Valla iyi oldu, bu vesileyle şu hakem derdinden kurtulduk. Dersi kaynatmaya devam edelim o halde ama bu hassas konuda uslübu yumuşak tutmaya çalışarak...
Fatih Mutlu wrote: bu nasil bir abidik bir gubidikliktir ki, 600 yil dunyanin en zorlu cografyasinda var olabilmis, bunun belki yarisi dunyanin tek super gucu olarak varligini surdurebilmis?
Bir imparatorluk hem büyük bir coğrafyaya hükmedebilir hem bilimden ve sanattan uzak olabilir. Unutmayalım uygarlık tarihinde ve imparatorluklar tarihinde 600 yıl "orta uzunlukta" sayılıyor. Bunun 1400'lere kadar olan kısmı beylik-devletleşme, 1600'lerden sonrası ise küçülme ve son 100 yılı kabaca çöküş dönemi. Osmanlı mesela Roma İmparatorluğu gibi yazılı eser oluşturmada ne kadar kalıcı olmuş. Hepimiz biliyoruz ki Osmanlı'da tarihin takibi bile sözlüydü.
Fatih Mutlu wrote: bu nasil bir uygarlik tanimidir ki, uygarligi sadece felsefeden ibaret goruyor?
Ben de öyle görüyorum. Felsefe ve hukuk düzeni olmayan uygarlıkları idealize edemiyorum. Cengiz Han mesela büyük bir fatihti, korkunç bir askeri deha, stratejist. Ama kalıcı bir Moğol kültürü bırakamadı. Buna karşın Latin kültürü yarattığı eserler, felsefe ve hukuk sistemini bugünlere taşıyabildi. Bu hayranlık değil bir tespit. Bugün ticari sözleşmelerin çoğunda Roma Hukukundan gelen ilkeleri uyguluyoruz.
Fatih Mutlu wrote: osmanli'nin sadece devlet yonetiminde getirdigi duzenlemeler bile bu uygarliga katkisina yeter de artar. gunun modern sosyal devlet temelleri, toplum ici yardimlasma ve dayanisma mekanizmalari, meslek gruplari ici orgutlenme, vs. bunlarin hangisi inkar edilebilir?
Kanuni dönemini inceleyen bir dopktora tezi okumuştum, Osmanlı'nın aslında bürokrasiden battığını iddia ediyordu. Kanuni kelimesinin halk arasında alaycı manada kullanıldığı, rüşvetin devleti ele geçirdiği, Fuzuli'nin "selam verdim rüşvet değil deyu almadılar" dediği zamanlar.
Toplum içi dayanışma mesleki örgütlenme Osmanlı'dan çok çok önce vardı. Elbette bunları Osmanlı icat etmedi, lonclar mesela daha çok Selçuklu kurumlarıdır. Osman bey Edebali'nin kızı ile evlenirken aslında Loncaların gücünü elde etmeye çalışıyordu.
Osmanlı bu düzeni islamiyetin etkisi ile bozmuştur bile. Tekke ve zaviyeler boşuna kapatılmadı. Bunlar halkı sömüren pis ve tehlikeli teşkilatlardı.
Fatih Mutlu wrote: bir padisah dusunun, sizin bugun saydiginiz o helenistik medeniyetin tum eserlerini anadilinden okuyabilecek derecede latinceye hakim, osmanlica farsca siirler yazabilecek kadar edip, havan topu icat edebilecek kadar bilim adami, kanunname duzenleyip devletin gelecek dort bes yuzyil boyuncaki erkanini duzenleyecek kadar devlet adami.
Hep Fatih Sultan Mehmet'i, Kanuni'yi biliyoruz. Osmanlı'da 36 padişahın 10 tanesini sayalım desek çoğumuz tırtlarız. Kanuni'den sonra 5 padişahın peşpeşe ismini sayamayız. Aralarında ayyaşlar da vardı, 7 yaşında tahta çıkanlar, yarım akıllı olanlar da.
Meseleye daha kurumsal bakarsan Osmanlı devletinin bir yönetim metodu olmadığı hatta tahtın devrinde bile bir usulü olmadığı bilinir.
Fatih Mutlu wrote: yukarida ufuk yazmis, agzim acik kaldi. gulsem mi aglasam mi sasirdim. hem bir dolu ornek gostermis osmanli'dan yetisen ve uygarlik tarihine katkisi olmus insanlari, hem de bunlari "uygarliga hicbir katkisi olmamis abidik gubidik bir imparatorluk" diyen birisini savunmak adina yazmis.
Örnekleri ben yazmadım galiba karışıklık olmuş. Burada sorun Osmanlı Devlet yapısının hep bir bakış açısıyla tarif edilmesi. Ama bu, Atatürk'ün bu yapıların temeline neden dinamit koyduğunu ve üstelik bundan çağdaş bir sistem meydana getirdiğini açıklamıyor.
Aranızda tekkeli, zaviyeli, halifeli, sarıklı, arapçalı, arapça takvimli o ideal günlere geri dönmek isteyen var mı acaba?