Page 2 of 95
Posted: Wed Oct 04, 2006 3:35 am
by Ozgur Huseyinoglu
Cengiz Akgun wrote:GS-Gonya maci altinda amma jazz yaptiniz be ya. ozgur $imdi bolecek bunlari.
Muhabbet 1-2 yazida kalmis olsa, birakacaktim haline ama, Jazz-sever'ler pek birakmayacak gibi, bolunmeyi haketmis oldu. Kerem'in yazisindan boldum, basligi da degistirebilir isterse....
Posted: Wed Oct 04, 2006 7:56 am
by Deniz Selman
west village'da 10th and 10th kosesinde (eski haliyle brezilyalilar devralmadan ve bar koymadan onceki zamanlarda) sik sik gittigim ve defalarca yumusak koltuklari uzerinde diger musteriler gibi uyuya kaldigim--ve daha sonra jazzli ruyahlarimi hatirlayarak yandaki kahvalti yerlerinden birinde omlet yedigim--"smalls" jazz klubu, bununla birlikte philadelphia'nin northern liberties mahallesinin unlu "ortliebs"'in persembe geceleri buyuk isimler ve pahali cover charge olmadigi icin sacma sapan giyinmis kiz arkadaslarina jazz'dan anladiklarini dusunsunler diye kandirmaya calisan uyduruk irish publardan cikmis avaz avaza konusan yuppielerin yoklugunda buranin gercekten cok yetenekli bir cok muzisyenini dinledigimi, arada bir aklima gelen ve bir kac defa gidebildiigm new orleans'deki preservation hall'da on sirada oldugum icin yuzume muzisyenlerin tukurukleri gele gele hayranlikla izledigim performanslar, bir gunler amerika'dan baska bir yere tasindigimda en cok ozleyecegim anlar olacagini simdiden soyleyebilirim.
deniz
Posted: Wed Oct 04, 2006 11:22 am
by Kenan Atak
Ohhh ohh diyecek o kadar cok sey var ki. Zaten Can Gulcu ve Eli de uye olmuslar bu muzik topiginin altindan girip ustunden cikarlar vakitleri olunca. Oncelikle Yesilyurt'lu hemserim papatya cayi sever Murat'a cok sansliymissin Lou Donaldson'u dinleyerek. Bizim Ozan da mutlak bilir Lou Donaldson 60larda Blue Note'la ortaligi inletti. Blues Walk adli albumu bir klasiktir bana göre. Gene Alligator Boggaloo diye biraz hard-bop'tan funk-jazz'a kacan albumu keza öyle. Ozan bu Avrupa'daki caz meraki konusunda hakli ama Avrupa'da caz tutkusu birkac sehre odaklanmis. Basta Paris. Evet aynen dedigin gibi Ozan Miles Davis'ten Dexter Gordon'a bu eski kitaya geldiler. Miles'in hayatini seyrettim Paris'e geldiginde kendini ve yaraticiligini bulmasi yasadigi asklar..vs. Bir de Polonya unludur bu konuda. Polish jazz 60-70ler kasip kavurmuslar ortaligi. Krzistof Komeda var meshur. Polanski filmlerinde calar bol bol. Macaristan'dan Szabor Gabo cikti hayraniyimdir solugu New York'ta almis. Montreux ve Kopenhag caz festivalleri cok meshur. Kopenhag'takine bu sene gittim. Pat Metheny'i ve Galeano-Portal. Camillo-Tomatito lari gördum. Ilginc Avrupa'li cazcilar da solugu New York'ta almislar 60 ve 70'lerde. Cengiz Abi'nin dedigi Atlantic Records en buyuk ucuncu pilak sirketiydi galiba. Ozellikle Modern Jazz Quartet Ertegun'e hep atif yapar. Yanliz Cengiz Abi Chick Corea demis gercekten bana göre en yetenekli caz piyanistlerinden. Zaten deli gibi bakar gözleri
Daha yazacak cok sey var sonra devam ederiz su an vakit yok. Buraya gezi falan da ekleyelim bence insanlarin gezdikleri yerleri dinlemek buyuk keyif. Haaa Mert hocam yemek demis. New Orleans bu konuda supermis ama orda artik restoran falan kaldi mi? Katharina dumduz ettikten sonra belini dogrultamadi diye biliyorum oralari. Cok ilginc anilarinizi yazmissiniz bu arada Deniz bu West Village'la Village Vanguard arasinda bir baglanti var mi? Pek cok taninmis muziseynin Village Vanguard'dan canli kaydi vardir cunku. New York'ta olanlar epey sansli bu konuda.
Neyse size bir kiyak cekeyim. Eger Winamp'iniz varsa bu alemin an baba radyo kanali The Spirit of Kjaz San Francisco'yu dinleyin.
http://www.timhodges.net/SPIRIT/index1. ... ion=frmain Eger bu link calismazsa suraya girin asagi inin Kjaz'i bulacaksiniz
http://www.shoutcast.com/newwaradio.pht ... cid%20Jazz
Posted: Wed Oct 04, 2006 5:17 pm
by Murat Kara
Ozan Ersoy wrote:Kerem Viyana konusundan baslayalim. Vallahi gecen gun yine konusuyorduk. Bizim canan Avusturya lisesi mezunu. 8 sene onlarin egitiminden gecmis, kulturu cok iyi bilir, insanini tanir, cok gitmisligi vardir, Viyana'da yasayan cok yakin arkadaslari da var. Epey olumsuz konusuyor. Tamam bir havasi kulturu var ama "Avrupa'nin en depresif, en sIkIcI sehirlerinden biridir" diyor. Hatta "Freud gibi bir adamin oradan cikmasi hic sasirtici degil, o kadar cok malzeme var ki inceleyecek, hepsi psikopattir" diyor.
Dogrulugunu bilemem yasamadim gormedim, biraz kasinti bir havasi var, ama sadece kulture, gustoya bakip da yanilmamak gerekir bu hikayenin kissadan hissesi de bu.
Viyana'da bir hafta sonu kalmistim icime pek sinmemisti sehir goruntusu olarak. Satafatli dugun pastasi gibi bir sehir.
Sonradan kucuk lokantalarina takilip, insanlarin cana yakin olduklarina sahit oldum. Sohbet icin bahane ariyorlardi. Turkum deyince hic cekinmeden bol bol sohbet ettiler benimle. Belki de ekzotik bulmuslardir. Aristokrat gorunmelerine ragmen buyuk burunlu degillermis izlenimi kaldiydi bende. Tabii bir hafta sonunda tanistigim uc bes kisi ne kadar fikir birakabilir koca bir sehir hakkinda o da ayri mesele. Ancak yemekleri Almanlari suya goturup susuz getirir desem abartmis olmam. Halbuki cok benzer yemekler.
Ozan Ersoy wrote:
Jazz konusunda Amerika'ya gelirsen cok yanilacaksin. Amerika belki dunyada gercek tek Amerikan sanati sayilabilecek Jazz'a hic sahip cikmiyor.
Aslinda Amerika'nin caza sahip cikmasina gerek de yok. Adamlar o kadar dogal ki o konuda, tipki cazin kendisi gibi. Mesela Brezilyalilar da futbola sahip cikmiyorlar (hala sokaktan yetisiyor en iyi futbolcular), Turkler de su kaynaklarina cok sahip cikmiyor (oyle fazla ki), vs. vs.
Avrupalilarin cazi el ustunde tutmasi belki de sanatin hayatlarinda yuzyillardir onemli yer tutmasi yuzundendir. Bugun Amerikanin Hollywoodu varsa Avrupanin da yuzyillardir suregelen sanat kulturu var. (Ne de olsa guclerini zor kullanarak oldugu kadar sanati kullanarak da yaymislar yeryuzune. Bugun tipki ABD'nin Hollywood'u kullandigi gibi zira sanat cok onemli bir atese). O nedenle boyle caz gibi guzel seylerin uzerine atlamalari ve bu konuda kraldan da kralci olmalari cok garip degil kanimca.
Ama bir John Coltrane cikaramiyorlar iste. Tipki bir Pele, Maradona, Ronaldo cikaramadiklari gibi.
Posted: Wed Oct 04, 2006 5:24 pm
by Hasan Tezcan
Murat Kara wrote:...Turkum deyince hic cekinmeden bol bol sohbet ettiler benimle. Belki de ekzotik bulmuslardir.
Zannetmiyorum cunku orasi Turk kayniyor
Irkci kesimi dillere destan
avrupa'da. Jörg Haider gibi angutlar yetistirmis bir ulke. Adolf Hitler'in
dogdugu memleket nasil olsa. Turkler Viyanayi alsalardi belki de 1. ve 2.
cihan harbi olmazdi diye dusunuyorum
Posted: Wed Oct 04, 2006 5:31 pm
by Murat Kara
Hasan Tezcan wrote:Murat Kara wrote:...Turkum deyince hic cekinmeden bol bol sohbet ettiler benimle. Belki de ekzotik bulmuslardir.
Zannetmiyorum cunku orasi Turk kayniyor
Irkci kesimi dillere destan
avrupa'da. Jörg Haider gibi angutlar yetistirmis bir ulke. Adolf Hitler'in
dogdugu memleket nasil olsa. Turkler Viyanayi alsalardi belki de 1. ve 2.
cihan harbi olmazdi diye dusunuyorum
Disaridan bakinca genelleme yapmak icin cok cekici bir yer gercekten de. Ama ben boyle bir izlenimle ayrildim iste. Ne bileyim, benim sansima oyle cikti belki de. Ingilizce konusuyor olmam da etkili olmus olabilir.
Mesela Prag'da (ki Avrupa'da en begendigim yer orasi benim) meydanda dilenciler caz calarlarken, sarhos dazlaklar ortaya cikip pantolonlarini ve donlarini cikartarak bagra bagra dans etmislerdi (normalde gercek caz calarken dans etmek cok zordur).
Elbette onlarla muhabbete girmeyi dusunmemistim
Posted: Wed Oct 04, 2006 5:58 pm
by Mehmet Marsan
Caz, RR, RB dinleyenler siraya girmisler anlatiyorlar.
Beyler hem koklerinize donun hemde bir alet calmayi ogrenin. Saz, baglama, kemence, darbuka neyinize yetmiyor. Iki sene once DCye Turkiye'den bir saz ekibi geldi Amerikalilar hayran hayran dinleyip muzisyenlere buyuk ilgi gosterdiler. Bizim Anadolu cocuklari hayatlarinda boyle ilgi saygi gormedik demislerdi.
Posted: Wed Oct 04, 2006 11:36 pm
by Deniz Selman
"neyinize yetmiyor?" sorusu cok rahatsiz edici bir soru...insanlarin baska kulturlerin muzigne ve mutfagana, diger guzel yanlarina hic bakmadan herkes kendi koklerinin yol gosterdigi sekilde yasarsa, ozellikle bu kadar kisinin kendi ulkesinin disinda yasadigini dusununce, sonuc cok saglikli olmaz. Nasil baskalari bizim muzisyenlere hayran kaliyorsa, bizde baskalarina hayran kaliyoruz--bu demek degilki kendi muzigimizi tanimiyoruz veya sevmiyoruz--sevmeye zaten zorunlu bir sekilde mecbur degiliz, o baska.
Ben 4 (dort) yasimdan beri amerikadayim, evde hep anne babayla turkce konustuk tabii ama turkce okuma yazmayi kendi kendime hic bir derse girmeden ogrendim--her yaz en az 2 ay donup bol bol turkiye'de gezer, turk kulturunun bir cok istanbulludan daha cogunu ogrenme cabasi gosteriyorum. Buradayken turkce roman okumaya, turk muzigi dinlemeye caba gosterip, amerikali kiz arkadasimin cok basarili bir sekilde turkce ogrenmesiyle--hem princeton'da hem bogazicin'de kurslara girerek hemde--ovunuyorum.
Lutfen burdaki harika jazz dunyasinda bahsettigim icin bana "koklerine donun" demeyin. Insanlarin tek yonlu olma mecburiyeti yoktur, tam aksine farkli kulturlerin guzel yanlarini taniyarak ancak mutlu olabiliriz.
Deniz.
Posted: Thu Oct 05, 2006 1:15 am
by Mehmet Marsan
Yazimi bitiremeden toplantiya cagrildim. Simdi devam ediyorum.
Derdim neyinize yetmiyor degil bir enstruman calmanin verdigi ayri hazdan bahsediyorum. Bizim toplumuzun muzik konusunda en buyuk eksikligi bence enstruman calmaya pek takilmamak. Bu forma takilan tahminimce 100-150 yi gecmez. Bir muzik aleti caldigini yazan hic cikmadi. Tabii durum oyle olunca caz dinlemeye gidip sohbet etmek, yiyip icip efkar dagitmak bizler icin gayet normaldir. Sahsen ne zaman caz dinlemeye otursam canim raki meze ister. Iki dublede icince cenem duser.
Etrafimda bir cok kisi genc yaslarda Turkiye'de baslayip biraktiklari muzuk aleti tutkusunu 40indan sonra tekrar yesertmeye calisiyor. Ben sayretmekle yetiniyorum ne kabiliyet ne de cesaret var.
Posted: Thu Oct 05, 2006 1:48 am
by Cengiz Akgun
Dogru. Calgi calmak (tef calarim) nedense ustune du$ulmeyen bir olay. Turkiyede eskiden calgici turkucu de meslek olarak kucuk goruldugu icin aileler pek ustlerine korktuklari icin du$mezlerdi. Ayni futbolcu olacak diye korktuklari gibi.
Annem mandolin calar. Bizim icin hic ustunde durmadi. Babaannemin gardolabinin ustunde bir ud vardi. O da gencliginde tingirdatirmi$. Annenemde kemani vaktiyle gicirdatmi$. Benim ortaokulda muzik hocamin lafi idi. Batida bir $ey calamam derseniz ceketinizi kaldirip kuyrugunuz var mi yok mu diye bakarlar derdi. Benim ceket arkasinda kuyruk lafi oradan gelir.
Eskiden halkevleri varmi$. Bunu ileri fikirli insanlar du$unmu$ vakti ile. Ama ciplaga ali$mi$ kicta don durmaz hesabi hepsi tarih oldular. Konya gibi yerde annemin babasinin amca oglu muzik hocasi imi$. Okuldan sonra ortaokullar ve liseliler orada toplanilir muzik tiyatro dersleri alip konserler verirlermi$. Hikmet $im$ek (oldu galiba) gibi daha bir suru sanatcinin cikarmi$lar. (Hikmet $im$ek Konyali degil ama Konya lisesinde okumu$.) Devlet Tiyotrosundaki Altan Gunbay'i filan anlatir hala. Benim zamaninmda halkevleri coktan kominist yuvasi diye kapatilmi$lardi. Bunlar 1950'lerde Booyyuk Turkiya (Turkiye degil)yaratacaklarini ilan eden (bugun ne yapacagiz diye sagin sola akil veriyormu$ ya) politikacilarin marifetleri. Degilse bizden onceki boyle bir ku$ak yeti$tirmi$ler. Hem de Konya gibi yerde. Hala irtica var mi yok mu diye sorup dursunlar kafayi pencereden cikarip di$ari bakmaya u$enenler. Yok elbette. Ne ekersen onu biciyorsun.
Posted: Thu Oct 05, 2006 3:15 am
by Murat Kara
Enstruman calmanin insan fizyolojisi uzerinde bile etkisi var. Benim oglan bir yildir keman gicirdatiyor (simdi 4 yasina girecek) benim hayatta duyamayacagim seseleri/notalari duymaya basladi. Eski caglarda olsa gayipten seseler duyuyor diye deli muamelesi gorurdu. Simdi ise okuyoruz beyninde meydana gelen degisiklikleri kitaplardan.
Ama cok sabir istiyor yahu!
Posted: Thu Oct 05, 2006 7:42 am
by Deniz Selman
Bende 8 sene keman caldim, ne yazikki biraktim herhalde elime alsam simdi birseyler calarim, ama ciddi olarak calmam cok vakit alir...
Posted: Thu Oct 05, 2006 8:52 am
by Osman Kiciman
Mehmet Mar$an, dogru bir tespite yanlis topikte girmis sanki
Muzik aleti calmak inanilmaz rahatlatici, yalniz oz muzigimiz ve dinleyici tercihleri acisindan konuya girersek, Turk muzigi ozelinde Sanat muziginde vokalin hemen hersey demek oldugunu goruruz. Tabi cogunlukla tek sesli olarak icra edilmesi nedeniyle arkadaki muzik aletleri de genelde pek dikkat cekmiyor. Muzik aletlerini anca bir taksim ya da giris yaptiklarinda doya doya dinleyebiliyorsunuz. Halk muzigi ise bu konuda da daha hakkaniyetli. Asiklar hem calip hem soyluyor. Her ikisini birden ayni anda icra edebilmek gerekiyor sanki...
Son yıllarda Turkiye'de inanilmaz guzel isler yapiliyor. Tasavvuf, sanat ve yoresel muzikler harmanlaniyor. Aksak ritmlerin jaza uygunlugu da onemli bir etken tabi. Brooklyn funk essentials'ın Laco tayfa ile birlikteligi de inanilmaz. Harlem'le Anadolu'nun bu kadar yakin durabilmesi, birbirini bilmeden birlikte calabilmesi...
Populerlesen muziklerde ise durum vahim! Varsa yoksa solist, ozellikle de aZsolist
Ben de amator bir bas gitarist olarak liseden beri caliyorum. 3 kisilik bir rock grubu olarak her caldigimizda ayri bir keyif aliyoruz. 3 kişi de dahi uyum saglamanin ne derece zor oldugunu goruyoruz ve nadiren uyum yakaladigimizda da aldigimiz haz muthis oluyor
Allah muzik konusunu acandan razi olsun. Yasasin muzik ve Karaca'nın Safinaz albumu arka kapaginda yazdigi uzre "kahrolsun yoz muzik!"
Posted: Thu Oct 05, 2006 10:27 am
by Kenan Atak
Mehmet Marsan alet calmayi ve 10 bin senelik anadolu kulturunun muzigine saygi duymayi anladim da sanki bizi taniyormus gibi boyle yorum yapman garibime gitti. Bak sana cok ufak iki ornek vereyim sonra dusun ne dedigini: Isvec'li bir muzik ögrencisinin doktora tezi var blues'un kökleri orta doguya kadar dayaniyor diye. Hatta Kutsi Eguder'in Islam Blues'u bir dinlemini öneririm. Ikincisi caza gelince caz cok evrensel bir kavram Yusef Lateef'in yaptigi cazin hayraniyim hep dogu ve Afrika etkilerini isler Atlantic records'da pek cok bu konuda plagi var. Haaa kapitalist duzenin agirligini hisettirmesiyle seni o duzenin esyasina bagimli olarak yarattigi algi dunyasinin bir parcasi olan MTV muzigi ve RandB'i kultur endustirisini ve insanlarin zevklerini standartlastirip gorsellige, sova onem verip aletlere onem vermeyen gunumuz muzigini kastediyorsan onda haklisin ama ustteki mesajlarda kimse zaten o muzikten söz etmemis.
Posted: Thu Oct 05, 2006 11:57 am
by Murat Kara
Her muzik turunun tadi ve yeri baska yine de. Ben her turunu dinlemeye calisiyorum ama genelde her turun icinde agresif olanlar hosuma gidiyor. Caz dinlerken contemporary, klasik muzik dinlerken Liszt, turk muzigi dinlerken bazi azgin turkuler (Laco Tayfa bayaa iyi), Kundurali vs. hosuma gidiyor.
Bir de her ortamda baska muzik dinlemek guzel oluyor. Mesela araba kullanirken caz dinlenmiyor zira tane tane butun notalari dinlemek gerekiyor caz dinlerken. Arka planda kalirsa kafa utuluyor. O zaman klasik muzik yada classic jaz, Sezen Aksu filan iyi oluyor. Iyi kalite turkuler filan da guzel oluyor. Sohbet ederken de oyle caz filan dinlenmiyor yine.
Ben cazi ya sakin kafayla bos bos otururken dinliyorum ya da en guzel canli olarak dinliyorum. O zaman iste tadina doyum olmuyor.
Turkiye'den cikan iyi muzisyenler var. Aslinda belki de Turk muziginin elini kolunu yuzyillarca baglayan o cok sesli muzigi bilmeyisimiz (cok sesli muzik bir suru adami, kadini yanyana getirip ayni anda bogurtmek degil be kardesim). Son yirmi yilda bu konuda bir uyanis oldu ve cok da iyi oldu. Ama yine de cok sesli yapacaz diye degisik enstrumanlari ayni melodiyle biraz frekans kaybi yaparak filan caliyorlar. Caz bu konuda dev gibi kaliyor bunlarin yaninda elbette. Ama bizim cuceler buyumekte.
Pek kimse bilmez ama (simdi gulecek bir kisminiz) Turkiye'de en onemli muzisyenler arasinda Sezen Aksu, vs.nin yaninda (belki de en onemlisi)
Orhan Gencebay'dir ve yaptigi muzik (sozlerini duymazsaniz) oldukca ince ve kalitelidir. Aslinda sozleriyle de milyonlari kendisine cekmistir. Cok zengin (fakat pek kaliteli olmayan) Turk muzigine (hatta dunya muzigine) yeni bir jonra ekleyerek bir cok insanin kulaklarinin pasini silmisti 30 sene once kadar. Onu dinleyen arkadaslar da var mesela. Onlarin arabasina filan bindigimde ben de dinliyorum, hic fena olmuyor. Tek problem kayit kalitesinin genelde dusuk olmasi, eski besteler oldugu icin.
Neyse muzik gercekten insanlari sokaga dokebilen, savasa gonderebilen, sevdirebilen, oldurebilen etkisiyle insan yapisinin anlasilmasi zor bir yanini olusturuyor. Ne guzel.