Page 10 of 11

Posted: Tue Feb 10, 2009 12:15 pm
by Fatih Mutlu
evet ufuk degil ozgur olacakti. kusura bakmayin.

tartismayi
Aranızda tekkeli, zaviyeli, halifeli, sarıklı, arapçalı, arapça takvimli o ideal günlere geri dönmek isteyen var mı acaba?
boyutuna indirgeyeceksek, siz buyrun devam edin. yok adam gibi konusacaksak, devam edelim.

osmanliyi, hukuk duzeni olmayan, herseyin calakalem yapildigi, kurumsalliktan uzak bir devlet olarak gostermissiniz. tahtin devrinde bile bir usul yoktu demissiniz. degil tahtin devrini, osmanli'da saraydaki sofra duzeni, padisahin yemegini nasil yiyecegine kadar ince detaylar bile bir duzene baglanmisti.

mogol devleti gibi, tamamen yagmalayarak, yakip yikarak, hicbir uzun vadeli planlama yapmaksizin kisa surede onemli olcude toprak elde edip sonra da birer birer bunlari kaybeden barbar bir cengizhan yonetimiyle osmanli imparatorlugunu bir kefeye koymak cok komik gercekten.

bugun kullandigimiz hukukta roma hukuku uygulamamizin nedeni, mirascisi oldugumuz devletin seriat hukukunu uygulamasiydi. biz de laik bir devlet olarak seriat hukukunu uygulamayacagimiza gore, geriye zaten baska alternatif kalmiyor. roma hukukunun devami niteligindeki bati hukukunu kendimize adapte etmisiz. ama bu osmanli'da hukuk duzeni yoktur anlamina gelmiyor.

neticede, osmanlinin uygarlik tarihine hangi alanlarda ne derece katki yaptigini tartisabiliriz. bu katkinin cok oldugu, az oldugu, belki hic olmadigi alanlar vardir. ama "hicbir katkisi olmamis abidik gubidik bir imparatorluk" demek ne saygi gosterilmeyi hakeden, ne de uzerinde tartismaya degecek bir laf.

son olarak, osmanli imparatorlugunun omrune dair bazi karsilastirmalar yapabilmek adina, bazi imparatorluklarin omurlerini buraya geciyorum. yalniz suna dikkat etmek gerekir. osmanli 16. yuzyil basi itibariyle buyumesinin onemli bir kismini tamamlamis ve 19. yuzyil sonuna kadar bu topraklarin cogunda hakimiyetini surdurmustur. ozellikle, kritik bolge olan avrupa esigi balkanlarda 450-500 yil arasi varligini devam ettirmistir. neyse, konumuz bu degil aslinda.


dogu roma 1000 yil
roma 500 yil
bati roma 200 yil
mogol 300 yil
sasani 400 yil
avrupa hun 150 yil
ahamenis (birinci pers) 200 yil
buyuk selcuklu 150 yil
anadolu selcuklu
hazar 300 yil
islam 150 yil

surada bir link var, imparatorluklarin yaslarina bakilabilir: http://www.globalpolicy.org/empire/hist ... eslist.htm

Posted: Tue Feb 10, 2009 12:19 pm
by Fatih Mutlu
Kerem Tezic wrote:
Fatih Mutlu wrote:
bir padisah dusunun, sizin bugun saydiginiz o helenistik medeniyetin tum eserlerini anadilinden okuyabilecek derecede latinceye hakim, osmanlica farsca siirler yazabilecek kadar edip, havan topu icat edebilecek kadar bilim adami, kanunname duzenleyip devletin gelecek dort bes yuzyil boyuncaki erkanini duzenleyecek kadar devlet adami.
:lol: :lol: :lol: :lol: :lol: :lol: :lol: :lol:
beyefendi, siz biraz bilim tarihi okuyun da askeri alandaki ihtiyaclarin nasil bilim ve teknolojinin gelismesine zemin hazirladigini bir gorun isterseniz. ondan sonra, bir ayna karsisina gecip istediginiz kadar gulebilirsiniz.

Posted: Tue Feb 10, 2009 1:09 pm
by Murat Kara
Fatih Mutlu wrote:600 yil dunyanin en zorlu cografyasinda var olabilmis, bunun belki yarisi dunyanin tek super gucu olarak varligini surdurebilmis?
Bunun kisa yaniti: timar sistemi.

Timar sistemi batinin o donemdeki feodal yapisinin uzerinde ve daha guclu bir sistem.

Ama batidaki feodal sistem zayif oldugu icin, tuccarlar aradan siyrilarak kapitalist sistemi yerlestirip sonra devrimlerini de yapmislar. Ve o feodal sistem yikilmis.

Osmanlinin burokratik timar sistemi guclu oldugu icin tuccarlar aradan siyrilamamis ve kapitalizmi getirememisler. Tren kactiktan sonra hala ugrasiyorlar ama ati alan uskudari gecmis coktan.

Kapitalist Bati topraktan degil fabrikadan kazanc saglayarak baska bir ligde uretim yapmaya baslayinca, Osmanli kume dusmus.

Yoksa olaya o padisah bunu yapti, oteki sunu yapti diye bakarsan kuyrugunu yakalamaya calisan kedi gibi kafan karisir. Benden soylemesi.

Posted: Tue Feb 10, 2009 1:15 pm
by Kenan Atak
Ben askeri alanlardaki ihtiyaclardan, baska topraklarin istila edilip devamindaki imparatorluk uzunluklarindan, padisah efendimizin yemek menusunun duzenliliginden, padisah efendimizin ne kadar romantik olup aryalar okudugundan, padisah efendimizin ne kadar dahi olup havan topu icat ettiginden konusmuyorum ki! Zaten dikkat edersek konusulan sey de 'padisah efendimiz' (tek), imparatorluk uzunlugu, imparatorluk buyuklugu olmus genelde. Böyle olunca anlasmak mumkun degil. Hangi dusunce akimlari yeserebilmis, insanin (ki herseyin tum uygarliklarin özu olan insan) kendisini ifade edebilecegi, bu evreni anlamak icin sorgulayabilecegi kendini bu komple insan olmada, bir butun insan olarak ifade edebilmedeki en önemli araci olan sanatin ve felsefenin nerdeyse hic olmadigi bir surecten bahsediyorum. Evet bunlar batida Murat'in ustte bahsettigi belirli bir surecin devaminda yeserdi varlik buldu bunun da farkindayim. Bir defa felsefe olmadan neden bahsedebilecegiz? Daha dogru soru sorabilmenin, dusunurken dogru metodlarin kullanilmasinda anahtar olan ve olmazsa olmaz felsefenin olmadigi yerde neden bahsedebilecegiz? (Matbaa'nin falan ne zaman geldigine girmiyorum cunku bu özel bir durum ben genel durumdan bahsediyorum). Bunlarin olmadigi yerde bireysel bilinc, bireysel bilincin olmadigi yerde kollektiv bilinc ve kollektiv niyetliligin de olmadigi yerde saglam bir kurumsal duzen gibi kavramlarin olamayacagi asikar. Eh bunlar olmayinca geriye ne kaliyor zaten: Padisah efendimizin dedigi dedik caldigi duduk olan duzen. O surecin de bizleri nerelere getirdigi ortada. Su an icinde bulunan butun bu tartisma alanlarindaki kargasada, katilikta, insanlari sen söyle dedin bunu nasil dersin diye damgalamakta bu surecin hesaba katilmamasi mumkun degil. Bunlara sinirlenerek cevap vermeden evvel dusunmekte yarar var. Benim amacim ben seni bastirdim ben hakli ciktim demek de degil. Bir tartismada amac da bu olamaz. Sonucta ben aklimi ve bugunku duruma yani verilere bakarak kendi argumanlarimla gelip akil yurutuyorum. Hayatta hic bir zaman birseyi biliyorum diye de iddiam olmadi kimseye de tavisye etmem bunu zaten. Ama ikimizin de daha kavramlara farkli baktigimiz ortada bu yuzden sen farkli bir yöne kurek cekerken ve ben de baska bir yöne kurek cekerken ayni noktada bulusmamizi beklemek zor. Bu da zaten tartisma denen seyin guclugunu gözteriyor bu yuzden de tartisan insana hasim gibi bakmayi anlayamiyorum.

* Ben doguya karsi ön yargili olsam bu forumda Ibn haldun'un Mukaddime'sinden surekli basucumda tuttugum eser diye bahsetmezdim. Dogudan cikan ve basyapit olarak bildigim en önemli (ama tek tuk) eserden biridir zaten. Böyle insanlari tanimadan bireysel suclamalara gitmeyelim diye dilimizde tuy bitti. Bir ise de yaramiyor maalesef.

** Gulme isini asagilamak icin yapmadim ama padisah efendinin icadi havan topu kafamda komik bir imaj yaratti ve koptum adeta, bunu yazilani asagilamak icin kesinlikle kullanmadigimi belirteyim.

Posted: Tue Feb 10, 2009 1:27 pm
by Murat Kara
Murat Kara wrote:
Fatih Mutlu wrote:600 yil dunyanin en zorlu cografyasinda var olabilmis, bunun belki yarisi dunyanin tek super gucu olarak varligini surdurebilmis?
Bunun kisa yaniti: timar sistemi.

Timar sistemi batinin o donemdeki feodal yapisinin uzerinde ve daha guclu bir sistem.

Ama batidaki feodal sistem zayif oldugu icin, tuccarlar aradan siyrilarak kapitalist sistemi yerlestirip sonra devrimlerini de yapmislar. Ve o feodal sistem yikilmis.

Osmanlinin burokratik timar sistemi guclu oldugu icin tuccarlar aradan siyrilamamis ve kapitalizmi getirememisler. Tren kactiktan sonra hala ugrasiyorlar ama ati alan uskudari gecmis coktan.

Kapitalist Bati topraktan degil fabrikadan kazanc saglayarak baska bir ligde uretim yapmaya baslayinca, Osmanli kume dusmus.

Yoksa olaya o padisah bunu yapti, oteki sunu yapti diye bakarsan kuyrugunu yakalamaya calisan kedi gibi kafan karisir. Benden soylemesi.
Surada yarim yamalak anlatiyor timarin ne oldugunu: http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C4%B1mar

"Tımar, ateşli silahların ve para ekonomisinin çok sınırlı olduğu çağlarda etkin bir idarî üniteydi."

Aslinda esas onemli tarafi timar sisteminin burokrasiyi (sipahileri) surekli donerli bir sistem ile gezdirerek, yerel halk ile is birligi yapmasini onlemesi. Bu sayede vergi toplayan adamlar cikar iliskileri kuramadan baska yerlere ataniyorlardi ve tuccar olacak kivama gelemiyorlardi. Padisah disinda ozel mulkiyetin yasak olmasini da buna ekledin mi, durum daha da karmasiklasiyor. Bildigin gibi kapitalist ekonominin en onemli yapi taslarindan birisi ticari 'iliski' kurabilmek ve bu yolla pazar yaratabilmek. Osmanlida timar sistemi nedeniyle bu bir turlu gerceklesemiyordu. (yikilma asamasina geldiginde tuccarlarin ermeniler, yunanlar, yahudiler, vs gibi yabanci azinliklar arasindan cikmasi da bundandir. Onlar sipahi olamadiklarindan nispeten timarin disinda kaliyorlardi. Timar sistemi coker cokmez, onlar on plana ciktilar. Tabii bu olay sonradan katliamlara kadar vardi ama o da olayin baska tarafi)

Daha guclu rekabet olmadigi surece bu sistem islemekteydi. Sonra bir gun gunes batidan dogdu!...

Posted: Tue Feb 10, 2009 1:44 pm
by Hasan Tezcan
Konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Kerem'in hakli oldugu hususlar
var ama evropayi gözumuzde buyutmemekte yarar var diye dusunuyorum.
Beckham, Zlatan olayi gibi birsey, adamlarin pazarlama gucu kuvvetli.
24h onlarin propagandasi, onlarin tarihi ile yasadigimizi unutmayalim.
"Gercekleri" onlardan ögreniyoruz :-D

Hukuk devleti olmak, demokrasi, hur dusunce, tolerans...sakin bana
butun bunlar bati medeniyetinde var demeyin...

Posted: Tue Feb 10, 2009 1:44 pm
by Fatih Mutlu
once, tartismanin eksenini kaydirmayalim. benim itirazim osmanli devletinin "uygarliga hicbir katkisi olmayan abidik gubidik bir imparatorluk" sozuneydi. "ben soyle demek istedimdiydi, boyle demek istedimdiydi"ler tali seyler.

su notunuz bile hala ayni seyi soyluyor:
Kerem Tezic wrote:Eh bunlar olmayinca geriye ne kaliyor zaten: Padisah efendimizin dedigi dedik caldigi duduk olan duzen.
uygarliga katkiyi sadece felsefeye indirgemek cok sinirlayici bir dusunce. o zaman inkalarin da uygarliga hicbir katkisi olmamistir mi diyecegiz? pek cok alan var, toplumlarin ve devletlerin uygarliga katkida bulunabilecegi: mimari var, sanat var, bilim var, tarih var, devlet yonetimi var, askeriye var...

sadece klasik turk muzigi ve divan siiri bile sanat tarihine cok onemli bir katkidir. biraz muzik teorisi okursaniz, klasik turk muziginin, bati muzigi sistemine nasil bir alternatif, nasil bir zenginlik getirdigini gorebilirsiniz. ama herseye tukaka gozuyle bakinca, divan edebiyati bile "padisah efendimizin ne kadar romantik olup aryalar okudugundan" gibi hafife alinabiliyor.

sizin "dedigim dedik caldigim duduk duzeni", "abidik gubidik" diye sifatlandirdiginiz devlet duzeniyle degil yuzyillarca imparatorluk, iki donum ciftlik bile idare edilmez. imparatorlugun hukmettigi sureyi de, saraydaki sofra duzenini de, osmanli devlet idaresindeki sistematigi anlatmak icin belirttim. yoksa, burada "adriyatikten cin seddine, cihana hukum surmusuz" sovenistligine soyunmak niyetim yok.

tartistigim kisiye hasim gibi bakmak degil mesele. ama soylenen seyin de fikir olarak saygi gorebilmesi icin biraz dustura ihtiyaci var. gidin herhangi bir tarihciye osmanli icin abidik gubidik bir imparatorluk deyin bakalim :)

Posted: Tue Feb 10, 2009 2:01 pm
by Murat Kara
Ne diyo bu amca yahu! Bilgisayar virusu gibi konusmus.

Aniden ben mi hakli oldum yine: http://fanatik.ekolay.net/fanatik/FUTBO ... 5489_3.htm

"LİNCOLN'E ÇIKAN 2. SARI KART KONUSU...
Galatasaray-Kayserispor maçında Lincoln'ün 2. sarı karttan kırmızı kartla oyun dışında kalmasını da değerlendiren Sarvan "Bu karara yanlış diyemeyiz" açıklamasını şu ayrıntılarla yaptı: "2008-2009 kitabı FIFA'nın yayınladığı kitapla aynıdır. Bu kitabın ilk 55 sayfası oyun kurallarını anlatır.

Şu bölümü okumak ve yorumlamak istiyorum. Mesafe konusu var. Esas olan kısım şu. Bir oyuncu 9.15'e açılmazsa, oyunu geciktirirse kart gerektirir...Hakem düdüğü çalıp da bir karar verdikten sonra o oyuncular bir an önce oradan uzaklaşmak durumundadır. Bir oyuncu topu koyup hemen başlatmak istiyorsa, bunu engelleyen bir oyuncu varsa ihtar verilir. Eğer rakip oyuncu 5-6 metrelik bir mesafede ise atış kullanılmışsa rakip oyuncuya da top gelmişse oyun devam eder. Bu yaşanan pozisyon 2 şıkka da girmiyordu. Oyuna yeniden başlamak için yaklaşık 10 saniye süre vardı...O Yüzden bir engelleme var. Hakemin kararı yanlış değildir..."

Posted: Tue Feb 10, 2009 2:15 pm
by Fatih Mutlu
Murat Kara wrote:Ne diyo bu amca yahu! Bilgisayar virusu gibi konusmus.

Aniden ben mi hakli oldum yine: http://fanatik.ekolay.net/fanatik/FUTBO ... 5489_3.htm

"LİNCOLN'E ÇIKAN 2. SARI KART KONUSU...
Galatasaray-Kayserispor maçında Lincoln'ün 2. sarı karttan kırmızı kartla oyun dışında kalmasını da değerlendiren Sarvan "Bu karara yanlış diyemeyiz" açıklamasını şu ayrıntılarla yaptı: "2008-2009 kitabı FIFA'nın yayınladığı kitapla aynıdır. Bu kitabın ilk 55 sayfası oyun kurallarını anlatır.

Şu bölümü okumak ve yorumlamak istiyorum. Mesafe konusu var. Esas olan kısım şu. Bir oyuncu 9.15'e açılmazsa, oyunu geciktirirse kart gerektirir...Hakem düdüğü çalıp da bir karar verdikten sonra o oyuncular bir an önce oradan uzaklaşmak durumundadır. Bir oyuncu topu koyup hemen başlatmak istiyorsa, bunu engelleyen bir oyuncu varsa ihtar verilir. Eğer rakip oyuncu 5-6 metrelik bir mesafede ise atış kullanılmışsa rakip oyuncuya da top gelmişse oyun devam eder. Bu yaşanan pozisyon 2 şıkka da girmiyordu. Oyuna yeniden başlamak için yaklaşık 10 saniye süre vardı...O Yüzden bir engelleme var. Hakemin kararı yanlış değildir..."
oguz sarvan, minareye kilif uydurmaya calisiyor, baska bisey degil. sivas macindaki icerde-disarda muhabbeti icin de "hakem disardaki olayi icerdeki gibi algilamis" dedi.

bunlarin hepsi saka gibi. orada lincoln'un faul atisini engellemek gibi bir niyeti -hadi niyet okuyamiyoruz diyelim- hareketi asla yok. topu atisi kullansin diye rakibe lincoln iletiyor, ve adamin atisi rahatca kullanabilmesi icin de yeterince mesafe var. rakip de herhangi bir engelleme hissetmemis olacak ki, hizlica baslatiyor oyunu. sarvan efendi, seyretmis seyretmis, ulan hakemi nasil hakli cikaririm diye dusunmus, sonra da "5-6 metre" gibi, cem yilmaz'in espirilerini aldigi kaynaktan bir kural uydurmus kendine.

ilk sari karta hakli diyenlere de, duz yolda kosarken, doksan derecelik aciyla gelip ayaklarini yere bastiklari noktanin dibine bacagimi koymak istiyorum. hakikaten koymak istiyorum; ve bakalim kendilerini kurtarip dusmeden devam edebilecekler mi? bir mudahaleye maruz kalip da dusen futbolcuya, temastan dolayi dustu hukmunu vermek yerine "o nasil dusme oyle, kendini havalara atti, o yuzden sari kart" diyenleri ise kime havale edecegimi bilemiyorum. arkadas, adam ister parende atarak duser, ister sendeler sendeler oyle duser. ayrica futbolcu dusmesini de bilmeli, sakatliktan kendini korumak icin. sari karti belirleyen dusmenin artistligi degildir. temasin olup olmamasidir. temas nedeniyle dusmusse, buna sari kart gosterilmez. bu temasin faul olup olmadigi hakemin yorumudur ama oburu hakem yorumu olamaz.

oze donecek olursak, hakemler kotu. guya cuneyt cakir, dereli falan bizim en tecrubeli, en kidemli hakemlerimiz. ikisi de rezalet otesi yonetim gosterdiler haftasonu. futbol zevkinin icine ediyorlar. oguz sarvan, cikip ona buna laf yetistirecegine hakemlerini adam etmeye calissin. haa, kendisi ne menem bir hakemdi ki simdi memurlari iyi olsunlar.

Posted: Tue Feb 10, 2009 2:56 pm
by Kenan Atak
Fatih Mutlu wrote:
uygarliga katkiyi sadece felsefeye indirgemek cok sinirlayici bir dusunce. o zaman inkalarin da uygarliga hicbir katkisi olmamistir mi diyecegiz? pek cok alan var, toplumlarin ve devletlerin uygarliga katkida bulunabilecegi: mimari var, sanat var, bilim var, tarih var, devlet yonetimi var, askeriye var...
Fatih, ben felsefeyi yeterli degil sadece gerekli bir kosul olarak göruyorum. Mimari, sanat, bilim, tarih, devlet yönetimi hepsi felsefi dusuncenin ustune insa edildiler. Bilimde felsefenin sordugu sorular olmasa arpa boyu yol gidilemezdi. Buna hayir diyecegini sanmiyorum. Bugun psikolojinin temellerini (the principles of psyhcology kitabi ile) atan William James bile felsefenin sordugu sorulardan yararlanip insan zihnine isik tutuyor ampirik calismalarinda. Surekli Eflatun'a, Hegel'e, Kant'a atif yapiyor. Antik dönemde bilim ve felsefe birbirilerinden ayrilmiyordu zaten. Bilim yol katetmeye basladikca (mesela fizik) felsefeden ayristi ama bilimin cevap veremedigi alanlar hep felsefenin isigina maruz kaldi. Senin örnek verdigin sanat, mimari hep felsefenin estetik konusuna dahil. Bugun hala bilinmez bir muamma olan ve bana göre tum sosyal bilimlere isik tutacak mind-body sorusu, insan bilincinin irdelenmesi hep felsefedeki Descartes'la baslayan tartismalar (yaptigi devasa dualism hatasina ragmen)ve cok uzun surecin sonunda simdi Neuroscience'la birlestiginde bu konuda ciddi adimlar atilmaga baslandi. Ama bu adimlarin atilmasi icin felsefedeki sorulmasi gereken sorular gerekli idi. Bu alanda atilacak adimla beraber belki sosyal bilimlerdeki pek cok teori tarihin cöplugune gidecek ama o cöplugun bu alana yaptigi buyuk katki var. Bunlari uklalaik icin yazmadim belki sen de biliyorsundur. Ama bu su an yaptigimiz tartismanin baslangici olan antik yunan uygarligina duyulan sayginin kaynagi olan felsefenin cikisi bizim topraklara da yayilmis olan yunan uygarligi ile vuku buluyor ve maalesef bizim topraklardan gectigi halde bu Osmanli'ya yansimadi (ustelik antik yunan uygarliginin eserlerini genelde islamiyetin en parlak dönemlerinde arap ve fars dusunurler latinceye cevirdigi halde). Haa Cumhuriyet de tum iyi niyetine ragmen iyi sinav vermedi bu konuda. Zira tedrisatta felsefe sadece göz boyayici bir yer tuttu.Bu baglamda abidik gubidik lafini bu yansimamaya bir metafor olarak dusunebilirsin. Böyle tartismalar konuya birsey katmak amaci ile yapilinca son derece zevkli ve aydinlatici olabilir. Yeter ki saglam argumanlari verileri akilla yoguralim. Tartisma platformlarinin da amaci bu olmali, ben hakliyim sen haklisin degil. Mutlak dogruya insan gercekliginin yarattigi dunyada ulasmak nerdeyse imkansiz gibi, nedensellik iliskileri korkunc karisik ama dogru sorular, saglam mantiksal temel ve veriler, saglikli bir tartisma ortaminin zenginliginde insanoglu 'mutlak dogruya' ancak yaklasabiliyor bir nebze. Turkiye'de eksikligi en cok hissedilen bu zemin oldu, butun sözum ona tartisma platformlari, hemen her alanin kavga gurultuden gecilmemesi gene bu temel felsefe kulturunun bizim topraklardan binlerce yil önce gecmesine ragmen bize hic ugramamasindan. Böyle olunca da ortada varolan toz dumanin biribirine karistigi kaotik ortam ve 'adamim bugun nasil da laf sokmus' duzeyindeki sig tartismalar ve kamplara ayrilan insanlar. Bunda da tarihimizin dogmatizmle ve tebaa kulturu ile dösenmis taslarinin buyuk etkisinin oldugu inkar edilemez.

Posted: Tue Feb 10, 2009 3:55 pm
by Ali Gursel
Fatih Mutlu wrote: oguz sarvan, minareye kilif uydurmaya calisiyor, baska bisey degil. sivas macindaki icerde-disarda muhabbeti icin de "hakem disardaki olayi icerdeki gibi algilamis" dedi.
Minareye kılıf uydurmak yaptığı için biraz fazla müsamahakar, karşısındakileri aptal yerine koymaya çalışıyor ya da kendi hakikaten çok aptal.

Şimdi bahsettiği konularda haksız, orasını boş verdim ama esas hiç bahsetmediği konu verilmeyen kararlar. Lincoln'ün iki tane saçma sapan sarıdan atılmasını cımbız gibi çeker savunmaya kalkabilirsin (yine komik olur ama insan deneyebilir) ama gerçek rezalet Baroş bir maç on kere tekme yerken (bunlar pozisyon icabı olan tekmeler falan değil, taktik, geldi mi geçir tekmeyi misali tekmeler, Sıvas'ta bir kasap var Dağaşan soyadlı, Baroş'a vururken benim bakmaktan canım yanıyordu ama her maç aynı hikaye. Bunlar ve bir sürü benzerleri özenle kırmızı görmüyor, hatta sarıları bile hiçbirinin kırmızı görmeyeceği şekilde dağıtılıyor, maçın sonunda bir bakıyorsun rakip 6 sarı kart görmüş ama Allah'ın işi bir kere de aynı rakip iki sarı görmüyor.

Sonra Karan suya vurdu, Ayhan arkadan faul yaptı, Lincoln faulu engelledi falan bir bakıyorsun GS maçı 11 kişi tamamlayamıyor.

Adamın hiç bahsetmediği büyük rezalet esas bu, kötü niyetli, antifutbolun maksimuma ulaştığı oyunlar oynanıyor, hakemler, hele bu Yunus Yıldırım gibi kart göstermeyi sevmiyor denilen tipler falan futbol katledilirken izliyorlar. Ondan GSlı oyuncular her maç saçma sapan sebeplerden oyun dışında.

Sıvas tipi futbol oynayan takımlardan bir şeyler yaratma çabası bu. Defalarca bunun nereye tosladığını yazdım, yurt dışına çıkıyor bu takımlar, rezil olup dönüyorlar, en önemli oyuncuları milli takım aday kadrosuna dahi giremiyorlar, ortada futbol yok çünkü. BU takımlar ve oyuncuları bizim hakemlerimizin yönetmediği hiç bir arenada hiç bir .ok yapamıyorlar, ciyak ciyak bağıran durum bu. Sonra nasılsa bizim ligde açık ara lider ve şampiyonluk adayları.

Bu arada hakemlerimize önemli uluslararası maç verilmediğini söylerken kısmen haksızlık ettiğimi de dün öğrendim. Hakemimiz Hüseyin Göcek Estonya - Kazakistan arasında Antalya'da oynanacak hazırlık maçını yönetecekmiş bu hafta. Hakemlerimiz hızla ilerliyorlar, yakında Bostancı otoparkında küçük kale maç falan bile verirler bu hakemlere, Oğuz Sarvan demecinde 85%i ıyi not alıyor, sadece yüzde 5i başarısız hakemlerimizin falan demiş (insan ısrarla merak ediyor, bu kadar başarılı bir gruptan herhalde önümüzdeki iki hafta içinde oynanacak 24 CL ve UEFA maçına herhalde bir hakemimiz atanır, bu başarıları UEFA duymamış olamaz diye, bekliyoruz :lol: ).

Yüzsüz herifler, suratlarına tükürsen yağmur yağıyor diyecekler, 85%i başarılılarmış, sanki seyredenlerin hepsi salak da kandırıyor.

Tekrar edeyim, verilen kararların pozisyonu yanlış görmekten falan değil (ıçeriyi dışarıda gördü falan tipi güzellikler), kötü niyetli, kasten verilen kararlar olduğunu düşünüyorum.

Ali

Posted: Tue Feb 10, 2009 4:04 pm
by Hasan Tezcan

Posted: Tue Feb 10, 2009 4:34 pm
by Celal Gürcüoglu
Konu dagildi gidiyor. Osmanli'dan girilmis kim bilir nerden cikilir.

Neyse sahiden bu aciklamayi neden yaptilar anlamadim. Bir GS'li olarak icime sindiremiyorum. YD ve AY'dan farki olmali Polat. Ama bu son olayla sanki bizde oyleyiz gibi der gibiler. Hakli oldugun durumda haksiz konuma geliyorsun. Hayrettin Kozak dogru demis. Keske bu aciklamayi yapmasalardi.

Posted: Tue Feb 10, 2009 5:04 pm
by Ali Gursel
Celal Gürcüoglu wrote:
Konu dagildi gidiyor. Osmanli'dan girilmis kim bilir nerden cikilir.

Neyse sahiden bu aciklamayi neden yaptilar anlamadim. Bir GS'li olarak icime sindiremiyorum. YD ve AY'dan farki olmali Polat. Ama bu son olayla sanki bizde oyleyiz gibi der gibiler. Hakli oldugun durumda haksiz konuma geliyorsun. Hayrettin Kozak dogru demis. Keske bu aciklamayi yapmasalardi.
Hayrettin Kozak kim bilmem, bunları söyleyip söylemediğinden o kadar emin olma ama.

Spor basınımız çok mümtazdır, ben buraya asmaya lüzum görmedim, Bahri Havadır'a göre de bir büyüğümüz Kayseri maçından önce Polat'a gidip "Lincoln ilk yarım saatte kırmızı görecek" demiş. Buna pek inanmıyorum bu Kozak haberine olduğu gibi.

Buna inanmadığım gibi bir GS'lının iyi niyetle GS yönetimine Alman İngiliz liginden maç seyredin diyeceğine inanmıyorum, Hayrettin bey, sen o maçları izlerken hakemleri seyret de böyle madara olma derler adama.

Diğer bir gülümseten kısım ise "bir ayda ne değişti, üç maç üstüste kaptanların kırmızı görmesi mi lafı. Babam daha ne istiyorsun, hakemlere laf etmemiz için, tüfekle oyuncularımıza ateş etmesi falan mı lazımdı adamın derler ona da.

Bir başka çelişki de (ki en harika olanı ve bana gerçek olamayacağını düşündürteni) GS uslubundan tutumundan falan dem vurulurken, GS'da neredeyse hiç görülmemiş kadar agır şekilde basın yoluyla bir üyenin başkanı, yönetimi eleştirmesi falan var.

Haberin doğruluğundan ciddi şüpheliyim. Bir GSlının GS yönetimi ile böyle her cümlesi ile kavga eder tipi bir demeç verip kendi yönetimi ile ağız dalaşına gireceğinden şüpheliyim (GS Türkiyedir lafı bana dokunmadı mesela, GS Türkiye'nin her yerinde sevilen, ülkenin tamamına mal olmuş bir kurumdur gibi anladım, bu laf gerçek bir GS'lıya dokunur mu?) Doğruysa da bu adamı fazla ciddiye alamam, eğer böyle düşünceleri varsa gider sessizce başkanla vs. paylaşır. Bunları basınla paylaşan birinin bunu yaparken GS'ı düşündüğüne inanmam mümkün değildir.

Ali

Posted: Tue Feb 10, 2009 5:13 pm
by Celal Gürcüoglu
Sevgili Ali hakli olabilirsin. Ben AA'yi gorunce zaten yorum yaptim. Artik AA'da yalan haber vermeye basladi ise kime guvenecek bu millet?