


* Strasbourg Üniversitesi’nde ekonomi eğitimi aldı.

* Monaco’yu çalıştırırken Bayern Münih’in teklifine ‘hayır’ cevabı verdikten birkaç hafta sonra kovuldu.

* Televizyonda sürekli maç seyretmesiyle ünlüdür. Naklen verilen her maçı izler.

* Monaco’yu çalıştırırken 1994 Kupa Galipleri Kupası finalinde Werder Bremen’e, Arsenal’i çalıştırırken 2000 UEFA Kupası finalinde G.Saray’a ve yine Arsenal’i çalıştırırken 2006 Şampiyonlar Ligi finalinde Barcelona’ya karşı kaybetti.

* İlk yılında aldığı 3.’lük ve geçen sezon aldığı 4.’lük dışında ligi hep ilk ikide bitirdi.

* Evli ve bir kız babası

* Hakkında The Professor (Profesör), The Glorious Game (Görkemli Oyun), The Making Of A Legend (Bir Efsanenin Doğuşu) kitapları yazıldı.

Posted: Fri Oct 27, 2006 9:42 pm
by Mehmet Gorgen
Dün isveç canal+ kanalında isveç 1.ligine ait Aik solna- Göteborg maçını seyrettim.


İsveç liginde ligin bitmesine 2 hafta kala AIK SOLNA lider Elfsborg2un ardındam 1 puanla 2. sırada.Bir zamanların güçlü Göteborg2u ise şimdilerde isveç liginde orta sıralarda yer alıyor. Maçı ev sahibi takım 4-0 kazandı. Ev sahibi takımda orta sahanın sağ kanadında 20 yaşında Türk asıllı bir genç oynadı.Adını ilk kez duydum. Gabriel Özkan. Bu yaz Aik takımına transfer olmuş.

Her ne kadar ismi gabriel olsa da tip tamamen babasına çekmiş anlaşılan.

http://www.aik.se/fotboll/2006/herrar/l ... ozkan.html

Bu sene bazı maçlarda oynamamış fakat yine de 2 gol atmayı başarmış.Dünkü maçata birkaç tane kaleyi bulan şutunu gördüm.Bir tanesi de direkten döndü.

Benzer mevkide Hammarby takımında da Erkan zengin oynuyor.22 yaşındaki bu oyuncu Gabriele göre fiziki olarak daha iyi ama türkiye ligi için epeyi yetersiz biri. Dünkü seyrettiğim Gabriel de şuanki formuyla bizim takımda oynayabilecek durumda değil. Teknik ve fiziki olarak daha çok pişmesi lazım. İleride yine izler futbolculuğu üzerine birşeyler ekleyip eklemediğini burada paylaşırım

Posted: Sun Oct 29, 2006 10:21 pm
by Mehmet Gorgen
Almanya bundesliga'da bugün oynanan maçta stutgart kendi evinde Schalke'yi 3-*0 yenerken stutgart2ın defansında oynayan 1987 doğumlu Serdar taşçı maçın yıldıız oldu. Defansta hatasız oynayan oyuncu takımının 3. golünü de attı. Stutgart bu seneki en iyi oyununu oynarken werde bremen ile liderlik savaşı veren scahlke bu yenilgi ile darbe aldı. Hamit ve halil altıntoıp kardeşler ilk 11'de başlamalarına karşın etkiisz kaldılar.Scahelke defansı ve kalecisi rost da epeyi hata yaptılar.

Lincoln, kobiaşvili gibi as oyuncularından olan schalke de diğer Türk oyuncu mesut özdil yedek kulübesinde oturdu.

Serdar taşçı Türk milli takımında oynamak yerine Alman ümit takımında oynamayı tercih etmiş. Tıpkı Mesut özdil'in alman U19 milli takımında oynamayı tercih etmesi gibi.

Newcastle da bu hafta emre oynamazken newcastle ligin sonundaki rakibi Charlton karşıında bile gol atmayı beceremedi. Tugay'ın 90 dakika oynadığı maçta blacburn 8 haftadır devamlı yenilen west ham'a 2-1 yenilmekten kurtulamadı.

İsveç liginde bugün seyrettiğim maçta ligin 3. cüsü helsinborg ile lider elfsborg'un maçı 1-1 bitti. Helsiborg'da sağ kantta oynayan zenci oyuncu krekazi (sanırım ligde 15 golü var. tligin en golcü elemanlarından biri)akımının beraberlik golünü attı.Helsinborg da oynayan henrik larsson ise konuk oyuncu gibi sahada birşey yapmadan dolaştı. Dolaştı yerine durarak seyretti desem daha iyi olur. Helsinborg takımı forması ve şortunun ön,arka ve kollarının her yerine reklam almı.Formasında sanırım 10-15 tane reklam var.Sanırım bir dünya rekoru falan kıracaklar.

Posted: Fri Nov 03, 2006 3:16 am
by Mehmet Gorgen
Tugay bugünkü UEFA KUPASI maçında 75. dakikada takımının ilk golünü atarak takımını ateşlemiş.Profesyonelliğini takdir , kendisini de başarısından dolayı tebrik ediyoruz.Takımı maçı 3-0 kazanmış.

http://www.uefa.com/Competitions/UEFACu ... rt=RP.html

Posted: Sat Nov 04, 2006 6:12 am
by Tolga Girici
Mehmet Gorgen wrote:Tugay bugünkü UEFA KUPASI maçında 75. dakikada takımının ilk golünü atarak takımını ateşlemiş.Profesyonelliğini takdir , kendisini de başaısından dolayı tebrik ediyoruz.Takımı maçı 3-0 kazanmış.

http://www.uefa.com/Competitions/UEFACu ... rt=RP.html
Tugay'in golu, 25 metreden tam doksana

http://video.google.com/videoplay?docid ... 47&q=tugay

Posted: Sat Nov 04, 2006 1:04 pm
by Baris Tokat
Tugay'in golü gercekten mükemmel. Gögüs kontrolü, rakip oyuncusunu ekarte etmesi, sogukkanliligi ile topu sürmesi ve uzaktan isabetli sutu...

Sanirim Tugay disariya giden Türk futbolculari arasinda en cagdas, en istikrarli ve en profesyonel futbolcu. Adi hic bir skandala karismis mi? Takiminda hic sorun yaratmis mi? Yillardan beri Blackburn'un degisilmezi olmus mu? Hic bir zaman ben annemi özledim, ülkeme geri dönecegim demis mi acaba? Disariya giden Türk futbolculari onu örnek almalari lazim.

Bu yasinda hala bu seviyede futbol oynamasi gercekten olaganüstü birsey. Keske 2002 den sonra milli takimi birakmasaydi.