Dun Turkiye'den dondum...
Bu sefer daha once hic olmadigi kadar bir yabanci gozu ile gorme imkani buldum Turkiye'yi... kisaca ozetlemem gerekirse yabanci gozu ile cok cok guzel ve ozel bir ulke ama insanlarinin bir kismi felaket... acikcasi bu kisim insanlar o ulkeyi haketmiyorlar...
Toplam 15 Amerika'li universite ogrencisi ve 1 profesor ile 2 hafta gecirdim TR'de...
Ilk 6 gun Istanbul'da gecti... Taksim'de Siraselviler uzerinde bir otel de kaldik. Taksim felaket rezil bir yer olmus... TR'ye geldigim zamanlar genelde zamanimi Kadikoy yakasin da gecirdigim icin Taksim'in ne hale geldiginin farkinda degildim. Istiklal caddesi - New Orleans'i bilenler icin soyluyorum - Bourbon Street'ten beter olmus... Bir Persembe gecesi bile insanlar omuzu omuza yuruyor - adim atacak yer yok - it kopuk bir suru adam dolu. Hele o saclarini joleyle garip garip onde mohawk arkada mullet yapip delikali havalari ile gezinenler yokmu tam gicik oldum. Eskiden delikanlinin bile bir agirligi olurdu - ne zamandan beri boyle sacta jole ile kabadayi olunuyor biri bana anlatsin lutfen
Dakika bir gol bir... Daha ilk gun bizim erkek ogrencilerden biri tek basina birseyler atistirmak icin Istiklal caddesine cikiyor (cok gec degil aksam saat 7-8 civari) - bizim hirbolardan biri once saat sorma ayagi ile yaklasiyor, nereli oldugunu soruyor, sonra iyice muhabbete girip benim bir barim var deyip bunu arka sokaklarda ki pavyonlardan birine goturuyor. Cocuk iceri girince bir bakiyor ki iceride 3 tane sismanindan Rus kadinindanbaska birsey yok. Adam cocugu bara aliyor bir bira ismarliyor - ardindan Rus'lardan biri gelip yanina cokuyor cocugun - klasik sampanyasini ismarliyor. Bizim cocuk olayi cakip korkmaya basliyor - ben gidiyim arkadaslarla bulusayim deyince bari hesabi paylasalim deyip cocuga ictigi bir bira icin 520 euro hesabi 3 tane body guard tipli herif getiriyor... Cocuk once itiraz etse de korkudan cebim de 150 dolar var diyor - cocugun parasini alip yolluyorlar. Geldi bize anlatti bunu - polisi alip gittik - adam toz olmus tabii - bir bok yapamadilar. Iste biz boyle bindigi dali kesen acayip bir milletiz...
Sonradan bu olay seyahat suresince saka konusu olduysada aslinda cok ucuz kurtulunmus bir durumdu...
Gunduzleri sabah 8'den ogleden sonra 2'ye kadar Koc Universitesin de gecti. TR'de yasayan insanlar icin uzak mesafe ama Amerika'da yasayan cok insan sabahlari o mesafeye aliskin oldugu icin sabahlari bir de bogazin sahilinden Sariyer'in tepelerinde Rumeli Fener'in de ki Koc Universitesine gitmek hic koymadi. Sahil yolu hep guzel. Koc Universitesinin yapilmis oldugu tepelerde bir baska guzel. Nefis Istanbul manzarasi var bu tepelerden - butun bogaz ve Maslak'ta yapilmis gokdelenler ayaginin altinda sanki Hudson'dan Manhatten'a bakiyormussun gibi gozukuyor.
Koc'un kampusu de cok guzel ve modern - cocuklar hayran kaldi - bircogu onumuzde ki sene exchange student olarak gelmeyi dusunuyorlar. Biz oradayken bir de San Remo festivali duzenleniyordu - derslerin son haftasi ve senlikler vardi - cocuklar bayagi eglendiler ve hatta orada ki Turk ogrencilerle tanisip arkadasliklar kurdular --- egitimli ve gorgulu insanimiz baska turlu oluyor ama ne yazik ki azinliktalar.
Ogleden sonralari Koc'tan cikip Istanbul'u dolastik bol bol. Bogaz, Rumeli Kavagi, Bogaz'da tekne turu, Saraylar, Kapali carsi, Sultanahmet, Ayasofya, Yerebatan, bir gece Galata kulesi, Cembelitas hamamin da kese, kebapcilar, meyhaneler, balikcilar - tahmin edebileceginiz herseyi yaptik Istanbul'da. Dikkatimi ceken birkac nokta... Kapalicarsi, Misir Carsisi, Sultanahmet gibi turiste hizmet eden yerlerde ki esnaflarin calisanlarini bir egitimden gecirmek sart... Oyle agresifler ki musteriyi kaciriyorlar... Cocuklara bir dakika nefes aldirmadilar - musteri dedigin mala bir bakacak, eliyle dokunacak, bir zaman harcayacak ama bunlar oyle les kargalari gibi saldirip insanlari kolundan tutup cekerek dukkana sokmaya kalkip, bir seye dokununca sanki almak mecburiyetindelermis gibi davraninca cocuklar 5 dakikadan fazla dayanamadilar Kapali carsida falan - satin alma niyetleri olmasina ragmen saticilarin agresifliginden dolayi sikilip cikmak istediler --- Kapali Carsi buyuk bir hayal kirikligi oldu onlar icin. Boyle kesiyorlar bindiklari dali... Kizlara sarkmalar, laf atmalar da cabasi - cok rahatsiz oldular - ben de ne diyecegimi sasirdim.
Dikkatimi ceken bir diger husus turistlerin cesitleri oldu - eskiden genel de Avrupa'li ve Arap turistler varken simdilerde Uzak dogulular hepsini gecmis - inanilmaz cok Kore ve Japon gruplari ile karsilastik. Masallah bizim saticilar onlarin da dilini ogrenmisler
7. gun Istanbul'dan yatakli trenle Ankara'ya gittik... Yatakli tren gayet guzeldi - gece gec saate kadar restoran vagonun da bayagi bir Efes tukettik - bu sefer oradaki garson kaziklamaya kalkti fazladan sise yazarak. Karsilarinda ki insan turistse salak diye bir kural mi var - herkes ne ictigini biliyor - nedir bu turist kaziklama sevdasi anlamis degilim - insanlari sogutmak icin herkes elinden geleni yapiyor. Ankara'da Anadolu medeniyetleri muzesi (ki harika ben ilk defa gordum) ve Anitkabir gezildiktan sonra otobus ile Kapadokya'ya gidildi. Butun cocuklarin en favori yeri Kapadokya oldu... Ben de en son 25 sene evvel gitmistim - bu sefer bir de yanimiz da rehber olunca ben bile yeniden kesfettim oralari ve hayran kaldim. Kapadokya da iki gece gecirdik - bir Mevlevi duasi ve sonrasinda Saruhan - Uranos diye cok ilginc ve guzel bir folklor gosterisi seyrettik - cocuklarin hepsi cok etkilendi.
Ertesi gunu Kapadokya'dan Kayseri'ye gecip ucakla Izmir'e gittik. Kayseri havaalaninda bu sefer havayollari sirketi daha once belirtmemelerine ragmen bagajlardan 15 ustu her kilo icin 5 Euro talep etti ve ne eziyet etmeleri gerekiyorsa ettiler. Izmir'den soyle bir gecip Selcuk'a gittik - cop sisleri goturdukten sonra Efes'i, Meryem anayi, Artemis'i, muzeyi, St. John kilisesini gezdik - Efes'te cocuklarin herbiri en az 100 resim cektiler ve hayran kaldilar - bu sefer cikista saticilar sahte tarihi paralar satmaya calisarak kaziklamaya calistilar.
Bir gece GS'li bir agabeyin butik otelin de gecirdikten sonra ertesi gunu once Bergama'ya gittik otobusle. Bergama'da ki harabeleri gezerken sagnak yagmur basladi. Siginak olarak hediyelik esya - cayevi karisimi bir yere girdik. Adamlar firsattan istifade cocuklara satmaya calismadigi birsey kalmadi ama en kotusu grupta ki zenci kizlardan birine yapilanlar oldu. Cocuklara o gun Assos civarin da denize girecegimizi soyledik - o yuzden bu kiz bir mayo ustune giyilen elbiselerden giymis o gun - hem kisa hem de gogusleri biraz orta da birakiyor. Bizim esnaf duyan gelmis edasi ile kucucuk yerin icine dolusup kizcagizi kesmeye basladi - laf attilar Beyonce'misin nesin falan diye - sadece kizcagiz degil hepimiz cok rahatsiz olduk sanki acayip bir yaratikmis gibi karsisina gecip seyrettiler resmen kizi. Neyse ki yagmur durdu da kendimizi disari attik daha kotu birsey olmadan. Daha bir hafta evvel Taksim'de iki turist kizin basina gelenler aklima geldi - elle taciz edilmisler kalabalikta kizlar kendilerini bir eczaneye zor atmis ve disari da kalabalik eczacidan kizlari bize ver diye camina tas falan atmislar - hangi cag da yasiyor bu insanlar?
Bergama'da ilginc birkac yer gezdik sonra Burhaniye'den biraz daha ileride biryerler de durup denize girdik - bir kamp yerinin tesislerini kullandik - tabii tuvaletlerden bahsetmek bile istemiyorum. Cocuklar ne pis tuvaletleri ne de denizin soguklugunu umursamadan atladilar Ege'nin serin sularina - bir-iki saat eglendiler sonrasinda bir zeytinyagi isletmesine gidip zeytinyaginin nasil uretildigini, degisik kaliteler arasinda ki farklari ve Amerika'ya import icin neler yapilmasi gerektigini ogrendiler. Bunun gibi Kapadokya'da bir hali ve seramik isletmeleri de gezdik - oralarda da ayni sekilde hem nasil yapildigini hem de ithalat yontemlerini ogrendiler. Geceyi Adatepe diye muhtesem bir yer de gecirdik. Eski bir Rum koyuymus. 1930lar da Rumlarla Turklerin arasinda ki nufus degisimi sirasinda burasi terk edilmis - sonrasin da Istanbul'dan bazi enteller, sanatkarlar falan burayi kesfedip evleri alip restore etmisler - Kazdaglarinin tepesinde muthis manzarali ve Italyan Tuscany'e benzer zeytin ve kayisi agaclarinin icinde rustik nefis bir koy olmus - cocuklar yine hayran kaldi...
Ertesi gunu ciktik Canakkale'ye dogru gidip once Truva'yi sonra Abide'yi gezdik. Tekirdag'da koftemizi yiyip Istanbul'a geri donduk. Geri kalan uc gunde Istanbul'da bu sefer Sultanahmet'te iyi bir otel de kaldik. Otelin tepesinde ki terastan butun bogaz ve camiileri muhtesem bir manzara vardi. Son uc gunde de cocuklar Amerika-Turkiye arasinda bir ithalat-ihracat projesi uzerinde calistilar 3 gruba ayrilarak. Aksamlari cocuklar gece kluplerine falan gidip eglenmisler.
Sonuc olarak - turist kaziklama/yildirma amacli bir kesimin butun cabalarina ragmen - cocuklar geriye muthis bir deneyim ve memnuniyet ile dondu. Ulkemiz cok cok guzel ve de ozel --- gelen misafirlerin iyi bir deneyim gecirmesi icin gerekli hersey var - tarih var, farkli kultur var, egzotiklik var, muthis bir mutfak var, eglence var, ilginclik var ama gel gor ki bu deneyimi rezil etmek icin elinden gelen herseyi yapan egitimsiz, gorgusuz, firsatci, hiyar bir kesim insanimiz var - bunlar da olmasa