Kanal 1'in Yayıncılık Anlayışı

Forum Galatasaray Spor Kulubu ve Turk sporu hakkinda ayrintili haberler, yorum ve analizler, ogretici arastirmalar ve diger onemli spor olaylari hakkinda bilgi akisini saglamak, yazilanlari saglikli bir yapi cercevesinde dunyadaki butun Galatasarayli arkadaslar ve diger sporseverler ile paylasmak amaciyla kurulmustur.

Moderator: Staff

Post Reply
Can Baysan
Posts: 464
Joined: Fri Oct 07, 2005 1:22 am
Location: Ankara

Kanal 1'in Yayıncılık Anlayışı

Post by Can Baysan »

1974'ten başlayarak, gerek tek kanallı dönemde, gerekse özel televizyonların birer pıtrak gibi hızla karşımıza dikildikleri 90'lı yıllarda, Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası organizasyonlarını yayınlama alışkanlığını hiç elinden bırakmamıştı TRT...

Halit Kıvanç, Tansu Polatkan, Orhan Ayhan, daha sonra Ercan Taner, Abidin Aydoğdu, Levent Özçelik, Yalçın Çetin, Kerem Öncel gibi spikerleriyle kimileri tarafından "azap çektiren kanal" olarak mimlenmiş, kimilerince "ustalara ve işi bilenlere saygısını koruyan kanal" diye bellenmişti.

Kim ne derse desin; TRT bir "okul"dur, bir "ocak"tır...

Mevzu bu değil... Sadece girizgah baabında hatırlatma olsun diye yazdım.

Bu sene ilk defa bir Dünya Kupası'nın yayın haklarını Turgay Ciner'in sahibi olduğu medya grubu satın aldı ve maçları, sonradan ATV'nin paravan kanalı olarak açılan Kanal 1'de halka sunma kararı aldı.

Buraya kadar herşey normal...

Hatta ilk defa kupayı özel bir kanaldan izleyecek olmanın tadına alışkın olmadığımız heyecanı üzerimizde saklıydı diyebiliriz.

Fakat Kanal 1, "Dünya Kupası yayınlama" ile "maç yayınlama" kavramlarını karıştırıp, Türkiye'deki futbolseverlerin kupa zevkini piç edince bana da bu yazıyı yazmak düştü...

* * *

Yazının anafikrine en baştan başlayayım:

Kanal 1'in kupa öncesi ve kupa sonrası yayınları tam bir rezalet!

Çoğu kimsenin burun kıvırdığı TRT'nin yayınları bile, maç öncesi evsahibi ülkenin atmosferini ve maça saatler/dakikalar kala maçın yapılacağı stadın çevresindeki ortamı en iyi şekilde yansıtma, takımların hazırlandığı kamplardaki en son gelişmeleri gün boyu izleyiciye iletme, "Kupa Özel" programlarında ünlü otoritelere maçları yorumlatma, maçlardan sonra detaylı ve ciddi analizlerle bilgilendirme; "kısacası futbolsever televizyonunu açtığı andan itibaren Dünya Kupası havasını 24 saat boyunca ona yaşatma" kavramından yoksun değildi.

2006'yı Türk izleyicisiyle buluşturan kanalın yayınlarında ne yazık ki bu dediklerime ulaşmak mümkün değil! Abuk subuk magazin ve kadın programları, çerden çöpten bulunmuş eski diziler, çizgi filmler, kısacası bir sürü saçma sapan, gereksiz bant israfı...

Futbolseverlere layık gördükleri "Kupa özel" programları ise ayrı bir fecaat! Öğlen yayınlarına şarkıcı İsmail YK ve Altay'ı yorumcu olarak çağırmak, veyahut bazı akşamlarda Ece Erken'e ve Buket Saygı'ya maçların gidişatını sormak ne menem bir aklın icadıdır, anlamak olası değil.

Ötesi de var: 23:45'te gecenin son maçı bitiyor, ekranda yorumcu kisvesi altında iki tane adam beliriyor: Ahmet Çakar ve Tolga Alpaslan!.. Hadi Ahmet Çakar neyse de, "Tahminci Abi" diye şişirdikleri yanındaki gerzeğin futbol bazında bir karacahil olduğunu anlamak için fazla zekaya gerek yok!.. Yaptığı yorumlar genellikle şu şekilde: "X, Y'yi parçalar hocam... D, Z'yi mahveder, maç 7-8 bile olur... G, H'yi havada-karada-suda yenmezse ben de yorumculuğu bırakırım hocam..." Zaten adamın üçüncü sınıf "İddaa" tahminlerinde bulunmasının dışında tek özelliği; müzik yapımcısı Erol Köse'nin asistanı olması... Garip ama gerçek!

Koskoca yayıncı kuruluş, "yorumcu" olarak bir Rıdvan Dilmen'i, Mert Aydın'ı, Uğur Meleke'yi, Ogan Tarhan'ı, Mehmet Demirkol'u, Banu Yelkovan'ı vs çıkartamamışsa alsın iade etsin o yayıncılık hakkını!

Bir de maçların çoğunu stadyumdan değil, İstanbul'daki stüdyolarından anlatma hadisesi var ki; çok kişinin midesini bulandırmaya yeter de artar bile!..

* * *

En ilgincini en sona bıraktım...

Bu tip turnuvaların grup maçlarının sonuncusu, yani 3. maçları eşzamanlı olarak yapılır: Sözgelimi X grubunun son maçları (a-b ve c-d karşılaşmaları) turnuva organizatörlerince aynı saate konulur.

Geçmişte yayın hakkı TRT'deyken, devlet kanalımız maçların birini TRT 1'e, öbürünü TRT 2'ye yerleştirerek, izleyiciyi maçlardan birinden feragat etmek zorunda bırakmazdı.

Şimdi Kanal 1'in "Kanal 2" diye bir ikiz kardeşi olmadığına göre ne olacak?

Söyleyeyim... Kanalın spor müdürü Gökhan Telkenar, çakışan iki maçtan hangisinin daha önemli olduğuna karar verecek ve saatler maç saatini gösterdiğinde Telkenar'ın uygun gördüğü karşılaşma naklen seyredilebilecek. Ya ötekisi? Onu da gece yarısı banttan seyredebilecekmişiz...

İşte arayıp da yıllardır bir türlü bulamadığımız "ciddi yayıncılık anlayışı" budur(!)

* * *

Çağın teknolojisinin en verimlisinin ülkemizde hazırkıta bulunduğu 2006 günlerinde, Dünya Kupası'nın -maçlarını takip etmek dışında- en ufak bir nimetinden yararlanamıyor Türk insanı.

Son sözüm bir müjde: 2008 ve 2010 eskisi gibi yine TRT'den yayınlanacak.

Yüzlerce özel kanalın ekranlarda sidik yarıştırdığı günümüzde, bir Dünya Kupası işinin üstesinden gelemeyip bizi devlet kanalına mahkum edenlere yazıklar olsun!
Liseli vardı ya ah o liseli...
Ismail Gezer
Posts: 6299
Joined: Thu Mar 30, 2006 6:35 pm
Location: Alisamiyene 10 dk
Contact:

Re: Kanal 1'in Yayıncılık Anlayışı

Post by Ismail Gezer »

Tolga adlı şahıs harbiden tam bir öküz! Hadi mevzu Süper Lig olsa, saçma laflar edecek, polemiklere yolaçacak bir hıyarın varlığını reyting kaygısıyla açıklarsın ama bu adamın dünya kupası üzerine yumurtlayacağı lafları kim takar? Yorumcu abiymiş! Bu adamı ciddiye alarak skor tahmini yürüten varsa yazık yani :)
Can Baysan wrote:

Ötesi de var: 23:45'te gecenin son maçı bitiyor, ekranda yorumcu kisvesi altında iki tane adam beliriyor: Ahmet Çakar ve Tolga Alpaslan!.. Hadi Ahmet Çakar neyse de, "Tahminci Abi" diye şişirdikleri yanındaki gerzeğin futbol bazında bir karacahil olduğunu anlamak için fazla zekaya gerek yok!.. Yaptığı yorumlar genellikle şu şekilde: "X, Y'yi parçalar hocam... D, Z'yi mahveder, maç 7-8 bile olur... G, H'yi havada-karada-suda yenmezse ben de yorumculuğu bırakırım hocam..." Zaten adamın üçüncü sınıf "İddaa" tahminlerinde bulunmasının dışında tek özelliği; müzik yapımcısı Erol Köse'nin asistanı olması... Garip ama gerçek!
Can Baysan
Posts: 464
Joined: Fri Oct 07, 2005 1:22 am
Location: Ankara

Post by Can Baysan »

8 günlük tatilim boyunca Dünya Kupası maçlarını mecburen yabancı kanallardan seyretmek zorunda kaldım. Tek kelime Çekçem ve Almancam olmamasına rağmen, Çek ve Alman spikerleri anlattıkları maçların tüm coşkusunu içimde hissetmemi sağladılar. Hele Almanya-Arjantin maçını Alman TV'sinden ve spikerinden dinlemek büyük keyifti. Hem ses düzenekleriyle stad içi atmosferi, hem tribünlerdeki coşkuyu eksiksiz yansıtılar, hem de maçı anlatanlar yaptıkları vurgu ve pozisyona göre seslerini biçimlendirmeleriyle içimi öyle ısıttılar ki, bana gurbet elde "kupa hasreti" denen şeyi yaşatmadılar.

Bir de az önce Kanal 1'in banttan yayınında aynı maçın tekrarını izledim... Ümit Aktan'ın stüdyodaki "gel keyfim gel" rahat koltuğuna serilip yaptığı anlatım tek kelimeyle rezalet!.. İzleyenin uykusunu getirecek türden bir ses tonu... Düşünün onca gol pozisyonları, hareketler, penaltılar... Geçmişte "Ben maçı anlatırken beş kişiyi kalpten götürmezsem anlatmış saymam" diyen, Türk takımlarının uluslararası maçı olduğunda avaz avaz bağırıp egzantrik cümleler kurarak anlatan Aktan, "mıy mıy" ses tonuyla adeta can çekişen eşeğin son sesleri izlenimi verdi bana. Kanal 1'in stadın doğal sesini yansıtma konusundaki feci yetersizliğine değinmiyorum bile...

Kupanın son düdüğü, ulusça Kanal 1'den kurtuluşumuz anlamına da gelecek...
Liseli vardı ya ah o liseli...
Cemal_Sarici
Posts: 244
Joined: Tue Jul 08, 2003 5:46 pm
Location: Istanbul, Turkiye

Post by Cemal_Sarici »

Can Baysan, ben de bu konuda uzunca yazacaktim 1-2 hafta once. Sonra unuttum, kaldi. Helal olsun. Cok iyi yazmissin !

Bir ekleme yapacagim. Sanirim 1 veya 2 mac haric, hicbir macta, her iki ulke milli marsinin calindigi anlari basindan itibaren izleme imkanimiz olmadi. Cogu kez milli marslar bittikten sonra baglanildi. Bazen de ikinci marsin ortasinda baglanildi.

Boyle yayincilik anlayisina yaziklar olsun !

Saygilar,

Cemal
Deniz Selman
Posts: 483
Joined: Wed Oct 23, 2002 7:09 pm
Location: Philadelphia, PA

Post by Deniz Selman »

Burada UNIVISION ve TAPESH T3 kanallarindan izledim tum maclari. Biri ispanyolca, digeri farsca--ikiside hem milli marslari, hem (Tapesh ozellikle) oyuncularin tuneldeki beklemelerini ve sakalasmalarini bile gosteriyor. FIFA yayininda ne varsa hepsi var. Devre arasi tum istatistikler, maclar oncesi takimlarla ilgili FIFA tarafindan hazirlanan kisa belgeseller, mactan sonra en az 5 dakika staddaki sevinci ve uzulmeyi, taraftarlarin yuz ifadelerini ve oyuncularin forma degistirmelerini, hepsinin her saniyesini gosteriyorlar.

(Bilmeyenler icin, Tapesh T3 kanalini, DFH'i olan arkadaslar ayni uydu receiverinin 41. kanaldan izliyebilir).

Anlamadigim dil olmasi cok hosuma gitti. Yorumlari kendim yapiyorum, baskasinin soylediklerinin etkisinde kalmiyorum. Baskasi sacmalayacagina kendim sacmalalayigim daha iyi...

Deniz
Can Baysan
Posts: 464
Joined: Fri Oct 07, 2005 1:22 am
Location: Ankara

Post by Can Baysan »

Image

Ahmet Çakar'ın yanında oturan Meksika şapkalı Arjantin formalı bızdığın sevimliliğine bakın... Böyle tatlı birşey gördünüz mü hayatınızda, abileri?
Liseli vardı ya ah o liseli...
evren özyürek
Posts: 50
Joined: Thu May 04, 2006 11:21 pm
Location: Eskişehir

Post by evren özyürek »

Can Baysan wrote: Ahmet Çakar'ın yanında oturan Meksika şapkalı Arjantin formalı bızdığın sevimliliğine bakın... Böyle tatlı birşey gördünüz mü hayatınızda, abileri?
Bu sahnede Ahmet Çakar,"Eva Peron bile senin yaptığını yapmadı" demişti. :D
para...şike...işte fener işte...
Post Reply