Page 9 of 10

Posted: Mon Jun 30, 2008 6:09 am
by Cengiz Akgun
Genelde Almanlar kazansin isterdim. Cok daha pozitif futbol oynarlar cunku. Ispanyollarin ne futbolunu ne de kendilerine sempati duydugumu soyleyemem. Ama Almanlarin son zamanlarda burunlarinin kirilmasi lazimdi o da Ispanyollara dustu. Halbuki bizde ilk golu atmistik. Ama top dolastirmasni bilemedigimiz icin bu kotu Alman takimina elendk. Almanyadaki vatandaslarimiza ilac gibi gelecekti bu olay halbuki. Ama Terim gibi yarim yamalak ham halat adamlarin yapacagi bu kadar oldu Takimda Tumerler, Belezogullari otururken Halil'i flan eve yolladi salak.

Bu arada macin sonunda Merkel macin hakemine stayisle birseyler soyledi. Bizi yaktin filan dedi herhalde. Hakemde gulumseyerek omuzlarini silkti. Ispanya Kralicesi futbocularini operken Merkel buzdolabi gibi ellerini sIkmala yetindi. Bu da aradaki fark.

Posted: Mon Jun 30, 2008 6:31 am
by Murat Gökcigdem
Bende aynisini dusunuyordum Cengiz agabey.

Ben Alman ekolu, disiplini filan derken adamalr sapir sapir dokulduler. Sizin dediginiz gibi biraz burunlari havada idiler smdi yeryuzune indiler.

Keske bunlari bugunku hallerinde Servet'li Arda'li tam kadro yakalasaydik belki tablo degisik olurdu. Ama neyse...

Bu arada Ballack'in bu kadar cirkef oynadigini daha once gormemistim.

Son olarak rakibimiz Fenere bayagi saglam bir hoca geliyor galiba...

Posted: Mon Jun 30, 2008 12:36 pm
by Ismail Gezer
İspanya'nın yaş ortalaması kaç bilmiyorum ama 27'nin altındadır heralde.

2000'de Fransızlar kötü oynayarak şampiyon oldu. 2004'te Yunanlar kimsenin hatırlamak istemeyeceği bir şekilde şampiyon oldu. Ama İspanyollar top oynayarak şampiyon oldu.

Eh Aragones'i de az eleştirmemişler. Şunu niye almadın, bunu niye almadın diye! Tabi şimdi sıraya geçmiş yalıyorlardır. Tıpkı bizim haysiyetsiz basın gbi!

Posted: Mon Jun 30, 2008 4:25 pm
by Mesut Ulukök
Blog'daki yazım:

İspanya: 24 Yıl Aradan Sonra

Image

İspanya ile Almanya Euro 2008'in final karşılaşmasında karşı karşıya geldiler. Maçı, 24 yıl aradan sonra finale çıkan İspanya, 33.dakikada Fernando Torres'in attığı tek golle 1-0 kazanmayı başardı. İspanya ilk kez 1964 yılında ev sahipliğini yaptığı Avrupa Şampiyonası'nda SSBC'yi finalde 2-1 mağlup ederek mutlu sona ulaşmayı başarmıştı. 29 Haziran 2008 gecesi, 44 yıl aradan sonra, bu mutluluğu 2.kez yaşayan İspanyollar, hak ettikleri şampiyonluğu yenilgi yüzü görmeden aldılar.


İspanya Teknik Direktörü Luis Aragones, David Villa'nın sakatlığında, Cesc Fabregas'a şans vererek, forvetten 1 kişi azaltıyordu. Kalede ve defansta değişikliği gitmeyen Luis Aragones, Rusya maçında sol kanatta oynayan David Silva'ya sağ kanatta, sağ kanatta oynayan Andres Iniesta'ya sol kanatta görev veriyordu. Defansın önünde Marcos Senna, orta alanın ortasında Cesc Fabregas ve Xavi Hernandez, Fernando Torres'i destekleyecek isimler olacaklardı.


Almanya'da son 2 gündür antrenmanlara çıkmayan ve son ana kadar ilk 11 de olup olmayacağı belli olmayan Michael Ballack sahadaki yerini almıştı. Almanlar'da da, İspanya gibi kalede ve defansta herhangi bir değişiklik olmuyordu, bir önceki maçlara göre. Orta sahanın sağında Portekiz ve Türkiye maçlarında attığı 2 gol ve yaptığı 2 asist ile takımını taşıyan Bastian Schweinsteiger, sol tarafta turnuvada attığı 3 gol ile maç öncesinde gol krallığında iddiası bulunan Lukas Podolski İspanya'nın beklerini zorlamaya çalışacaklardı. Orta alanın ortasında son dakikada sahada olacağı belli olan Michael Ballack'a Thomas Hitzlsperger ve Torsten Frings eşlik edecek isimlerdi. İleride her zamanki gibi tek başına Miroslav Klose görev yapacaktı.


Maça hızlı başlayan taraf Almanya oluyordu. 3.dakikada Sergio Ramos'un kısa pasında araya giren Miroslav Klose pozisyonu değerlendiremiyordu. İlk 10 dakika itibariyle Almanlar, İspanya'nın sağ tarafını, Philip Lahm, Lukas Podolski ve Michael Ballack ile zorluyorlardı.


Maça istediği başlangıcı yapamayan İspanya, ilk 10 dakikadan sonra orta sahayı ele geçirerek Almanya kalesine saldırmaya başlıyordu. Dakikalar 15'i gösterirken gelişen İspanya atağında Andres Iniesta'nın şutunu tecrübeli kaleci Jens Lehmann zorlukla kornere atarken, bu pozisyon bir bakıma golün sinyalini veriyordu. Almanya kalesini gittikçe baskı altına alan İspanya, Fernando Torres'i orta sahadan Xavi, Iniesta ve Fabregas'in arapaslarıyla pozisyona sokma çabasındaydılar.


23.dakikada sağ kanattan gelişen atakta, Sergio Ramos'un ortasında topu direğe nişanlayan Fernando Torres, 10 dakika sonra Xavi Hernandez'in arapasında topu Jens Lehmann'ın üstünden aşırtırak İspanya'yı 1-0 öne geçiriyordu.


İlk yarıda iyi oynayan ve rakibine üstünlük sağlayan İspanya, ikinci yarıya girerken değişiklik yapmıyordu; ancak, Joachim Löw, golde Fernando Torres'i arkasına kaçıran Philip Lahm'ı, yerine Marcell Jansen'i koyarak cezalandırıyordu, iş işten geçse de...


İkinci yarıda ilk yarıdan pek farklı birşey izlemiyorduk. İlk 45 dakikada olduğu gibi, oyunun üstünlüğü İspanya'nın elindeydi. Fernando Torres, David Silva, Andres Iniesta, Marcos Senna ile gol fırsatları yakalayan İspanya bunların hiçbirinde sonuca gidemiyordu. Kaçırdığı onca fırsattan sonra maçın son dakikalarına stresli giren İspanya, herhangi bir kazaya sebebiyet vermeden maçı tamamlayarak, Euro 2008'in en büyüğü olduğunu ilan ediyordu.


Son olarak bir de maça teknik adamlar yönünden bakalım. Luis Aragones, David Villa'nın yokluğunda beklenen 11 i sürmüştü sahaya. Bu 11, yarı finaldeki Rusya maçında 60.dakikadan sonra birlikte oynamıştı ve başarılı olmuştu. David Villa oyunu terk ederken 1-0 İspanya'nın üstünlüğü ile süren maçı, İspanya sakatlanan David Villa'nın yerine Cesc Fabregas'ın girmesi üzerine 2 gol daha bulup, maçı 3-0 kazanmıştı.


Luis Aragones doğru kurduğu 11 in yanında, maç içindeki isabetli değişiklikler de alkış topluyordu. 60.dakikalarda orta sahadan Cesc Fabregas ile David Silva'yı çıkarıp, oyuna Santi Cazorla ve Xabi Alonso'yu süren tecrübeli teknik adamın bu hamlesi, Almanya'nın o dakikalarda orta sahadan 1 adam eksiltmesine karşılıktı. Almanya zaten İspanya'ya göre kötü olan orta sahasının üstüne, bir de orada İspanya'dan 1 kişi eksik kalınca Luis Aragones, 2 taze kan oyuna alarak orta alandaki üstünlüğünü arttırıyordu. Luis Aragones'in tek yanlış değişikliği 78.dakikada Fernando Torres'i çıkartıp, oyuna Daniel Güiza'yı almasıydı belki de. Maç boyunca Almanya defansını tek başına çok iyi yıpratan Fernando Torres'in oyundan alınmasında bir anlam bulmak güçtü.


Joachim Löw ise sakatlıkları ve ağrıları bulunan, Michael Ballack ile Torsten Frings'i sahaya sürerek daha maç başlamadan hata yapıyordu. Nitekim, Michael Ballack'da Torsten Frings'de beklenen performansları ortaya koyamayarak hayal kırıklığı yarattı. 90 dakika boyunca, orta sahada ezilen Almanya bir bakıma maçı orta sahada kaybediyordu.


Joachim Löw'ün 2.hatasının Philip Lahm'ı ilk 11 de oynatmak olduğunu söyleyebiliriz. Turnuva boyunca oynadığı bölgeyi benimseyemeyen ve Almanya'nın savunma yönünden en büyük zaafı olan Philip Lahm çok değil, 4 gün önce Türkiye maçında takımını yakacak bir hata yapmıştı. Maçın 86.dakikasında Sabri Sarıoğlu'ndan yediği çalım sonrası gole sebebiyet veren Philip Lahm'ı bu maçta ilk 45 dakikada sahada tutan, şüphesiz Türkiye maçında 90.dakikada attığı goldü. Ancak, bu maçta da yenilen golde en büyük hataya sahip olan Philip Lahm'dı. İkinci yarının başında yerini Marcell Jansen'e bıraksa da Philip Lahm yapacağını çoktan yapmıştı. Philip Lahm hakkında şu söylenebilirki, Philip Lahm, 2006 Dünya Kupası'ndaki Philip Lahm değil...


Bir turnuva daha sona erdi böylece. Turnuva boyunca oynadığı futbol, kadro kalitesi -özellikle bütün takımlardan çok üstün olan orta sahası-, istikrarı ve yaptığı doğru teknik hamleler ile İspanya, futbolun adeletinin olduğu bir final belgeledi bizlere...

Posted: Mon Jun 30, 2008 5:12 pm
by Murat Kara
Avrupa'nin Turk sevecenligini ve gozu karaligini yakindan tanimasinin disinda, bizim acimizdan bu turnuvanin en olumlu yani su oldu kanimca: Dunya kupasinda cok iyi oynayan bir kaleci ile ve kalecimiz sayesinde yari final oynamistik. Bu turnuva da ise kaleciye ragmen yari final oynadik.

Posted: Mon Jun 30, 2008 5:19 pm
by Ismail Gezer
Murat Kara wrote:Avrupa'nin Turk sevecenligini ve gozu karaligini yakindan tanimasinin disinda, bizim acimizdan bu turnuvanin en olumlu yani su oldu kanimca: Dunya kupasinda cok iyi oynayan bir kaleci ile ve kalecimiz sayesinde yari final oynamistik. Bu turnuva da ise kaleciye ragmen yari final oynadik.
Aynen katılıyor ve imzamı atıyorum :D

Türk futbolunda ciddi bir kaleci sorunu var. Orkun veya Aykut kendilerini biraz geliştirebilselerdi, turnuvaya en azından 3. kaleci olarak gider, tüm dünyanın konuştuğu 'orta sahada oynaması' sözkonusu kaleci olurlardı.

Galatasaray iyi bir kaleci transfer edip sorununu çözebilir. Ama Milli Takım'ın Volkan gibi bir mal'a talim etmesi çok acınası bir durumdur. Türk futbolcuları şans bulamıyoruz palavrasına da sığınmasın artık! 3 büyüklerde bile bol bol şans buluyorlar. Bunu doğru düzgün değerlendiren çok az kaleci var.

Posted: Mon Jun 30, 2008 5:27 pm
by Mesut Ulukök
Euro 2008: 23 Kişilik Kadro

Image

UEFA turnuvanın en iyi oyuncusu olarak Xavi Hernandez'i seçtikten sonra turnuvadaki en iyi 23 oyuncudan oluşan bir kadro belirledi. Şampiyon İspanya'yı tam 9 isim temsil ederken, finalist Almanya'dan 2 isim kadroya girdi. Turnuvanın sürpriz yapan ve herkesin beğenisini toplayan takımlardan, Rusya'dan 4, Türkiye'den ise sadece 1 oyuncu kendine bu kadroda yer bulabildi.


UEFA'nın seçtiği 23 kişilik kadroyu yazalım, öncelikle:


Goalkeepers: Gianluigi Buffon (Italy), Iker Casillas (Spain), Edwin van der Sar (Netherlands).
Defenders: Bosingwa (Portugal), Philipp Lahm (Germany), Carlos Marchena (Spain), Pepe (Portugal), Carles Puyol (Spain), Yuri Zhirkov (Russia).
Midfielders: Hamit Altıntop (Turkey), Luka Modrić (Croatia), Marcos Senna (Spain), Xavi Hernández (Spain), Konstantin Zyryanov (Russia), Michael Ballack (Germany), Cesc Fàbregas (Spain), Andrés Iniesta (Spain), Lukas Podolski (Germany), Wesley Sneijder (Netherlands).
Forwards: Andrei Arshavin (Russia), Roman Pavlyuchenko (Russia), Fernando Torres (Spain), David Villa (Spain).


Defansta İspanya'dan Carles Puyol ile Carlos Marchena'dan biri yerine İtalya'dan Giorgio Chiellini tercih edilebilirdi. Yine İspanya'dan Sergio Ramos, bu kadroda kendine yer bulmayı fazlasıyla hak etti, bana göre. Bosingwa'nın yerine iyi bir seçenek olabilirdi. Bu turnuvada Almanya'nın yumuşak karnı olan Philipp Lahm yerine, Van Bronckhorst kadroda olabilirdi.


Orta saha için Michael Ballack yerine, Arda Turan, forvet için de Roman Pavlyuchenko yerine Semih Şentürk konulabilirdi. Turnuvada adından oldukça söz ettiren ve yarı finale kadar yükselen Türkiye'den en azından 2-3 oyuncu olmalıydı.


UEFA ile hem fikir olduğum mevkii sadece kale. Farklılıkların olması doğal, bu görüşlerde. Uzun soluklu bir turnuva, 31 maç oynandı. Herkesin gözüne farklı oyuncular çarpıyor, herkes farklı performanslara dikkat çekiyor.


Ben de kendi aklımdaki 23 kişilik kadroyu yazayım:


Goalkeepers: Gianluigi Buffon (Italy), Iker Casillas (Spain), Edwin van der Sar (Netherlands).
Defenders: Sergio Ramos (Spain), Giovanni van Bronckhorst (Holland), Carlos Marchena (Spain), Pepe (Portugal), Giorgio Chiellini (Italy), Yuri Zhirkov (Russia).
Midfielders: Hamit Altıntop (Turkey), Luka Modrić (Croatia), Marcos Senna (Spain), Xavi Hernández (Spain), Konstantin Zyryanov (Russia), Arda Turan (Turkey), Cesc Fàbregas (Spain), Andrés Iniesta (Spain), Lukas Podolski (Germany), Wesley Sneijder (Netherlands).
Forwards: Andrei Arshavin (Russia), Semih Şentürk (Turkey), Fernando Torres (Spain), David Villa (Spain).

Posted: Mon Jun 30, 2008 9:52 pm
by Murat Biricik
Bu baslik altina buyuk harflerle not duselim, onumuzdeki seneler icin onemli bir konu.

TURNUVANIN EN COK GOL YIYEN TAKIMI TURKIYE. Buna ragmen yari finali gorduk.

Kendi takimlarimizda bence yapilmasi gereken tandemi bir yerli ve bir yabancidan olusturmamiz. Turk futbolunun geldigi son noktada bir kesit alalim desek, tandem en zorlandigimiz bolge. GS, FB, BJK ve Sivas in iyi ve tecrubeli bir yabanci stoper almalari ve yanina bir Turk oyuncu monte etmeleri akillica olur. Hyypia bize kelimenin tam anlami ile cuk oturur. Forvet almayalim, stopere ve kaleciye yatirim yapalim.

BJK gectigimiz sene Toraman ve Zan ile buyuk risk aldi, bedelini odedi. Song yerilmesine ragmen tecrubesi ile bize katki sagladi. FB tandemi yabanci, TS tandemine bu sene iyi bir kurgu geliyor.

PAF ligine bakildigi zaman belli bir ekolu yaratmis GB PAF tan iyi oyuncular cikiyor. Bizde sol ayakli oyunu geriden kurabilen Anil var. Semih fizigi ve mucadelesi ile ilerisi icin umut vaad ediyor. Bu genclerin antremanda dahi olsa beraber oynayacaklari tecrubeli ve kariyerli bir oyuncu ile hasir nesir olmalari lazim.

Rize ye transfer olan Ates i niye bunyemizde tutmadik, ve niye iyi bir stoper ve kaleci ile transferi bitirimiyoruz anlamis degilim.

Posted: Mon Jun 30, 2008 10:28 pm
by Murat Gökcigdem
Sevgili Murat (veya Turkiyedeki arkadaslar)

Acaba aramizda bizim antremanlara gidip takimimizi bizzat goren var mi diye merak ediyorum.

Yeni TD'imiz sahada oyunculari ile nasil, agirligi, varligi hissediliyor mu?

Posted: Mon Jun 30, 2008 11:10 pm
by Ismail Gezer
Çek maçında ikinci golü yediğimizde, Üründül "Eyvah eyvah Arda hakemin üstüne yürüyor" dedi. Göremedik. O pozisyonda Arda sarı kart yemişti. Hakemde dediği lafta şu:

"Ref! Ref! Game stop, why quickly start?"

:D

Arda Show TV'de. Tartışmalı bacak boyunu merak edenler bakabilir :D

"Var mısın Yok musun" yarışmasını ikinci kez izliyorum. Arda çok şanslı ilerliyor. Bugün 500 bin kazanırsa yarın gazetelerin ilk sayfasında kendine yer bulacaktır :) Tabi izleyenler görmüştür, kendi adına yarışmıyor.

Posted: Tue Jul 01, 2008 4:04 pm
by Ismail Gezer
Bazılarını kudurtante yapacak bir haber:

TFF: "Fatih Terim 2012 yılına kadar Milli Takım'ın teknik direktörlüğünü yapacak."

İtirazım yok! Ancak, Terim'in yanına adam gibi bir yardımcı konulmalı. Yardımcıları pek umut vaadetmiyor. Umut vaad edenler, egosuyla eleştirilen Terim'den daha kibirli.

Sözleşme 2012'ye uzatılmış gibi görünüyor. Ama 2010'da Terim kesin olarak bırakacaktır. Tabi grup maçları iyi gitmezse 2009'da da bırakabilir. Öyle birşey olmaz inşallah. Önümüzdeki 2 yıl içinde Türkiyede birileri kendi ispat eder ve "Terim giderse yerine kim gelecek?" diye sorduğumuz zaman verilecek bir iki cevap çıkar belki.

Posted: Tue Jul 01, 2008 4:53 pm
by Mehmet Cirak
Mufit Erkasap iste, niye umit vaadetmesin?

Posted: Tue Jul 01, 2008 5:31 pm
by Ismail Gezer
Mehmet Cirak wrote:Mufit Erkasap iste, niye umit vaadetmesin?
Terim nere giderse Müfit de beraberinde gider. Ümit vaad etmeyenler Oğuz, Metin Tekin, Abdullah Ercan vesaire.. Bence bu işe en yatkın olanları Tekin ama çok tecrübesiz. Bizim Suat ne alemde acaba :)

Posted: Tue Jul 01, 2008 6:08 pm
by Cengiz Akgun
Musteri kizistip maasini artirdi. Korktuklarim oldu malasef.

Bu arada Ispanya'nin milli marsinin sozlerinin olmadigini ogrendim. O yuzden Ispanyol milli takiminin agzi oynamiyordu milli marslari calinirken. Merak etmistim. Sonra dun bir amerikan gazetesinde olayi okudum. Ilginc milli mars var ama sozleri yok. Bizim vaktiyle Dunya'yi kasip kavuran milli gurescilerimizin milli marsimiz yerine "Hamsiyi koydum Tavaya" soylemeleri aklima geldi.

Posted: Wed Jul 02, 2008 2:31 am
by Murat Kara
Cengiz Akgun wrote:O yuzden Ispanyol milli takiminin agzi oynamiyordu milli marslari calinirken. Merak etmistim.
Ben de merak edip FT'yi izlediydim. Hirvat macinda dudaklari oynamayan adam (o siralar milliyetci dediydi Orhan Pamuk buna) Almanya macinda bagira bagira soyluyordu milli marsi.

Ben Hirat maci sonrasi yazdiydim muzurluk edip. Milliyetci denince hemen tavrini mi degistiriyor acep diye. Ismail de TD'ler genelde milli marsa katilmazlar dediydi.

Ama bir sekilde etkilenip davranis degisikliklerine girmis demek ki. Belki de Orhan Pamuk kesmemistir ve burayi okuyordur yurt disindaki murekkep yalamis turkler ne dusunuyor acep diye... Iyi bir liderin yapacagi turden seyler degil bu hemen renk degistirme olayi.