Gece miyiz, gündüz mü?
Posted: Mon Dec 08, 2008 12:54 am
Zaman zaman yeri geldiginde topik aralarinda bu konuya vurgu yapmaya calisiyorum ama kanimca konunun "ehemmiyeti" Ankaragücü maci topiginin cok ötesinde. Bu konuyu, kötü biten birkac macin ardindan ayri bir topik olarak gündeme getirmeye niyetlendigim zamanlar oldu. Ama iyi ki de bugüne denk gelmis. Deplasmanda kazanmissin, hem de 3-0, gollerin ücü de birbirinden saheser. Seyrettikce seyredesim geliyor, elimde TV kumandasi kanal kanal gezip hanimi delirtiyorum.
Ama yok! Icime bir seyler sinmiyor. Aklima birden Antalya, Eskisehir, Steau, Fener, Bursa, Metalist, Ankaraspor v.s. maclari geliyor. Bir taraftan dalip UEFA kupasi hayali kuruyorum, öteki taraftan kupa icin yukaridakilerden cok daha zorlu 5 tane disli takimi gecmemiz gerektigi geliyor aklima, keyfim kaciyor.
Futbolun, basketbolu hep bir iki adim geriden takip ettigini, basketbol icerisindeki gelismelerin bir süre sonra futbolda da kendini gösterdigini fark ederim. Aslinda biraz dikkatli bir futbol adami icin, basketbolun icerisinde, ögretici bircok ipucu sakladigini düsünürüm. Üst düzey basketbolda, yeteneklerinizi hücuma saklayip, defansi diger arkadaslariniz omzuna yükleme gibi lüksünüz yoktur. Maci kazanmaniz icin hücumdan daha önemlisi, defansiniz tas gibi sert olmak zorundadir. Basketbolda sahada saklanma sansiniz da yoktur, adaminizi gerektigi gibi savunamazsaniz, hic kimsenin dikkatinden kacmaz. Adiniz Kobe, T-Mac, LeBrone ya da Duncan da olsa hic birsey fark etmez, yildizliginizin yarisi hücumdan geliyorsa, öteki yarisi da defanstaki basarinizdan gelir.
Takimda hücum yönü dünya standartlarinin üstünde olan 4 oyuncumuzun, defansif yönleri (adam kovalama, top calma, fiziksel direnc, oyun icerisinde katettikleri toplam mesafe) ortalamanin cok altindadir. Böyle olunca kagit üzerinde göz kamastiran bu kadro, karsisinda biraz direncli bir rakip gördügü zaman gardi düsmekte ve cok zor dakikalar yasamaktadir. Görece zayif rakipler karsisinda bile oyunda devamlilik tutturamiyoruz, oyunu belli bir dakikanin üzerinde domine edemiyoruz (bkz. Büyüksehir Belediye, Hacettepe, hatta Ankaragücü maclari). Belki bazi kolay maclarda, biraz sansimizin da yardimiyla takim, Kewell, Lincoln, Baros ve Arda'yi ayni anda tolere edebilse de, özellikle deplasmanlarda ve Avrupa'daki maclarda bu durum alehimize isleyecektir (örnekleri de sabittir).
Bu 4 "yildiz" oyuncumuzu (Kewell, Lincoln, Baros, Arda) sahada ayni anda izleyememe gercegi icimi derinden acitsa da, bu bir zarurettir!
- Tek santraforlu sisteme mutlaka devam edilmelidir.
- Duruma göre santrafor arkasinda Lincoln ya da Kewell yer almalidir.
- Arda ve Kewell'in ayni anda farkli kanatlarda oynamasi (üstelik Lincoln gibi ekstra direncsiz bir adam oyundayken) direncli bir rakip karsinda bizi bir kiz takimina dönüstürmektedir. Bu ikili ya birbirleri ile, ya da Aydin rotasyonu ile degisimli olarak sahada yer almalidir.
- Ayhan, Topal, Baris ve forma girmis bir Linderoth dörtlüsünden en az ücü (duruma göre dördü ) ilk 11'de bulunmalidir.
Bu sene sakatliklardan cok cektik. Basimiza gelen bir baska büyük takimin basina gelse, bu sezonu coktan gözden cikarirdi. Simdiye dek yapilan kadro tercihlerinde imkansizliklarin da payi büyüktür. Ancak sakatlar yavas yavas iyilesiyor, sezon basinda faydalanamadigimiz oyuncularimiz kadroya girmeye basladilar.
Yalniz farkinda olmak lazim ki tehlikenin büyügü kendi icimizde! Lincoln, Kewell ve Arda üclüsünün ayni anda ilk 11'de yer almasi takim direncini bariz bir sekilde düsürmektedir. Tehlikenin en büyügü direnci düsük, yumusak bir takim olmaktir. Lincoln'ün asistlerinden, Kewell'in gollerini izlerken mest olur, gercekleri kacirirsak bedelini yarin cok pahali öderiz.
Ama yok! Icime bir seyler sinmiyor. Aklima birden Antalya, Eskisehir, Steau, Fener, Bursa, Metalist, Ankaraspor v.s. maclari geliyor. Bir taraftan dalip UEFA kupasi hayali kuruyorum, öteki taraftan kupa icin yukaridakilerden cok daha zorlu 5 tane disli takimi gecmemiz gerektigi geliyor aklima, keyfim kaciyor.
Futbolun, basketbolu hep bir iki adim geriden takip ettigini, basketbol icerisindeki gelismelerin bir süre sonra futbolda da kendini gösterdigini fark ederim. Aslinda biraz dikkatli bir futbol adami icin, basketbolun icerisinde, ögretici bircok ipucu sakladigini düsünürüm. Üst düzey basketbolda, yeteneklerinizi hücuma saklayip, defansi diger arkadaslariniz omzuna yükleme gibi lüksünüz yoktur. Maci kazanmaniz icin hücumdan daha önemlisi, defansiniz tas gibi sert olmak zorundadir. Basketbolda sahada saklanma sansiniz da yoktur, adaminizi gerektigi gibi savunamazsaniz, hic kimsenin dikkatinden kacmaz. Adiniz Kobe, T-Mac, LeBrone ya da Duncan da olsa hic birsey fark etmez, yildizliginizin yarisi hücumdan geliyorsa, öteki yarisi da defanstaki basarinizdan gelir.
Takimda hücum yönü dünya standartlarinin üstünde olan 4 oyuncumuzun, defansif yönleri (adam kovalama, top calma, fiziksel direnc, oyun icerisinde katettikleri toplam mesafe) ortalamanin cok altindadir. Böyle olunca kagit üzerinde göz kamastiran bu kadro, karsisinda biraz direncli bir rakip gördügü zaman gardi düsmekte ve cok zor dakikalar yasamaktadir. Görece zayif rakipler karsisinda bile oyunda devamlilik tutturamiyoruz, oyunu belli bir dakikanin üzerinde domine edemiyoruz (bkz. Büyüksehir Belediye, Hacettepe, hatta Ankaragücü maclari). Belki bazi kolay maclarda, biraz sansimizin da yardimiyla takim, Kewell, Lincoln, Baros ve Arda'yi ayni anda tolere edebilse de, özellikle deplasmanlarda ve Avrupa'daki maclarda bu durum alehimize isleyecektir (örnekleri de sabittir).
Bu 4 "yildiz" oyuncumuzu (Kewell, Lincoln, Baros, Arda) sahada ayni anda izleyememe gercegi icimi derinden acitsa da, bu bir zarurettir!
- Tek santraforlu sisteme mutlaka devam edilmelidir.
- Duruma göre santrafor arkasinda Lincoln ya da Kewell yer almalidir.
- Arda ve Kewell'in ayni anda farkli kanatlarda oynamasi (üstelik Lincoln gibi ekstra direncsiz bir adam oyundayken) direncli bir rakip karsinda bizi bir kiz takimina dönüstürmektedir. Bu ikili ya birbirleri ile, ya da Aydin rotasyonu ile degisimli olarak sahada yer almalidir.
- Ayhan, Topal, Baris ve forma girmis bir Linderoth dörtlüsünden en az ücü (duruma göre dördü ) ilk 11'de bulunmalidir.
Bu sene sakatliklardan cok cektik. Basimiza gelen bir baska büyük takimin basina gelse, bu sezonu coktan gözden cikarirdi. Simdiye dek yapilan kadro tercihlerinde imkansizliklarin da payi büyüktür. Ancak sakatlar yavas yavas iyilesiyor, sezon basinda faydalanamadigimiz oyuncularimiz kadroya girmeye basladilar.
Yalniz farkinda olmak lazim ki tehlikenin büyügü kendi icimizde! Lincoln, Kewell ve Arda üclüsünün ayni anda ilk 11'de yer almasi takim direncini bariz bir sekilde düsürmektedir. Tehlikenin en büyügü direnci düsük, yumusak bir takim olmaktir. Lincoln'ün asistlerinden, Kewell'in gollerini izlerken mest olur, gercekleri kacirirsak bedelini yarin cok pahali öderiz.