Maci izleyemedim ama eve gelince sonucu ve yorumlarnizi okuyunca resmen coktum.
Rakiblerimizi kucumsemiyorum ama kendi sahanda Manisa'larla Belediye'lerle berabere kalirsan youmlar yerindedir
Takimimizda niye bir "killer instinct" onu ben anliyamadim. Demek istedigim karsi tarafi olanak vermeden taktiksel, fiziksel en onemlisi zihinsel sahadan silmek.
Ne bu defansdaki lackalik? Hayret bir sey. Resmen cok sinirlendim.
Kendimize...
[/quote]
Murat ağbi, çökecek bir durum yok. Yazılanların çoğu fevri ve skora bağlı yazılar. 16 hafta sonra muhtemelen aynı yerlerde Rijkaard'ın dehasını okuyacaksın. Ha olur da bu ekibi kaçırırsak, gelecek sene bu zamanlar nasıl dizimizi dövdüğümüzü de okuyabilirsin.
Ben Manisa-Pana ve İBB maçlarını stadda izledim. Takımın belli bir kesitte en iyi oynadığı maç bu haftaki maçtı (ondan önce Sivas ve Bükreş maçlarında da çok düzgün oynandığını söyleyebilirim). Özetlerden anlaşılamayabilir ama 25 - 75 arası total futbol oynandı. Sistemde sorun yok yani.
Sorun, bir arkadaşımızın yukarıda tespit ettiği gibi, bu sistemin gerektirdiği adamların olmaması.
Defans hattımız maalesef sezon başında topu oyuna sokamayacak oyunculardan kurulmuş.
Bütün meselemiz bundan fazlası değil.
Servet - Zan (bu maçta Topal) Balta ve Sabri topu ayağa oynayamıyor, ilerideki oyuncuya aktaramıyor. Devamlı yan pasların ve Song'u da aratacak kötü uzun topların nedeni bu kabiliyetsizlik.
Bunun için bu maçta FR Elano'yu ortanın göbeğinde başlattı. Defansa yakın oynasın, topu alsın, köprü olsun diye. Sahada olanların göreceği şey, ne yazık ki oyuncularımız Elano'yu dışlıyorlar. Adam ilk 35 dakika bağıra çağıra, toplam 3 top aldı. Açıkçası takım içinde Elano'ya top atmamak gibi bir karar var.
Devre arasında nasıl bir fırça yedilerse ikinci yarı Balta, Topal, Sarp, ilk toplarda Elano'yu bulmaya başladılar. Kewell da mesafeyi daraltıp en az Arda kadar ikinci top isteyen adam oldu. O yüzden top kullanımındaki hatalar düştü. Topun Franco'dan forvete gidişi çok kısaldı (saniye olarak ölçmedim ama ilk yarıda şöyleydi durum: Franco-Servet....Servet-Topal.... Topal-Servet....Servet-Topal...Topal-Franco...Franco-Balta ve bu sırada artık seyirci ıslıklamaya başladığı için Balta'dan ileriye şişirme).
Bu sürede takımdaki tek çürük diş -defansı saymazsak- Nonda'ydı. Dün Rıdvan NTV'de Nonda'nın temel sakatlık problemi olduğunu, devre arasında gönderileceğini ve bu sebeble haftada 2 idman yaptığını iddia etmiş.
Bu muhtemelen doğru ve Nonda'nın Bursa maçında oynatılmamasını açıklıyor.
Kısacası takımda teknik heyet değil, kadro sorunu var. Top kullanımı kötü defans, golcüsüz ileri hat.
Bu sebeple bütün yük bir iki oyuncuya biniyor.
Bir de işin uzun vadeli tarafı var. FR'nin ilk amacı bir sistemi takıma benimsetmek. Bunun tekrarları veya provaları yapılırken elbette defolar ortaya çıkacak.
Şu ana kadar görünen defo, FR'nin eline tam teşekküllü kadro verilmemesi.
Emre Güngör 4 maçta 15 dakika falan oynadı, müzmin sakat.
Gökhan Zan hatalı transfer, müzmin sakat.
Linderoth hatalı transfer, müzmin sakat.
Sabri - Servet - Balta ne kısa ne uzun pas atma becerisi olmayan oyuncular, defansif yetenekleri, yer tutmaları, koşmaları, fedakar oynamaları ayrı konu ama bir topu mesela yerden Mustafa Sarp'a atamayacak kadar yetenekleri kısıtlı adamlar.
FR ve ekibi geldiğinde ilk sezonun gerekirse 10.bitirelim ama bir sistemimiz olsun diyenler şimdi skor yazarlığı yapıyorlar. Yoksa takımda sistemin temel prensipleri oturuyor ve herkes şaşırabilir, tribün seyircisi takımı çok seviyor. Burada yazılanlarla maçı stadda yaşayanların hisleri aynı değil.
Özellikle 2.devre başlarına (fırça yenildikten sonraki ilk 25 dakikaya) bir bakın, pas hatasının az, iletişimin fazla, konsantrasyonun yoğun olduğunu göreceksiniz. Oyunun en azından bir bölümünde Türkiye dışı bir top oynuyoruz.
Nitekim dün 2 top direkten döndü, ilk yarıda Nonda'nın kaçırdığı akıllara zarar bir karşı karşıya var (galiba gerçekten sakat ve güçsüz), ikinci yarı Kewell, Arda, Elano ve Sarp'ın kaleciyle burun buruna kaldığı pozisyonlar var.
Buna karşılık İBB'nin ceza sahası içinden bir şutu yok.
Son olarak, hakemin bu maçı katlettiğini söylemeye utanıyor gibi bir halimiz var. Golden önce topun kimin ayağından çıktığını tespit etmek için taç çizgisi kenarına 20 metre depar atıp, 70 santim ötedeki topun hangi ayaktan çıktığını göremeyen bir hakem kötü niyetlidir.
Tribünden 80-90 metre öteden o topun nasıl çıktığını göremeyen bir Allah'ın kulu olmadı. Senin varlık nedenin o topu görmek, bir de bunun için topun içine giriyorsun, mesafen santimlerle ölçülecek kadar yakın. Sonuç, delirtilen tribünler, haksız sarı kart, dönen top, gol.
Hakem oyun içinde takımı sinirlendirmek ve dengesini bozmak için büyük çaba harcadı. Aziz Yıldırım'ın bir gün önce söylediklerinin bunda mutlak etkisi var. Derbi maçında 2.dakikada bir oyuncumuzun ayağı kırılırken, ilk golü ofsayttan yerken ve Carlos Keita'yı boğduğunda ceza almazken Türk hakemliği iyiydi tabii.
Moralinizi bozmayın. Galatasaray şu anda Türkiye'de çağdaş futbolu oynamayı ideal edinen tek takım. Ne FB gibi ezilerek oynuyor, ne BJK gibi şans eseri kazanıyor.
Sistemin % 60'ı çalışıyor, bu sene kalan defolar elden geçecek, herhalde seneye bu sistemin mecburiyetleri yerine getirilip bir 4 bir de 5 numara alınacak. Tabii bir de golcü. Mümkünse Elano ve Kewell'den gelecek sene de yararlanmak lazım.
Çok iyiyiz.
Birileri bunu söylemeli.