Page 1 of 2
Yeniden yapılanma
Posted: Sun Mar 28, 2010 11:07 pm
by Salih Bora
Galatasaray, futbol şubesini nasıl yapılandırmalı?
Galatasaray, futbol şubesi - teknik ekip ilişkisini nasıl biçimlendirmeli?
Galatasaray, transfer konusunda futbol şubesini mi yoksa teknik ekibi mi inisiyatif sahibi kılmalı?
Galatasaray, hangi futbol karakteriyle Türkiye ve Avrupa liglerinde başarılı olabilir?
Galatasaray, nasıl bir teknik ekip ile bu futbol karakterini oluşturabilir?
Galatasaray, hangi kadro yapısıyla bu karakteri en iyi şekilde sahaya yansıtabilir?
Galatasaray, futbolcu yapılanmasında hangi kriterleri baz almalı?
İşte hayati sorular.
Bu soruların yanıtını Sayın Polat bu senenin sonunda da aklının ucundan geçirmeyecekse G.Saray'ı önümüzdeki sene de hüsran bekliyor demektir.
Şampiyonlar Ligi'nde yine büyük ihtimal olmayacağız.
Aslında geçen seneki 5.'likten sonra bu seneki fiyasko başka kulüplerde olsa çok kelle koparırdı. Bizim camia ise özgün karakteri gereği bu tür durumlara soğukkanlı bakma özelliğine sahip.
Galatasaray taraftarları olarak bizler de üstteki soruları azıcık gündemimize alsak fena mı olur?
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Mon Mar 29, 2010 10:23 pm
by Levent Guntay
Tolunay Kafkas'in mukavelesi uzatilmadi mi, yoksa kendi istegiyle mi Kayseri'den ayriliyor? Acaba Rijkaard'in yardimciligina Tolunay Kafkas mi getirilecek? Belki Rijkaard ile bir ya da iki sene daha devam edilip takim Tolunay'a devredilecek. Neskeens de altyapiya kaydirilabilir belki.
Tolunay benim bildigim kadariyla oldukca zeki ve kulturlu birisi ve son uc senede Kayseri'yi ligin ilk alti sirasina yerlestirmeyi basardi. Belki yonetim bunu goruyor ve Rijkaard'a Turk biriyle calismayi tavsiye etti. Tolunay'a da kendini riske atmadan normalde tek hoca olarak alacaginin %50-60'i civarinda bir maas ve gelecekte Galatasaray'in hocasi olma firsati sunulmus olabilir. Ustelik Galatasaray'in eski futbolcusu. Bence mukemmel bir kombinasyon olur Fatih Terim - Piontek, Denizli-Derwall ikilisi gibi bir ikili olur, ama Tolunay gururlu biri ve hoca olarak oldukca tecrubeli, boyle bir role razi olmak istemeyebilir.
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Mon Mar 29, 2010 11:11 pm
by Cengiz Akgun
Bence bizim Tugay bu is dusunulerek getirildi. Tolunay'a filan ekmek yedirmezler bizimkiler.
Bu arada acikca soyleyeyim. AP yine lagarliga devam edecek bu Sezgin ile filan birlikt. Utunel'de gidip gidip boyle nal toplayip gelecek Jo'du Elanor'du bilmeme kimdi diye. ne guzel oldu. ben Keita'dan bile pek umutlu degilim ama iste simdilik yeni heves idare ediyor. Bu sene yerli yabanci transferlerin icersinde elle tutulacak adam sayisi bir ya da iki. Biri belki bu Neil oburudu az bucuk Keita. Ne adam gibi bir kaleci buldular (Aykut'da bu kadar oynuyor cocuk zaten), ne de oyun kuracak dedikleri orta sah adami.
Frank kalkip dovecekmis sacma sapan sorulari soranlari. Sadece istemek yetmez biraz da beyin lazim demis basin toplantisinda. Buna koca kafali Arda da dahil. Iki sezondur ASY'deki FB maclarinda sicip batirdi. Sukru'de de kavga gurultuye getirdi beyinsiz. Levent guzel yazmis. Nerede onda oturup iki kelime Ingilizce ogrenecek kafa onda.
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Tue Mar 30, 2010 12:19 pm
by Burak Ayyildiz
Salih Bora cok dogru sorular sormus. Bir kere ne olursa olsun (ister hoca ister baska bir ekip tarafindan yapilsin) transfer "teknik bir ekip" (profesyonel isi futbol olan) tarafindan yapilmalidir. Yönetici asla bu islere karismamalidir!
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Tue Mar 30, 2010 2:41 pm
by Salih Bora
Fenerbahçe yenilgisi, camiada gerçeklere gözünü kapatan pek gözün açılmasına sebep oldu. Bu açıdan hayırlı bile oldu diyebiliriz.
Öncelikle şunun altını çizmek gerek.
2000 yılında kazanılan UEFA Kupası Galatasaray'ı 20 yıl geriye götürdü.
Neden böyle oldu? Çünkü sağlıklı işleyen bir kulüp yönetimine ve planlamasına sahip olmayan Galatasaray, o kupanın gazıyla artık uçuşa geçtiğini ve bundan sonra sırtının yere gelmeyeceğini düşündü.
Ne yalan söyleyeyim, ben de böyle düşünenlerden biriydim.
Kopenhag dönüşünde Ali Sami Yen'de İstanbulspor maçı vardı. Lig'in son maçı. O maçta tribünler Fatih Terim için şu tezahüratı söyledi durdu: "Kal bu sene, kal bu sene, yaşanacak çok şey var bu sene..."
Derken 31 Mayıs günü Fatih hoca basın mensuplarına Fiorentina ile anlaştığını açıklayıp Türk milleti ile helalleşti.
Bu kadar önemli miydi sanki Terim'in kalması? Eğer kurumsallaşmış bir yapı var ise, bence hiç önemli değildi. Ama öyle bir yapı yoktu. Bizler kamuoyu olarak bu gerçeğin henüz farkında değildik.
Kendi söylediğine bakılırsa, takımın başında kalsa idi kadronun büyük bölümünü değiştirecekti. Başarıya doymuş futbolcuların yerini genç ve başarıya aç futbolcularla ikame edecekti.
İlginçtir... Aynı Terim 2002 yılında Florya'ya adımını atar atmaz ilk işi ne kadar eski futbolcusu varsa hepsini Galatasaray'a geri çağırmak oldu.
Yine ilginç olan başka bir anekdot... 1999 yılındaki Olağanüstü Kongre'de Süren yönetimini, kulübün anahtarını Fatih Terim'e teslim etmekle suçlayan Özhan Canaydın, bu kez kendisi başkan olunca neredeyse tek yetkili olarak Terim'i yetkilendirdi. Transferler konusunda müthiş bir başıboşluğa izin verdi.
Ya son 10 yılda tercih edilen hocalar?
Lucescu, Terim, Hagi, Gerets, Feldkamp, Skibbe, Bülent Korkmaz, Frank Rijkaard...
Neredeyse her biri birbirinden farklı futbol felsefesine sahip hocalar.
Çok büyük savrulmalardır bunlar...
Ciddi anlamda kurumsallaşmış ve uzun vadeli yönetim planlamasını oturtmuş kulüpler bu tür çelişkiler ve savrulmalar yaşamazlar.
F.Bahçe yenilgisi sonrası Adnan Polat döneminin tutarsızlıkları ve anormallikleri iyice tartışılır hale geldi.
Bizler takımla ilgili tartışmayı, teknik direktör ve birkaç futbolcu özelinde yaparsak yanlış davranmış oluruz.
Çok daha büyük bir yeniden yapılanma organize edilmeli artık. Ve Adnan Polat bu sefer elini taşın altına koymaktan çekinmemeli. Gerekirse kendi koltuğunu riske etmek pahasına taşları yerinden oynatmalı.
Öncelikle son senelerde Galatasaray'ın yaşadığı en büyük sorun, Florya'nın her kafadan bir ses çıkan ve herkesin kendi aleminde takıldığı bir "Yeniçeri Ocağı" haline gelmesidir.
Oyuncuların tam bir karmaşa ve kaos hali gösterdiği bir ortamda Yönetim'e, Teknik Ekibe ve Kaptan'a büyük görevler düşer.
Bizde bir kere ciddi bir kaptan sorunu var.
Diğer oyuncular üzerinde saygınlık ve otorite kurması gereken takım kaptanlığı mevkisi, kendisi başına buyruk hareket eden ve takım içinde gerçek bir kaptan etkisi yaratması mümkün olmayan Arda Turan'a teslim edilmiş.
Bu yetmezmiş gibi, Florya'da futbolcular üzerinde nasıl bir otorite inşa edileceği üzerine kulüpte mutabakat yok.
Rijkaard, beraber çalıştığı futbolcuları profesyonel ve aklı başında bireyler olarak gören biri. Genellikle Avrupalı teknik direktörlerin yaklaşımı bu zaten.
Souness sabah 8'de tesislere gelir, antrenmanı yaptırır, bittiği zaman da duşunur alır, giyinir, giderdi. Sorulduğu zaman da, "Onlar nasıl yaşaması gerektiğini bilen çocuklar... Zaten yanlış yaşarlarsa bunun sıkıntısını kendileri çeker" derdi.
Bunun sıkıntısını ne yazık ki tekil olarak oyuncular değil takımın tamamı çekiyor.
Rijkaard ve ekibi Florya'da ipleri eline almada ne kadar başarılı?
Hocamızın bu konudaki yaklaşımının futbolcuların kimyasına pek uymadığını düşünüyorum.
Öte yandan, kadromuza gerçekçi gözle baktığımız zaman, Türkiye'de ve Avrupa'da yeterli başarılara ulaşacak düzeyde bir kadro değil.
Yerli oyuncular arasında oyun zekası yüksek oyuncuların sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Genelde çoğu kişi teknik yeteneğe daha çok önem veriyor. Elbette bu da önemli. Ayrıca fizik güç konusu da es geçilmemeli. Ama futbolda dikiş tutturmanın bir numaralı şartı futbolcunun oyun zekasının vasatın üzerinde olmasıdır.
Yani futbolcu, top daha kendisine geldiği esnada, top ile neler yapacağını düşünebilmeli ve bu seçeneklerden en uygununu en çabuk süre içerisinde tatbik edebilmeli.
Tek tek sayalım... Servet, Zan, Sabri, Caner, Arda, Barış, Sarp, Topal... Bunların oyun zekasına 10 üzerinden kaç verirsiniz?
Arda'yı da bu isimler arasında saymama kimse şaşırmasın. Arda, sadece teknik becerilerine güvenen bir oyuncu. Topu en etkili şekilde kullanma konusunda ise teknik becerisiyle orantılı bir kapasiteye sahip değil.
Neyse... Sonuç olarak, yerli oyuncuların tamamına yakını değişmeli. Onların satışından gelecek para yine transfere yatırılmalı ve "zeka-teknik-fizik güç" üçlü kombinezonuna sahip yerli oyuncular transfer döneminde takıma kazandırılmalı.
Fakat bu ikinci aşama...
Birinci aşamada, takımı Türkiye'de ve Avrupa'da istenen yerlere taşıyabilecek gerçekçi futbol felsefesine sahip bir teknik direktör belirlenmeli.
Rijkaard mı bu? Bana göre değil. Adnan Polat'la aynı fikirde değilim bu hususta.
Nasıl bir futbol felsefesi?
Top rakipte iken, savaşan, pres yapan, önde basan, aynı zamanda çok hızlı bir şekilde de geriye (orta saha hizasına) dönebilen, birbirinin açığını kapatan ve rakibi bunaltan bir sistem.
Top kazanıldığında ise, hazırlık pası ukalalığına kaçmadan en hızlı biçimde orta sahayı geçen ve ileride çoğalan, orta sahayı geçtikten sonra ise mümkün mertebe çabuk ve dikine oynayan, 4-4-2'nin bloklarını birbirine yakın kuran, oyuncuları birbirine yakın ve yardımlaşmalı iş gören, boş alanı doldurarak ve dolu alanları ters koşularla boşaltarak rakip savunmayı afallatan bir hücum taktiği.
Bunlar benim görüşlerim tabii. Katılan olur, katılmayan olur.
Gözüktüğü kadarıyla Rijkaard'ın total futbol felsefesiyle taban tabana zıt düşünüyoruz.
Onun felsefesinde takımın koşması ve pres yapması hamallıktan başka birşey değil. Rakibin hata yapması beklenerek top kazanılmalı ve ardından orta sahada bolca yan pas yapan bir organizasyonla gıdım gıdım ileri çıkılarak paslaşmalar neticesinde bir punduna getirilip gol fırsatı yaratılmalı.
Hatta bu sistem son haftalarda öyle bir hale geldi ki, savunmayı iyice geride kuruyoruz, geride bol bol paslaşıp ileriye hurraaaaa top şişiriyoruz.
Çünkü Türkiye Ligi'nde özellikle deplasmanlarda pek çok takım G.Saray'a karşı ileride basmak gerektiğini biliyor.
Böyle olunca da, Rijkaard'ın total futbol düşüncesi en başta iflas ediyor.
Baskıyı yiyen orta saha ve savunma feleğini şaşırıyor, pas organizasyonuna geçemiyor. Başlıyor uzun toplar...
Xavi ve Iniesta'yı da getirseniz Türkiye Ligi gibi sert bir ligde Barça'daki kadar istikrarlı oynamaları bence çok zor.
Bir kere orta saha dirençsiz ve edilgen bir oyun biçimini benimsediği zaman, topu kaptığında nasıl olup da etken ve cesur bir oyun sergileyecek?
Rijkaard, orta saha oyuncularından koşmalarını istemiyor. Ama topsuz alanda da toplu oyunda da orta saha oyuncusunun koşması şart.
Ki, Galatasaray'ın Barcelona olmadığı da unutulmamalı.
Toparlarsak, Futbol Şubesi'nde, Teknik Ekip'te ve oyuncu kadrosunda büyük bir yeniden yapılanmaya gidilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Tue Mar 30, 2010 8:47 pm
by Mert Tokman
Salih Bora wrote:
Gözüktüğü kadarıyla Rijkaard'ın total futbol felsefesiyle taban tabana zıt düşünüyoruz.
Onun felsefesinde takımın koşması ve pres yapması hamallıktan başka birşey değil. Rakibin hata yapması beklenerek top kazanılmalı ve ardından orta sahada bolca yan pas yapan bir organizasyonla gıdım gıdım ileri çıkılarak paslaşmalar neticesinde bir punduna getirilip gol fırsatı yaratılmalı.
Hatta bu sistem son haftalarda öyle bir hale geldi ki, savunmayı iyice geride kuruyoruz, geride bol bol paslaşıp ileriye hurraaaaa top şişiriyoruz.
Sevgili Salih - eline saglik uzun uzun yazmissin - yazdiklarinin bir kismina katilsamda oyle cok koklu bir degisimin gerektigine inanmiyorum.
Rijkaard'in futbolun kosmadan ve mucadele etmeden kazanilacagina inandigini dusunmuyorum mesela - yarin Total Football'un en buyuk iki temsilcisi Barcelona ve Arsenal CL'de karsilasacaklar - oturun seyredin bakin bakalim kosmadan veya mucadele etmeden mi oynayacaklar - top rakibe gectigi zaman deli gibi kosup yardimlasmali olarak rakibin oynama alanini daraltiyorlar - bunu en ondekinden en arkasindakine kadar takim halinde yapiyorlar ustelik - Total Futbol bu zaten - takim halinde hucum, takim halinde defans.
Bizim takima bakarsan - 4 kisi savunma, 4 kisi hucum hucum yapiyor - bu iki grubun birbirlerine hicbir faydasi yok - ortada aradaki baglantiyi kuracak ikilide basi kesik tavuk gibi dolaniyor - dolayisi ile Total falan hikaye... Servet'in de aciklamalarina bakilirsa takim zaten defans/ofans olarak ikiye bolunmus - Servet biz defans olarak pozisyon vermedik, yenilmemizin nedeni ilerdeki salaklarin gol atamamasi ve hic mucadele etmemesi dedi.
Rijkaard artik takimi taniyor - TR ligini taniyor... ona gore bu yaz kadroya bir sekil vermesi ve istedigi oyun planini sahaya yansitacak bir kadro kurmasi beklenmeli - bu yazdan sonra arkasina siginacak "elimdeki kadro bu kadar" mazereti olmayacak. Bakalim gorelim ne yapacak yaz doneminde --- defansa hucuma katki verecek adamlar katacak mi, orta sahayi oyunun iki yonunude ayni kalitede oynayabilecek, senin deyiminle oyun zekasi yuksek oyunculardan olusturacak mi, ileri ucu oyun disiplininden kopmayan, kendi degil takimi icin oynayan adamlarla destekleyecek mi? Bunlar yapilir ve takim icinde birlik saglanirsa degisim buyuk oranda gerceklesmis olur zaten - yeni bir maceraya daha gerek olmaz.
Ismi ortaya atilan Abdullah Avci ve Tugay var --- geldiginde anormal kredi verilen Rijkaard bile bakin ne hallerde - Avci ve Tugay'i yasatirlarmi zannediyorsunuz gercekten. Birakin krediyi, bu adamlar negatiften, yani borclu sekilde baslayacaklar. Yani Rijkaard'a hocam eti senin kemigi benim, isler biraz kotude gitse arkandayiz, sen merak etme, nasil istiyorsan oyle yap diyerek getirilirken - Avci/Tugay, bakin size bir firsat verdik, aman iyi kullanin, gozumuzu kara cikarmayin, yanliz gozumuz ustunuzde en ufak hatada ayvayi yersiniz diyerek getiriliyor. Avci/Tugay gibiler ne kadar yasayabilir boyle bir ortamda - ornekleri tonla goruyoruz zaten... Birde oyuncu yonunden dusunun - Rijkaard'a bakiyor adam dunyanin en iyi yerlerinde oynamis, TDlik yapmis, acayip kredi ile geliyor - bu hocaya ters gittinmi yanarsin cunku ihtilaf durumunda bilirsin ki klup yonetimi hocanin arkasinda duracak - ama Avci gelse kim takar Yalova kaymakamini... senede 3-4 milyon para kazanan oyunculari Avci hizaya sokabilir mi hic? Avci seyircinin onu sevmesine ragmen bu Keita benim sistemime uymuyor, bencil oynuyor gonderin dese - yonetim ona gotuyle guler. O yuzden birakin boyle sevdalari - TD'likte isim onemli - Rijkaard gibi bir isim varken ondan faydalanmanin uzerinde durmak lazim.
Tabii bu tek tarafli olmaz, Rijkaard'in da bazi degisikliklere acik olmasi lazim. Bu kadrosal/sistemsel degisikliklere gitmeyip bu sene yaptigi gibi gecirirse onumuzdeki seneyi - olan sadece GS'a degil Rijkaard'in da kariyerine olur - Rijkaard bu sene sonunda ayrilirsa diger takimlara TR'de calismak imkansiz der pacayi kurtarir ama iki sene burada kendi sistemini oturtma firsati bulup beceremezse - bu sefer diger takimlar acaba sorun Frank'de mi diye dusunmeye baslarlar. Onun icin Frank'in degisikliklere gidecek motivasyonu olmasi lazim - bizim de bir sene daha bu degisikliklerin meyvasini gormek icin sabirli olmamiz lazim.
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Wed Apr 07, 2010 12:57 am
by Salih Bora
Yeniden yapılanma bahsini açmışken, Galatasaray'ın idari yapısındaki bozuklukların aslında biraz da Türkiye'nin toplumsal yapısındaki çürüklüklerden kaynaklandığına dikkat çekmek gerek bana göre.
Yani böyle bir toplumsal malzemeden böyle bir kulüp mekanizması türüyor.
Aslında G.Saray kulüp olarak bir okulun bağrından çıktığı için, FB ve BJK'ye oranla farklı olaylara farklı tepkiler verebiliyor.
Yine de Galatasaray popülerleştikten itibaren diğer iki kulüple arasındaki olumlu farklar da azalmaya başladı ve bir anlamda "Türkiye'ye benzemeye yüz tuttu".
Bunun en büyük göstergesi, bu kulübün kongresinin, tıpkı diğer kulüpler gibi uzun vadeli bir idari sistem oluşturacak bir vizyona sahip olamaması.
Tamamen konjonktüre göre rota belirlemekle ancak buraya kadar yol alınır. Bundan öteye bu gemi gitmez.
Hatalardan ders almak da önemlidir... Haldun Üstünel'in popülist transferleri hepimizin ağzının suyunu akıtmıştı, ben dahil. Ancak bunun aslında ciddi bir vizyonun ürünü değil kısır bir vizyonun neticesi olduğu bugün atık daha iyi anlaşılıyor.
Sabah gazetesi Skibbe ile bir röportaj yapmış. Skibbe, Galatasaray kulübünü şöyle tanımlıyor: "Uluslararası isimler getirerek uluslararasılaşmaya çalışan bir kulüp".
Sanırım haklı bir tanım bu.
Ortada isim olarak göz kamaştıran şöhretler gelip gidiyor. Lakin düzgün işleyen bir idari yapılanma olmayınca, sonunda bu isimler de çarçur oluyor.
Mesela Jo olayını ele alalım... Böyle bir futbolcuyu kiralık bile olsa getiriyorsun. Oyuncu profesyonellik anlayışı düşük bir insan. O halde sen bu oyuncuyu iyi yönetecek ve takımda kaldığı süre boyunca en iyi verimi vermesi için gereken ne varsa yapacaksın... Böyle olması gerekir.
Peki böyle mi oldu?
Adamın verdiği gece partileri her gün gazete sayfalarını süslüyor. Bununla orantılı olarak sahadaki performansı gün geçtikçe düşüyor.
Ne Yönetim ne Teknik Ekip bu oyuncuya doğru yola gösterecek bir kıpırdanma içerisinde değil.
Onlar işleri oluruna bırakmışlar. Rijkaard herhalde şöyle düşünüyor: "Profesyonel futbolcu nasıl yaşayacağını bilir. Benim onlar üzerinde ayrıca otorite kurmama gerek yok. Zaten kötü yaşarlarsa zararı kendilerine dokunur".
Genelde yabancı antrenörler böyle düşünür.
Türkiye'yi kendi ülkeleri gibi zannederler.
Burada kazın ayağı başka...
Arda'ya kaptanlık veriliyor... Hangi gerekçeyle? Bu futbolcu ileride Galatasaray'ın sembol oyuncularından biri olacakmış, o yüzden.
Yahu önce "sembol" olma onurunu hakeder, ondan sonra kaptanlığı verirsin. Ortada fol yok yumurta yokken, bir hayal gemisine binip kaptanlık pazubandını bu çocuğa veriyorsun.
Takım üzerinde liderlik yapacak bir karizmaya veya kültürel düzeye sahip değil. Konuşmalarıyla ve davranışlarıyla, çok toy olduğu belli oluyor.
Şimdi zor günlerde Galatasaray'ı ayağa kaldıracak takım içi lider Arda mı?
Görüyoruz böyle olmadığını.
Şöyle bir geriye bakıp 2000 yılına dönüveriyorum. Geçirdiğimiz son 10 yılı belleğimde yaşıyorum. Galatasaray için hayal kırıklıklarıyla dolu bir on yıl.
Bu hayal kırıklığının oluşmasında, Fenerbahçe kulübünün futbolda ve amatör branşlarda G.Saray'ı geride bırakmasının rolü büyük.
Taraftar kitlesinin morali ciddi olarak bozuk durumda.
Bu yüzden de Adnan Polat'a ve Rijkaard'a dört elle sarılıyorlar. Bu ikiliyi GS'ın geleceği için son şans diye görüyorlar. Bu ikili de başarılı olamazsa yeni bir travmayı daha kaldıracak hali yok büyük çoğunluğun. O durumda G.Saray bunun altından kalkamaz ve iyiden iyiye çöker diye endişeleniyorlar.
Böyle bir travma halinin olduğu ortamda Polat'ın yarı kurumsal yarı popülist yönetim tarzı taraftarların gözüne hoş görünüyor.
Ve günah keçisi olarak da futbolcular seçiliyor tabii.
1996 yılında Faruk Süren yeni bir kurumsal yapılanmayı başlatsaydı, 2000'den sonra yokuş aşağı inişe geçmezdik.
O güzel günler hep devam eder sandık ama yanıldık.
Önce Lucescu ile günü idare etmeyi denedik. Arkasından Canaydın büyük vaatlerle kulübün başına geldi. Fatih Terim'le birlikte.
1996-2000 arasının başıbozuk veçiftlik görünümündeki Galatasaray'ında ağalık etmeyi iyi beceren Terim bu kez yine ağalığa kaldığı yerden devam edecek sandık. Bu kez beceremedi. Eline yüzüne bulaştırdı.
Sonra o günkü yönetim kurtarıcı olasrak Hagi'ye sarıldı. Fakat ne Hagi'nin antrenörlük kapasitesine tam olarak güvenebildiler, ne de Hagi kendisini gerçek anlamda ıspatlayacağı fırsatları değerlendirebildi.
Onun gidişinden sonra Gerets geldi. Hücum futbolu diye ne idüğü belirsiz bir çağdışı futbol oynatıp ilk senesinde 83 puanla rekor kırdı, ikinci senesinde 56 puanla bir başka rekor kırdı. Üç puanlı sistemde en düşük GS puanı rekoru.
Neden bir takım bir sene 83 alır da öteki sene 56'ya düşerek dibe vurur?
Bu da tamamen kulüp yapılanmasının temelsiz ve konjonktürel tarzının net bir görüntüsü.
Sonra Kalli ile denenmek istenen bir yeniden yapılanma ve sıfırdan kurulan bir kadro...
Ve Kalli'den sonra, bu kez aynı kadroyu -birkaç takviye ile- Skibbe'ye ve Rijkaard'a emanet etmek.
Yeniden yapılanma öncelikle kulübün ana damarlarından başlamalı. Kongresinden...
Dar kalıplara dayalı hizipçiliği kırılacak reformlar yapılmalı. "Batı'ya açılan pencere" kendisine yakışmayan her türlü hizipçilikten arınmalı. Tamamen "saldım çayıra" sistemine geçilmese bugünkü kangrenli yapı tasfiye edilmeli.
Kulübün ekonomisinin yönetimi ile sportif yönetimi birbirinden ayrı olmalı. Bu iki ayrı kamp ayrı ayrı profesyonellere emanet edilmeli.
Her sportif branşın da kendi içinde özerkliği olmalı.
Futbol şubesine gelince... Oralarda ne tarz bir yeniden yapılanmaya gidilmesi hakkındaki fikirlerimi biliyorsunuz. Yeniden yazmaya gerek görmüyorum.
Şimdi Galatasaray, üst üste iki yıldır yaşanagelen hezimetler neticesinde böyle birr yeniden yapılanmaya gitmeden kendini kurtaramaz. Aynı çamurun içinde debelenmeye devam eder.
Yönetim ya bunu görecek ya da futbol başarısı olarak GS tarihinin en kötü yönetimi olarak tarihe geçecek.
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Wed Apr 07, 2010 8:30 pm
by Murat Fahrioglu
Ismi gizli bir oyuncu roportaj vermis, ne kadar dogru supheli ama dediklerinde bayagi gercek payi var, bu arada oyuncunun kim oldugu da tahmin edilebilir, anlattigi durumda olan cok oyuncu yok. Bunlar dogruysa yeniden yapilanma cok buyuk boyutta olacak.
http://www.milliyet.com.tr/galatasarayl ... efault.htm
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Wed Apr 07, 2010 11:22 pm
by Cengiz Akgun
Murat Fahrioglu wrote:Ismi gizli bir oyuncu roportaj vermis, ne kadar dogru supheli ama dediklerinde bayagi gercek payi var, bu arada oyuncunun kim oldugu da tahmin edilebilir, anlattigi durumda olan cok oyuncu yok. Bunlar dogruysa yeniden yapilanma cok buyuk boyutta olacak.
http://www.milliyet.com.tr/galatasarayl ... efault.htm
Masa basinda iyi yazmis gibi bunu Murat. Bu herif bir zamanlar Milliyet de ya da Hurriyet'de yazmiyor muydu? Fatih'in tetikciligine devam HaberTurk'de herhalde.
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Thu Apr 08, 2010 12:35 am
by Cengiz Akgun
Bulent Korkmaz'in yapilanma konusunda aciklamalari. Gormusunuzdur ama asalim dursun.
http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/ ... sp?gid=362
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Mon Apr 12, 2010 2:03 pm
by Murat Kara
Yapilanma tabii! Yapilana yapilana ne hale geldi futbol takimi 10 yilda. Gecekondu gibi bir iki gunde yapilaninca boyle oluyor iste.
Sorun yapilanmadan insanlarin ne anladigi. Yapilanmadan herseyi sil bastan yapmayi anliyor bizim koylu zihniyet ne yazik ki. Koyde de tarla her yil yeniden yapilanir ve yeni sebzeler cikar ortaya. Koydeki evler depremden dolayi filan yikilirsa yeniden yapilanmak kolaydir. Koydekiler buna ragmen yapilanmadan pek hoslanmaz, ayni koyde yuzyillarca mutlu bir sekilde yasayip gider.
Ama ne yazik ki sehirli yapilanma temel kazmayi, kolon dikmeyi, katlari tek tek sayarak cikmayi gerektiriyor. O kadar emek verince depreme filan da dayanikli olsun yikilmasin, yapmasi zor cunku diye de bastan sikica yapilaniyor. Ondan sonra belki bir ucak filan carparsa o zaman ancak yapilanma tekrar gozden geciriliyor.
(Koylulere hakaret etmeyelim bu arada. Koyde ekip bicen adam doga ile mucadelesinde cok ciddi olmasi gerektigini, hasarat ile mucadeleyi bir iki aksattiginda doganin basina ne coraplar orecegini bilir. Bu bahsettigim sehirde dogup buyuyen koyluler. Kendilerini en sehirli goren turlerinden hem de.)
Yapilanmayi sehirli sekliyle ele alirsak, o zaman GS'de yapilanmak icin bir kere harc yok. Liseli kafasi ne yazik ki basmiyor bu ise. Hadi harci bulduk diyelim, kazacak temel icin yer yok. Hamam bocegi gibi herkes yer kapmaya calistigi icin yer bulmak sorun. Hadi yeri de bulduk diyelim o katlari tek tek cikacak sabir yok. Daha ilk kati cikmadan adam onuncu kati istiyor, vermezsen hep kostek tam kostek yapiyor. Hadi bir sekilde katlari da ciktik diyelim (UEFA kupasi), o zaman bir bakiyorsun harca hileli kum karismis. Tam cikip en ust kata kuruldum diye keyif catacakken, hoop paldir kuldur zemin kata iniyorsun tekrar. Hem de buyuk bir gurultu ile.
Sehirli ithal etmekle de cozulmuyor bu is cunku sehirli isin basinda durup yapinin nasil yapilmasi gerektigini anlatir belki ama kalkip da senin kum fabrikani denetleyemez. Sen de, adam bizim koyluleri tanimiyor, gidin su yapilanmanin basina koylu birini bulun diye sizlanir hale gelirsin. Isi bilen koylu, ortami bilmeyen sehirliden iyidir (Lucescu) diye ah cekip durursun.
Bosverin siz yapilanmayi. Boyle koylu kafasiyla yapilanmaktansa, o kafaya uygun hedefler bulun. Mesela sebze ekin, arada bir ele avuca gelecek bir sebze cikarsa onu hemen vazoya koyun, hergun heyecanla sulayin, baktin biraz solgunlasmis telaslanin, vazoya pahali kimyasal maddeler dokun, diger sebzelerin arasindan ayirt edilsin de yanlislikla bakimsiz kalmasin diye uzerine koyu renkli bant takin. Sebzeyi pisirip soyle guzel guzel yemek hic akliniza gelmesin (gercek koylu yer hemen, ya da satar parasini yer).
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Mon Apr 19, 2010 5:20 pm
by Cemal Savas
Ben GS de yeniden yapilanmadan ziyade gecen hafta Zurriyette okudugum bir yaziyi buraya gecmek istiyorum oncelikle .
''TÜRK FUTBOLUNUN İLERLEMESİNİ BEKLEMEYİN''
Gençlerbirliği'nin başında bulunduğu süre zarfında Türkiye hakkındaki düşüncelerinin değişmediğini belirten Thomas Doll, ''Futbolda dürüst olduğunuzda tüm kapılar size açılır. Türkiye'ye geldiğimde Almanya ile arasındaki farkı sormuşlardı. O günkü düşüncelerim değişmedi. İşinizi iyi yapar ve dürüst olursanız başka takımların ilgilenmesi normal. Türk futbolcuları orta seviyeli futbolcular. Bu yüzden ligin kalitesi Avrupa'ya yetişmiyor. Altyapı ve temel bilgi eksikliği bunda büyük etken. Bu yüzden Türk futbolunun gelişimi hızlı değil. Altyapıya iyi yatırım yapılmalı ve A takıma çıkacak futbolcuların daha önceden belirli şeyleri öğrenmeleri gerek. Türkiye'de orta sınıf birçok futbolcu hak ettiğinden fazla para alıyor. Türkiye'de futbolcuların arkasında menajerler var. Bu menajerlerin futbolculara olumsuz etki yaptığını düşünüyorum. Birçok orta sınıf futbolcu astronomik paralar istiyor. Siz, bu futbolculara böyle paralar verir, altyapı hocaları ve yardımcı antrenörlere hak ettiklerini vermezseniz Türk futbolunun ilerlemesini beklememelisiniz. Süper Lig'de 2. ve 3. lig ayarında birçok futbolcu var. Bu düzeltmek için yeni bir konsepte gerek var. Bu olmazsa Türk futbolu ileriye değil, geriye doğru gidecek" ifadelerini kullandı.
Alt yapinin basina Hollandalilarin getirilmesi ile umitlenmistim. Alt yapi kurulacak sisteme gore oyuncu yetistirecekti artik. Bunun icin gerekli egitim, alt yapi verilecek. Sistem icin, gereksinme gore futbolcu yetistirilecek gibi anlamsiz bir umide girmistimki sag olsun yonetim neye soz verdiyse cok gecmeden hemen sozlerinden donuverdiler. Zihniyet degismedikce, bu takimin kaderide degismez. Senesi dolmadan her sene taraftar yeni TD isterse, gelecek adam, kendinden once gelenlerin arkalarina takilan tenekelere bakip ileriye donuk yatirima girismesi icin aklindan zorunda olmasi gerek. Memlekette futbol topunu gorunce bomba diye karakola goturecek, topa ayak degdirmemis bir suru uzmanlarin agzi olan konusuyor dercesine sesini duyurabildigi, yaptiklari baskilarla. Her yapilan planlarin bir kalemde silinebildigi ulkede Low, Hiddink, Rijkaart, Zico gibilerin kovulmaktan beter edildigi toplum her sene bikip usanmadan yeniden yapilanma planlamasi sasirtici degil.
Egitim duzeyinin teven yaptigi su forumda Turkiye'ye gelen dunya futbolunda sayginligi olan bu TD ler hakkinda yazilari okuyunca, tribunleri tehmin etmek cok zor olmasa gerek.
Ben GS'yi diger takimlardan ayiran (Lise haric) ozelligin, takimi tribunler degil, yonetim kurulu yonetiyor dusuncesiydi. Derwall'in ilk senesinde tesisler basilmis, takim rehin kalmisti ama yonetim israr edip, bir seylerin degisimini saglamisti. FT'nin ilk donemidede ilk senesinde olagan Fener hezimetinden sonra FT'ye hakaretler yagmis, FT istifasini vermisti ama yonetim birakmamisti. Simdilerde yonetim ne zaman TD mizin arkasindayiz deseler icimden simdi bizim TD (afedersiniz ama ) moku yedi diyesim geliyor. Bu ortamda hangi TD kalkip gelecek icin planlama yapar acaba ???
Benimde agzim oldugu icin bende konustum/yazdim diyen Cemal
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Tue Apr 20, 2010 8:52 am
by Osman Kiciman
Doll çok güzel gözlemlemiş, ama tabi eksikler var. Futbolcuların altyapı eğitim noksanlıkları genelde ailelerinden ve çevrelerinden geliyor. Altyapıda sıkı bir eğitim ve mümkün mertebe ailelerinden tecrit edildikleri yatılı okul vari bir yapı en doğrusu olur altyapı için. Tabi belli bir yaşı aldıktan sonra da piyasanın diğer sülüklerinden, manken, fotomodel, şarkıcı, komisyoncu, galerici, işletmeci vs vs uzak tutulmaları için bir badigard ordusu lazım:)
GSa gelirsek FT döneminde altyapı olarak epey yol alınmıştı. Ben hem Ali Yavaş, hem de İbradı ile tanışmıştım. İbradı işini çok iyi yapan çekirdekten yetişmiş bir GSlıydı. Gitmesi büyük kayıptır! Öncesinde İbradı ile birlikte çalışan Tamer Güney, veri bankasını da çalaraktan öbür yakaya kaçmıştı
Şu an nerede bilmiyorum ama umarım sürünüyordur. Bu arada 2002 için konuşuyorum, altyapı için yazılmış Güney imzalı bir kitap vardı. Ama yanlış hatırlamıyorsam İbradı'nın da büyük emeği vardı o kitapta. Gene İbradı tüm futbolcuların istatistiklerini çok detaylı tutar, tuttururdu. Aslında Rijkaard'ın yanında yardımcısının Türk olması nasıl gerekli ise altyapıya getirilen Hollandalının da gene İbradı gibi işinin ehli birisiyle birlikte yetkilendirilmesi daha doğru olurdu.
Türkiye ekonomisi ve insanı ile kendine özgü bir ülke, tüm sistemlerinin de dışardan getirilse dahi ülke şartlarına uydurulması gerektiğini düşünüyorum. Ama şu anki çalışmaları da bilmiyorum, belki de bir "Türk" GS altyapı modeli inşa ediliyor olabilir Florya'da. Eğer böyleyse bir 14 sene daha bile beklerim. Çünkü bu ülkede bunu yapıp üzerine yönetim istikrarını koyabilecek bir takım ne kupa bırakır, ne Avrupa... Umarım herşeyin öncüsü GS bu ilk takım olur.
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Tue Apr 20, 2010 9:44 am
by Hasan Tezcan
Gencler cekirdek kadroyu korusun önumuzde ki sezon basa oynar...
Re: Yeniden yapılanma
Posted: Tue Apr 20, 2010 6:16 pm
by Cengiz Akgun
Cemal Savas wrote:...
Egitim duzeyinin teven yaptigi su forumda Turkiye'ye gelen dunya futbolunda sayginligi olan bu TD ler hakkinda yazilari okuyunca, tribunleri tehmin etmek cok zor olmasa gerek.....
TD'lerin futbol oynarken ya da baska takimlari calistirirken ne yaptiklari o kadar onemli olmuyor. GS geldiklerinde ne yaptiklarina bakmak lazim. Bunlari tapilmasi gereken futbol ilahlari ilan edip her turlu elestiiden soyutlamak gozleri kapayip nasil olsa dogru yolu bulacakalr demek oluyor. Bu adamlar profeyonel adamlar. Profesyonelce yonetilen ve oyuncularin profesyonel oldugunu sanan bir takima gelip ona gore davramaya kalkinca ipin ucu kaciyor. Degilse takima baslarda bir yon verdikten sonra senenin sonunu geiiremeyen Frank Rijkaart'a futbolculuk gunlerinde yaptiklari ve Barcelonada yaptiklari ile not verip gecistirmek malaesf sark mantigi. Istedigim gibi oynamiyorlar diye sikayet ediyor ama ne istedigini bu oyunculara anlatamayip bunu duzgun bir program sayesinde isleme koyamamasi bu adamin bir acigi. Bunu gorup eyvallah denince Frank Rijkaart'dan ne beklenecek? Elinde sihirli bir degnek ile dokunup bu sorunlari cozmesi mi?