Page 1 of 1
Lincoln
Posted: Wed Feb 18, 2009 2:53 pm
by Murat Kara
Yok bu baska Lincoln.
Arada kaynadi. 200 yil once 12 Subat'ta dunyaya geldi. Kolelige son vererek, insanligin bugun icinde bulundugu seviyeye en cok katkida bulunanlardan birisidir kendisi. Belki de en onemlisi. Dunya tarihinin akisini degistirdi. O mucadeleyi kaybetseydi, Hitler'in zafer kazanmasi gibi birsey olacakti.
Ben kendi adima saygiyla aniyorum.
http://en.wikipedia.org/wiki/Abraham_Lincoln
http://tr.wikipedia.org/wiki/Abraham_Lincoln
Darwin de baska bir alanda ayni onura sahip. Onun da dogum gunu Lincoln ile ayni gun.
--------------------------
Nedense bu siralar ABD devrimine kafayi taktim. Gecende ABD'den John Adams adli TV serisinin DVD'lerini aldim ve izlemeye basladim. Gercekten cok guzel ve samimi bir film olmus. 7 bolumluk dizinin henuz hepsini seyretmedim ama seyrettigim kesimler cok guzel ve zengin bir sekilde islenmis. Ayrica tarihi kayida sadik kalinmis. Gangs of New York gibi sacma sapan bir film degil.
http://www.imdb.com/title/tt0472027/
Posted: Wed Feb 18, 2009 9:16 pm
by Mert Tokman
Murat -
Hem John Adams serisi hem de Lincoln'un yazdgi tarih ABD'de Cumhuriyetci ve Demokrat partilerin nereden nereye geldigini gosteriyor.
Lincoln - Cumhuriyetci partinin basi iken koleligi bitirip Afrika asilli insanlara kisisel haklarinin verilmesini sagliyor - bugun Cumhuriyetci partinin tabanina baktiginizda Lincoln'e karsi savasan guney eyaletlerinin en irkci, en egitimsiz, en yobaz tabakasi en onde gidiyor - ne buyuk bir celiski degilmi?
ABD'nin ilk kurulus donemi de ilginc... Mesela Demokrat Thomas Jefferson illa da illa Fransa-Ingiltere savasinda taraf olalim, Fransizlarla birlik olup Ingilizlerin kafasini kopartalim diyen bir adam - ama bugun Demokrat partinin tabanina baktiginizda California'li "savasma sevis" diyen hippiler en onde gidiyor - neymis ne olmus...
Adams serisi de bayagi goz acici - mesela Washington'i politika ile pek hoslasmayan, buyuk bir komutan, karizmatik bir lider olarak gosteriyor - ama etrafinda ki insanlar Ingiliz yanlisi ve bayagi bir altini oymuslar. Adams'in o donemki Thomas Jefferson ve Ben Franklin liderliginde ki demokratlarla, Alexander Hamilton liderliginde ki Federalistler arasinda taraf olmaya calismadan verdigi mucadele gercekten muthismis.
Fakat Jefferson ve Adams'in ikisinin birden ayni 4 Temmuz gunu birkac saat ara ile olmesini benim aklim hala almiyor - boyle bir rastlanti olabilir mi?
Ismet Inonu ile Celal Bayar'in ayni 29 Ekim'de birkac saat ara ile olmesi gibi mesela...
Posted: Wed Feb 18, 2009 9:49 pm
by Murat Kara
Sevgili Mert - cok guzel noktalara deginmissin. Mactan sonra sana yanit yazacagim.
Posted: Thu Feb 19, 2009 7:21 am
by Murat Kara
Tarih duz bir cizgiden olusmuyor. Zigzaglar ve celiskilerle dolu. ABD'deki Cumhuriyetci partinin vahim tarihi de bu yasadan nasibini almis durumda.
Devrimler toplumdaki celiskilerin normal yollarla asilamaz duruma geldiginde patlak verir. Mesela Fransiz devrimi oncesi ekmek yoksa pasta yesinler mantigiyla ozetlenen o celiskiyi asabilmek, yeni yasalar cikartarak mumkun olmadi. Eger bu celiskileri normal yolla zor da olsa asabilmek mumkunse devrim gerceklesmez. Bunun sebebi devrimlerin genelde insanlarin sandigi gibi ilerici fikirlerden dolayi patlak vermemesi. Devrimler halkin tutuculugu nedeniyle olur. Ve halklar da genelde tutucudur. Halk tutuculugu nedeniyle dayanir dayanir ve bir asamada buyuk patlamalara neden olabilir. Yani cok dinamik ve dialektik bir dengedir bu. Devrimci olarak adlandirilan insanlar ise, o patlama aninda hazirlikli olanlar ve liderligi ele gecirenler olurlar.
Senin de dedigin gibi o zamanki celiskileri Amerikan devriminin her kosesinde gozlemlemek mumkun. Mesela izledigim ilk 3 kisimda John Adams'in kisisel gelisimi tamamen celiskiler icersinde gelisiyor ve baslangicta tutucu olan John Adams daha sonra alttan (halktan) gelen baskilar nedeniyle en gozu kara devrimciye donusuyor.
Adams'in hem ciftci hem de avukat olmasi onda bir cok celiskili baskilar yaratmis. Bir yanda ezilen kesime sempati duyarken (kole almayi igrenc buluyor) ote yandan (en azindan baslangicta) law-n-order yani duzenin yasalarini savunuyor. Bunun nedeni bir avukat olarak hak ve hukuk prensiplerine cok sadik olmasi. Ve prensip sahibi olan birisi olarak, tamamen anti-devrimci de olsa bildigi seyleri sonuna kadar savunuyor. Bu cok onemli bir ozellik ve avukat olmasi bu konuda kendisine yardim ediyor kanimca. Daha sonra kosullar degistiginde ve Adams kendisinin bir devrim lideri olarak buldugunda bu yani cok isine yariyor (burada da galiba Ali avukat ve o da inandigi seyi sonuna kadar savunuyor. Bu cok guzel bir ozellik gercekten de).
Devrimin celiskileri Adams'i her an hazirliksiz yakaliyor ve inis cikisli bir yasam surmesine neden oluyor. Ama kendi temsil ettigi degerleri ve halkin ne istedigini bildigi icin cok zor kosullarda bile mucadeleyi birakmiyor. Hayati pahasina savundugu prensiplerden vaz gecmiyor. Adams ve Jefferson koleligi de bagimsizlik ile birlikte kaldirmayi istiyor ama Franklin bunun cok fazla olacagini soyleyerek onlari caydiriyor.
Ote yandan diplomat yeteneklerine sahip olan Franklin, Adams'in ricasi ile Jefferson'in kaleme aldigi Bagimsizlik Bildirisinden bir iki kelimeyi degistirerek bu bildiriyi bagimsizlik bildirisi olmaktan cikarip, tum insanligin ozgurluk bildirisi olarak degistiriyor. Bu sekilde 10-12 yil sonra baslayacak olan Fransiz devrimine ilham veriyor.
Bildigim kadariyla daha sonraki olaylar Jefferson'u on plana cikaracak zira Washington, 'kendi gotumuzu bir kurtaralim bakalim' havasinda iken Jefferson dunya devrimini savunuyor.
Lincoln'un durumu ise biraz farkli. Kolelik, Bagimsizlik ile birlikte kaldirilamamis fakat kuzeydeki kapitalist pazar, guneydeki koleye bagli ekonomi karsisinda hizla buyumus ve daha fazla maasli isciye ihtiyac duymakta. Inanilanin aksine kole sistemi, maasli isci sisteminden daha az kar uretir. Zira calisan iscinin, pazara cikip alis veris yapmasi pazarin genislemesi ve yeni urunlere ihtiyac duyulmasi anlamina gelir. Bu nedenle kuzeydeki tuccarlar belli bir asamada kolelerin serbest birakilmasini savunmaya basliyorlar. Fakat tuccar adam cikip da savasa gitmez. O nedenle halki arkasina almak durumunda. Bu nedenle olayi ozgurluk ideolojisi haline getirmek zorunda kaliyor. (Bu strateji o kadar tutuyor ki, Amerikan halkinin yuzde 2's yasamini kaybediyor bu mucadelede. Bu kadar insani kendi istekleri olmadan boyle bir savasa gondermek imkansiz.)
Bu mucadele ic savas asamasinda iken, Lincoln hala Anayasal kurallari uygulamaya calisiyor. Fakat bir sure sonra bunun mumkun olmadigi goruyor ve bir devrim gerektigini anliyor.
Iste Lincoln'u Lincoln yapan olaylar bundan sonra basliyor. Mesela anayasa geregi Guneylilerin mallarina dokunulmasini yasak onceleri. Boyle olunca zafer kazanan Kuzeyli askerler birer 'mal' olan Guneyli koleleri serbest birakamiyorlar. Fakat daha sonra Guneyliler ust uste zaferler kazanmaya baslayinca, Anayasal davranisin sacmaligi ortaya cikiyor ve devrimci mucadele basliyor. Isgal edilen yerlerdeki kolelerin serbest birakilmasi ve o kolelerin Kuzey ordularina katilmasi sonucu Kuzey savasi kazaniyor. Lincoln, tipki John Adams gibi, tam gerektiginde bu devrimci hamleyi yaparak bu mucadeleyi kazaniyor. Daha dogrusu savasin kaderini belirliyor. Kendisi savas bitmeden suikasta kurban gidiyor ama artik Lincoln'un kim oldugunu butun dunya kabul ediyor.
Bugun Cumhuriyetci partinin geldigi nokta ise kapitalizmin o gunden bu gune geldigi noktayi ozetliyor. O zaman ilerici ve hatta devrimci olan kapitalist sinifi temsil eden Cumhuriyetci parti de ilerici ve devrimci. Bugun kokusmus kapitalist sinifi temsil eden Cumhuriyetci parti de kokusmus bir halde.
Demokratik partinin evrimlesmesi ise cok daha trajik. Guneye verdigi destek sonrasi 30 yil kendine gelemeyen bu parti nihayet 1800'lu yillarin sonlarinda, kapitalizmin ezmeye basladigi 'kucuk adami' kesfediyor. Curumeye baslamis olan Cumhuriyetci partinin bunda payi buyuk elbette. Lincoln'den sonraki 30 yilda Cumhuriyetci parti kizilderilileri yok eden soykirim siyasetinden, Kuba vs dahil etraftaki adalara dehset sacan isgalci (emperyalist) bir siyaseti benimsiyor. Bu durumda Demokrat partiye de kucuk adami savunmaktan baska bir rol kalmiyor. Ama hic bir zaman kucuk-kapitalist sinifi terketmiyor. Bu 1970'lere kadar devam ediyor. Elbette bugun her iki parti de ayni sinifin degisik kesimlerini temsil etmekteler artik.
Yakin arkadas olan Jefferson ve Adams'in ayni tarihte vefat etmeleri gercekten de ilginc. Ama Lincoln ve Darwin'in ayni tarihte dogmus olmalari da o kadar ilginc. Ama oluyor iste boyle seyler!