Page 2 of 2

Posted: Sat Oct 07, 2006 11:58 am
by Ufuk Sezekkaplan
Savas Macun wrote:1)“basın yolu ile hakaret sebebine dayalı tazminat istemli” dusdugunu varsayalim.Bu FB'ye hakaret edilmemistir mi demek yoksa sozkonusu yapilan haber dogrudur bu yuzden dava dusmustur mu demek? Ufuk Bey sanirim hukukcu aciklarsa sevinirim bende.

2) Davadan yola cikarak ve sizlerin dedigi gibi FB'nin sucu sabit ise o zaman TFF FB'ye sorusturma acip ceza vermekle yukumlu degil mi?Zaten FB boyle bir haber yapildiginda TFF goreve cagirip gereken sorusturmanin yapilmasini istememismiydi?

3) O donemde Istanbulspor'un Baskani Adnan Sezgin degil miydi? Kendisi su anda GS'da gorevdedir, bu isin diger tarafi da o olduguna gore GS isine son vermelimidir vermemilmidir?


4)Madem ki GS dostlar Sike konusunda bu kadar hassas o zaman boyle bir durumda sikeden ceza gormus TD'leri Erik Gerets, Teknik menajerleri Adnan Sezgin gibi isme karsi cikmayarak cifte standart uygulamiyorlar mi?


Selamlar
Savas
Savas bey ve Cengiz agbi;

Bu bir ceza davasi degil, hukuk davasi. Yani hakaret edildigi iddiasiyla bir tazminat talep edilmis; mahkeme bunu reddetmis. Niye reddettigi gerekceli kararda yer alacak.

Is yogunlugu nedeniyle Hakimler Turkiye'de karari once kafalarinda olusturuyorlar ve taraflara sadece sonucu, son durusmada bildiriyorlar. Yani davanizi kabul ettim veya reddettim diyorlar (cunu o sirada disarida bekleyen daha 40 durusma var her durusmada gerekcelikarar yazdirirlarsa, gunde 5 durusma yetistiremezler). Bundan sonra -genellikle 3-4 ay surer- gerekcelerini yazip bu karari detaylandiriyorlar. Bu gerekceli karar gelince de hem niye reddedildiginizi ogreniyorsunuz, hem de temyiz hakkiniz doguyor.

Elde bu karar olmadigi icin detaylari bilemezsiniz ama kesin olan birsey ilk Mahkeme ortada tazminati gerektirecek bir sey gormemis.

Bunun cesitli nedenleri olabilir. Bazi hukuk mahkemeleri, "git once ceza mahkemesinde bir dava ac, hakaret sucu olduguna dair bana karar getir, ben de tazminat konusunu degerlendireyim" diyebiliyor.

Ama buyuk ihtimalle yerel Mahkeme (First Court of Instance) bu haberde hakaret olmadigina kanaat getirmistir ve yapilan yorumu haber niteliginde gormustur. O nedenle tazminat da alamazsin demistir. Bu ancak gerekceli karar gelince ogrenilebilir. Bence bu davanin bir de ceza mahkemesi ayagi vardir.

Ikincisi, genellikle bu tip davalarda bir karar ancak Yargitay (Court of Appeal) onayindan da gecerse kesinlesiyor. Yani daha bu konunun Yargitay incelemesi var. Yargitay hakaret kasdi gorebilir; veya o safhada bir ceza davasi acilip hakaret sucu islendigi yolunda bir karar ortaya cikabilir. Bu ihtimallerde Yargitay karari bozup, yeniden incelemek uzere iade edebilir. Veya bunlar olmaz ve onaylar.

Dava dusmesi bambaska birsey. Ornegin bir af cikarsa, taraflardan biri olurse, dava konusuz kaldigi icin Mahkeme davayi listesinden siler. Ama dogru veya yanlistir diye bir karar vermez. Burada anlasildigi kadariyla dusme yok. Red var. Ilk Mahkeme herhalde tazminat gerektirecek bir hakaret unsuru gormemis ve davayi reddetmis.

Ucuncusu, haberde hakaret unsuru olmasi baska birsey; sike oldugunun ispatlanmasi bambaska birsey. Bu davanin konusu tazminat. Yani haberde, bir kisinin veya kurumun asagilanmasi sonucu o kisinin isteyecegi bedel. Burada dava konusu edilen kavram haber; sike degil.

Basın yolu ile hakaret sebebine dayalı tazminat istemli dava reddedildiginde, bu FB'ye hakaret edilmemistir anlamina gelir diyebiliriz.

Yine de bu konudaki belirlemeyi bir ceza mahkemesinin yapmasi daha dogru olurdu. Bence FB'li hukukcular (ki SekipMosturoglu cok saygin bir hukukcudur) bunun ceza davasi tarafini da mutlaka ihmal etmemislerdir.

Ayrica, burada hakaret olsa veya olmasa bile, bu sike var/yok manasina gelmez. Sikenin ispati ayri bir davanin konusu olmali.

Adnan Sezgin konusunda Savas beyin dediklerine katiliyorum.

Tesvik primi konusunda bir yasa yok; Temmuz 2006'da baslatilan ciddi hazirliklar var. Bu konuda Bakan M.Ali Sahin ile FF yetkilileri Temmuz'da ortak basin toplantisi yapmislardi. Yeni yasama yilina cikacakmis. Bunun da teknik zorluklari var ayri mesele ve uygulama mort dogacak.

Posted: Sat Oct 07, 2006 7:05 pm
by Cengiz Akgun
Ufuk Sezekkaplan wrote: ...
Tesvik primi konusunda bir yasa yok; Temmuz 2006'da baslatilan ciddi hazirliklar var. Bu konuda Bakan M.Ali Sahin ile FF yetkilileri Temmuz'da ortak basin toplantisi yapmislardi. Yeni yasama yilina cikacakmis. Bunun da teknik zorluklari var ayri mesele ve uygulama mort dogacak.
Ben de Tan'in aksine boyle oldugunu biliyordum. Sadece bu olaylar cogaldiktan sonra son Ulusoy federasyoni bunu yasaklama gibi bir kural cikaracagini filan ilan etti. Ye$vik primi suc olamaz. Ben bir tarftar olarak bile herhangi bir takima (kendi tuutugum degil) $unlari yenin alin size bu kadar para derim. Adamlari suca te$vik etmiyorsun ki. Yapamalari gerekn bir i$i icin di$ardan bir odul koyuyorsun. Bunun neresi suc? Bu i$lerin para ile olmayacagini Aziz bey ogrendi gecen sene.

Ama yenilin diye para verirsen o zaman $ike olur ve suc unsuru ortaya cikar. Turkiyede mahkemeye degil kubura du$ daha iyi dediklerinde haklilar. Hakim kara veriyor gerekcesi iki uc ay suruyor ve oda yargitayda temyize gidiyor.

Amerikada "Kucuk Dava" mahkemeleri var. Adina "Small Claims Court" diyorlar. Burada davanin parasal (maddi yonu) kisitli. Galiba bugunlerde NJ'de $5000 cikardilar. Kiraci ev sahibi ya da araba kazasinda sigortadan alinamayan parayi kar$idan talep gibi hergun insanlarin ba$ina gelen davalara bakiliyor. Mahkemey gidyorsunuz $25 dolar harc ile davayi aciyorsunuz. 30 gun icinde gun veriyorlar. Mahkeme o gun kararini veriyor. Bunun temyizi filanda yok. Kar$i taraf mahkemeye gelmez ise otamatik davayi kazaniyorsunuz.Elbette mahkeme gunune itiraz edebilip gercekten bir manileri varsa gunu degi$tirma haklari var. Ama bunlari yapmami$ iseler ve sabah mahkeme ba$lamadan hakim gelip o gunku davaci ve davalilarin yoklamasini yapiyor. Taraflardan bir yoksa o listenin sonunda bir kere daha anons ediliyor. Olurda yolda bir $ey oldu mu filan diye. Artik cep telefonu yuzunden bu da mani degil. Neyse. Ondan sonra hakim kendine yardimci olan uzla$tiricilari (bunlar herhalde kendine hzimet eden pratisyen avukatlar) tani$tiriyor ve onume cikmadan belki uzla$abilirsiniz diye taraflari bunlara emanet ediyor. Uzla$maya mecbur degilsin ama i$ cabuk yurur belki anla$irsin diye bunlar suratle taraflari dinleyip bazi onerilerde bulunuyorlar kabul etmez isen ogleye dogru hakim davalara bakmaya ba$liyor. Taraflarin avukati olma $arti yok. Ama isteyen avukati ile geliyor. $ip$ak elindeki belgeleri gosterip durumu acikliyorsun davali da savunmasini yapiyor. Hakim oracikta kararini veriyor. I$ bitiyor. Adalet zamaninda tecelli ederse makbul. Boyle bugun git yarin gel ile mahkemeler me$gul edilmiyor. Amerikalilar pratik insanlar. Kararin temyizi filan da yok. Bunu ba$tan kabul ediyorsun davayi acarken.

Posted: Sun Oct 08, 2006 1:43 am
by Can Baysan
Fenerliler, bazı kendi taraftar forumlarında Salih Paşa'ya ilişkin, Ankara heyet-i temsiliyesinin İstanbul hükümetinden İzzet ve Salih Paşalarla görüşmesini "Bakınız, Salih Paşa milli mücadeleye destek vermiş" şeklinde yorumluyorlar. Oysa olayın aslı öyle mi? Nutuk'tan okuyalım...
--------------------------------------------------
Efendiler, Tevfik Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Salih Paşa, zamanın büyük adamları gibi tanınmışlardı. Millet bunları akıllı,tedbirli ve uzak görüşlü olarak biliyordu. Bu sebeple Damat Ferit Paşa çekilip yerine, ileri gelenleri bu şahıslar olan bir kabine iş başına gelince, herkeste türlü türlü ümitler uyandı. Tevfik Paşa Kabinesi ilk andâ Ankara ile temas ve ilişki kurmak isteyince, kamuoyunda iyi niyetine inanmamak için bir sebep görülemedi. Herkes Tevfik Paşa Kabinesi'nin iktidara gelmesini hayırlı saydı. Bu kabinenin rrıemleket ve milletin yüksek çıkarlarını gözetecek çare ve yolları bulmadan iktidara gelmiş olduğunu kabul etmek ve ettirmek gerçekten güçtü. Kaldı ki, kendileri de İstanbul çevrelerinde ve basında kullandıkları dille, kamuoyunu doğrulayacak bir tavır takınnış bulunuyorlardı.

BİLECİK GÖRÜŞMESİ KARARLAŞTIRILIYOR

Biz, gerçek durumun herkesin sandığı ve düşürdüğü gibi olmadığına tamamen inanmış bulunuyorduk. Ancak, İstanbul'un kurtuluş çaresi olarak ileri sürdüğü uzlaşma ve görüşme tekliflerini, kamuoyunu inandırmaya yarayacak şartları hazırlamadan reddetmeyi uygun bulmadık. Onun için, özellikle İzzet ve Salih Paşa'ların da içinde bulunacağı bir hey'etle Bilecik'te görüşmeyi uygun bulduk. Bu zatlarla görüştükten sonra, halkın bütün inanış ve görüşlerindeki yanlışlığın anlaşılacağına şüphem yoktu. Bir de, her ne olursa olsun, kamuoyunca yukarıda işaret ettiğim vasıfları ile tanınmış olan bu zatların, İstanbul'da hükûmet kurmalarının millî gaye için ne kadar zararlı olduğu meydandaydı. Bu bakımdan, görüşmeden sonra da, kendilerinin İstanbul'a dönmelerine müsaade etmeme gereği bence normaldi.İşte bu düşüncelerdir ki, İzzet Paşa hey'etiyle Bilecik'te görüşme kararlaştırıldı. Görüşme 2 Aralıkta değil, fakat 5 Aralıkta oldu.

Posted: Tue Oct 10, 2006 1:09 am
by Ismail Gezer
Tuğrul toplamış gene belgeleri, saldırıyor. Türk Futbol tarihini kökünden değiştirecekmiş. Çok dikkatli izleyemiyorum ama ilginç şeyler var gibi kokuyor..

34 yılından yazılar falan gösteriyor..

Beşiktaşı kuranlarda Galatasraylıydı diyor, tek tek isimleri sayarak :D

BJK: Bereketiko Jimnastik Klübü :D

Posted: Tue Oct 10, 2006 1:54 am
by Can Baysan
Müthiş bir iş yapıyor Yenidoğan.
Örnek alınası bir cesaretle, korkmadan, çekinmeden, en sağlam denilen putları birer birer yıkıveriyor!
Birkaç haftadır F.Bahçe cephesinden gelen sözde cevaplara bakıyorum da, gülesim geliyor!

Zeki Rıza Sporel'in Milli Mücadeleden sahte raporlarla, uydurma bahanelerle kaçtığı ve bu yüzden Heyet-i Mahsusalarca "mimlendiğini" ve bu sayede 1946 yılında DP kontenjanından girdiği milletvekilliğinin düşürüldüğünü belgelerle kanıtladı.

Ben en çok neye güldüm?
BJK Müzesi'nin başköşesinde geçen yıla kadar "İlk futbol takımımız" tabelası altında, Galatasaray'ın 1909'da Tevfik Fikret'le çektirdiği takım fotoğrafı bulunuyormuş. :lol: :lol: :lol: Adamlar yıllarca "BJK ilk takımı" diye meğerse GS'nin ilk takımını sergilemişler.
Pes yahu! :lol: :lol:

Yenidoğan'ın hazırladığı vtr'nin tam metni için:
http://www.haberturk.com/haber.asp?id=2 ... 2006/10/10

Posted: Tue Oct 10, 2006 1:41 pm
by Burak Sağlam
Tuğrul Beyin çabasını ve bu kadar emek verip araştırma yapmasını takdir etmemek elde değil.

Helede fısıltı ve dedikodudan başka haber yapmayı (istisnaları ayıralım) beceremeyen (yada uğraşmaya tenezzül etmeyen, nasılsa spor okuyucumuz bu ülkenin okuma özürlü insanlarından biri ve yazılı metinlerde kalite anlayışı gelişmemiş) spor basınımızdan biri olduğunu düşünürsek.

Tarzı yanlış bulunabilir bu ayrı bir konu ancak saygısızlık ve çarıklı kurnazlığını marifet sayan Serhat Ulueren'in yanında beyefendi kalır.

İşlediği konularda en çok hoşuma giden belgeleri ile konuşuyor.Bu çok önemli.Ülkemizde elinde imzalı mühürlü belge varsa kimse üstüne laf söyleyemez.

Merak ettiğim çok konu var hala ama ikisini yazayım.

1)Malum tarihi yazdığı iddia edilen profesör varmıdır yokmudur varsa doçentmidir?

2)Bu hata düzeltilecekmi?Düzeltmek kesinlikle yetmez kendi taraftarlarından ve tüm Türk Halkından özür dilemek zorundalar.Bunu yapabileceklermi?

Posted: Tue Oct 10, 2006 2:54 pm
by Ismail Gezer
Burak Sağlam wrote: Tarzı yanlış bulunabilir bu ayrı bir konu ancak saygısızlık ve çarıklı kurnazlığını marifet sayan Serhat Ulueren'in yanında beyefendi kalır.
Serhatıma laf yok!

Son programda kendisi "reyting nasıl alınır, seviye nasıl düşürülür" konusunu uygulamalı olarak gösterip, genç televizyonculara adeta ders verdi! Hakan'la yapılan bir röportaj vardı. Hakan 'Gökmen abi işi bildiği ve uzman olduğu için golcüleri çok sert eleştirebiliyor' gibi bir laf etti. Gökmende gülerek izliyor röportajı. Sonra o da "evet öyleyim" falan filan dedi. Bizim Serhat, anne-babasına birşey aldırmaya çalışan veletler gibi yüzünü asıp dudaklarını büzerek "Ama sizde çok kötü eleştiriyorsunuz, bu kadarda olmazki! herkese beceriksiz diyorsunuz, siz çokmu becerikliydiniz, hiç mi gol kaçırmadınız. Sizin içinde çok ağır laflar ediliyordu, hiç mi acımıyorsunuz onca gencecik futbolcuya".... diye başlayarak ansızın öyle bir saldırdıki Gökmene. Adamcağız kem küm ve küme kem kıvamında afalladı. Herkes afalladı gerçi :D
Maksat reyting olsun..

Posted: Wed Oct 11, 2006 2:22 pm
by Tan Erten
Ne kadar guvenilir bir haber tartisilir ama Fanatik'e gore Adnan Sezgin, Aziz Yildirim'in FB'sinin verdigi tesvik priminden faydalanmis olmasi pozisyonunu riske sokmus.

Sanki bu olay bilinmiyor muydu da kendisine gorev verildi. Yine de keske hemen yollansa diyorum.

http://www.milliyet.com.tr/2006/10/11/son/sonspo11.asp

Posted: Wed Oct 11, 2006 3:07 pm
by Ismail Gezer
Aziz Yıldırımı da beraberinde götürecekse II. Adnandan vazgeçebiliriz. Çok üzüleceğiz, içimiz kan ağlayacak ama herşey vatan için :)
Tan Erten wrote:Ne kadar guvenilir bir haber tartisilir ama Fanatik'e gore Adnan Sezgin, Aziz Yildirim'in FB'sinin verdigi tesvik priminden faydalanmis olmasi pozisyonunu riske sokmus.

Sanki bu olay bilinmiyor muydu da kendisine gorev verildi. Yine de keske hemen yollansa diyorum.

http://www.milliyet.com.tr/2006/10/11/son/sonspo11.asp