Mert Tokman wrote:
Sevgili Kerem -
California'dan dondun mu? Donduysen ayrintili izlenimlerini merak ediyorum... Bir baska konu altinda Carmel'i ziyaret ettigini gordum...
Orayi gormus olduguna sevindim - cunku San Francisco'ya gidenlerin buyuk kismi orayi gormeden donuyorlar... Sen nasil Ege kiyilarinda emekli olmak istiyorsan benim de emekli olmak icin hayalim de Carmel var ama daha cok calismam lazim onu finansal olarak gerceklestirebilmek icin
Big Sur ile Carmel arasinda ki 12 millik kiyi yoluna girdiniz herhalde ve Pebble Beach Golf sahasini gormussundur - dunya da bir numara ustune yok...
Carmel'in bir donem valiligini Clint Eastwood'un yaptigini biliyormuydun?
Sevgili Mert, aslinda tam yazmak uzereyken senin yazini gördum. Oncelikle yarami destin. Ben zaten Ege fikrini falan artik tamamen rafa kaldirmistim, nedenini son yazilarimda herkes görebilir, kendi ulkesinin dogasinin talanini okuzun trene baktigi gibi seyreden bir insan toplulugu ile ve onlarin sectigi politikcalarin yonettigi yerde benim isim olmaz o yuzden bu sene Turkiye’ye tatile de gitmedigim gibi Bodrum’daki yazligi da satiyoruz. Yelkenci Sadun Boro'yu bile isyan ettirdiler adam Turkbuku bitti artik garip maddeler kiyilari sardi diyor dinleyen kim! Gelelim neden yarami destigine…Ben hayatimda kendimi epey yer goren biri olarak sansli hissediyorum. Hem sporculukla gezdim hem kendim butun yillik tatillerimi dunyayi gezmege adamis biriyim ve inanin bana hayatimda San Francisco gibi bir sehir ve San Francisco-Carmel-Big Sur seridi kadar muazzam bir serit gormedim. Sanirim emekliliklerimizi beraber gercirecegiz zira ben de kafaya taktim orayi, ozellikle Carmel’in altindaki Big Sur’u. En iyisi ben konusacagima resimler konussun ve forumdaki arkadaslarimiza bu resimleri gosterelim (bu resimleri netten sectim ancak kendi makinemle 300’un ustunde resim sectim)
Su alta koydugum resim Carmel-Big Sur arasi
http://geography.berkeley.edu/programco ... ighway.jpg
Hemen alttaki meshur Route 1 ve gene Big Sur civari
http://lithuanian.wunderground.com/data ... olo/27.jpg
Mert’in bahsettigi meshur Carmel
http://pinker.wjh.harvard.edu/photos/sa ... ookout.jpg
Bu da hemen San Francisco’nun kuzeyindeki benim hayran kaldigim Stinson beach (kopekbaliklari yuzunden plaj kapali oluyor cogu zaman)
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/c ... _beach.JPG
http://www.countyfilmcenter.com/7015_Stinson_Beach.jpg
Oncelikle bu resimler bu guzel yerleri tasvir etmege yetmiyor zira buralara gizemli havasini veren pek cok faktör var ve fotograflar bu faktörleri size tam yansitmiyor. En basta pasifigin gucu, o dalgalarin kayalara carpisi, arkadaki koruma altina alinmis (nerdeyse tum kiyi koruma altinda ya eyelet ya da ulusal parklar adi altinda, Turkiye kiyilarini peskes eden 50’lerden sonraki gelmis gecmis tum politikaci okuzlere ve onlari bikmadan usanmadan secen necipler necibi turk milletine ne demek lazim bilmiyorum) eyalet parklari denen ormanlar ve yuz-iki yuz senelik, hayatimda gormedigim buyuklukte dev govdeli agaclar, kumsalda otururken yuzunuze carpan pasifigin soguk ve temiz kokusu, bitmek bilmeyen gunes, her tur bitki ortusu, ve tum bu vahsi doganin cazibesi ile son derece uyumlu tek tuk evlerin insan dokunusu ile dogayla butunlesmis muthis cazibesi…Tabii burda bir de sapka cikardigim eyalet halki ve ozellikle hayatini bu dogaya adamis, sabahin korunde koltugun alti surf borad'u ile ucsuz bucaksiz plajlara yapayalniz inen ve bunu yasam bicimi yapan dalga sorfculeri. Ben bunlardan ucu ile konustum. Bu sorfculeri bu kadar bu isin muptelasi yapan bu vahsi dogaya duyulan saygi. Yoksa o buz gibi sular, beyaz kopekbaliklarinin cirit attigi sularda kolu bacagi her an deniz aslani niyetine kaptirmak ufak bir risk degil. Kaptiranlar da var amah ala devam ediyorlar. Bunlari anlatiyorum diye ‘go home yankee’ saplantili biri bana ozenti falan diye bilip bilmeden laf da edebilir hic umurumda degil. Ben ulkelerinin dis politikasindan bihaber insanlari katmiyorum burda isin icine. Sadece bu dogaya duyulan saygi beni cok cekti.
Tabii bir de ayri paragraf acilmasi gereken San Francisco sehri var. San Francisco kelimelerle ifade edilemeyecek bir sehir, görmeyene anlatmak olanaksiz. Inanin bana Istanbul’un, Stockholm’un, Paris’in, Roma’nin ve Barcelona’nin en guzel yerlerini alin toplayin yeni bir sehir insaa edin San Francisco’nun yuzde 1’i etmez. Abartmiyorum o kadar ruhlu ve guzel bir yer. Her sokagi her yeri adama mutluluk veriyor. Sehir bir defa uc yerden su ile cevrili (batida pasifik kuzeyde bogaz girisi, ve devaminda bay area denen körfez) ve yururken pasifigin havasini hissediyorsunuz, koca bir liman, bitmeyen marti sesleri, deniz aslanlarinin sesleri, vapur ve gemi sesleri, balik halleri, kucuk kafeler, Berkeley’in entellektuel cevresinin etkisi, sanatcilar, escinseller..vs hepsi bir araya gelmis ve bu mistik sehri yaratmis. Sacma sapan ahlaki yargilamalarin etkisi yok, kimse kimseyi rahatsiz etmeden “ozgurlugunu” yasiyor. Evler insana muthis cazip geliyor, genelde iki katli, Victorian tipi ama tas evler de var ve cok guzeller, havasi hep gunesli, ama bazen sisli, pasifigin dalgalari, sehrin nerdeyse yarisini kaplayan Golden Gate parki ve meshur Presidio, 200 senelik dev agaclar, akil almaz diklikte yokuslar, caz klupleri (Fillmore district), bohem bir ortam…ne desem nasil anlatsam bilemiyorum. Los Angeles ne kadar ruhsuz bir yerse San Francisco o kadar ruhlu. San Diego gibi guzel bir yer bile son derece sönuk kaliyor San Francisco'nun yaninda. Inanin bana böyle bir sehir dunyada olamaz. Bir de kiyilari var ki gene ayni ustte bahsettigim gibi ister kuzeyinden Route 1’I alin ister guneyinden . Pasifik dalgalari gunesin batisi, ucsuz bucaksiz kumsallar, kum tepeleri, arkadaki eyalet parklari ile bu bölgeyi tarif etmek oraya haksizlik aslinda, gidip yerinde görmek lazim. Ozellikle dikkatimi ceken gunesin parladigi zaman bu dogaya muthis yakismasi oldu. Annem babama uzak olacagimi bilmesem birgun durmam yerlesirim oraya. Aslinda saka degil cok ciddi uzamayi dusunuyorum oraya. Bu sehri gordugum an vuruldum ve baska hic bir yerde bu havayi hissetmedim. Evimde San Francisco’da gecen bir suru 60-70’li yillain filmleri var. Steve McQueen’in oynadigi Bullitt’ten tutun Eastwood’un Dirty Harry’isine kadar (Lalo Schifrin'in muazzam muzigi esliginde). O filmlerde baslamisti merak, sehrin o gizemli havasina. Gercekn insani buyuleyen bir yer. Alta gene iki resim koyuyorum San Francisco ile ilgili.
http://www.noehill.com/sf/landmarks/nor ... _hidef.jpg Mertcim Clint Eastwood'un belediye baskani oldugunu biliyordum ustelik hem San Francisco ve Carmel muptelasi hem de caz hastasidir Dirty Harry o yuzden kendisine ozel bir sempatim var ve genelde San Francisco'da gecen filmlerde oynar kendisi.
http://www.jmg-galleries.com/images/art ... n_view.jpg
Bu arada gelmeden son gun sonradan Sydney Poitier’nin kizi oldugunu ögrendigim Sydney isimli bir gaconun da oldugu mangal muhabbeti vardi 9-10 kisilik. Benim arkadasin cok yakin arkadasi oluyormus. Babasina hayrandim ozellikle in the heat of the night filminden. Bu da komik bir ani olarak kaldi. Dikkat ederseniz LA'de dört gun gecirmeme ragmen tek kelime etmedim zira bahsedecek hic birsey bulamadim. Iste iki sehrin arasindaki fark.
Bir sey daha...ustte bir kitap tavsiye etmistim. Onun yazari John Searle'un butun kitaplarini ve gene benzer konulara giren felsefe profesoru Thomas Nagel'i ve kitabi 'the view from nowhere'i herkese tavsiye ederim. John Searle'un degindigi konulara ve ele aldigi sorulara deginmeden Marxism, liberalism, demokrasi tartismalari falan filan hepsi fasa fiso. Bosa akintiya kurek cekiliyor su konular tartisilmadan: Bilinc, niyetlilik, niyetliligin uzantisi olan dil (speech acts), gene bunlarin uzantisi sosyal gerceklik, serbest irade ve kurumsal gerceklik ve tabii neuroscience. Searle'u gercekten ama gercekten tavsiye ederim ve kendisi filozof oldugu halde Nobel adaylari da dahil pek cok sinirbilimciyi de calismalarinda etkiledi.