Ozan belki dün geceki maç ile ilgili en öenmli olayları ikinci yarı yorumlarında yazmış.
Lincoln ve Kewell'ın maç eksikleri, hatta arkadaşlarının da onlarla oynama eksikleri GS'ı maalesef kötü etkiliyor.
Dünkü maç hem sahası hem hakemiyle falan (GS maçı 11 kişi bitirdi dikkat ettiyseniz) futbol maçı idi, hem de epey iyi bir takımla (bundan biraz şüphesi olan zihninde bir Bordeaux-Sıvas maçı yaptırsın yeter).
Lincoln ve Kewell'ın haftalardır top oynayamıyor ya da oynatılmıyor olmaları GS'ı etkiledi, hem de çok. Bu iki oyuncu son iki haftada üçer maç 90 dakika oynamış olsalar GS dün Bordeaux'dan iyi bir galibiyetle dönerdi, ama sevimli hakemlerimiz ve tekmecilerimiz sağolsunlar, kısmet değilmiş.
Adamların direkten dönen topu bana biraz Köller'in Çek maçında attığı ilk golü hatırlattı (orta ters taraftandı ama kafanın vuruluş şekli topun gittiği ye vs.). Topun direkten dönmüş olması GS için şans ama Kewell'ın topunun girmemesi Bordeaux için çok daha ciddi şans, o kafadan çok daha rahat bir gol pozisyonu idi.
Birkaç yorumda GS'ın ikinci maçta gol atmak zorunda olduğu gibi şeyler yazılmış. Bunu anlayamadım, biz gol atmak zorundayız da Bordeaux atmak zorunda değil mi? GS gol atmak zorunda falan değil, en azından Bordeaux'dan daha çok zorunda değil. Teknik ekibin bu kavramsal hataya düşmeyeceğini umuyorum.
Topal, Barış ve kimse yazmamış ama bence Arda dün defansif olarak çok iyiydiler.
Sabrisiz GS çok geç kalmış ama bir o kadar da iyi bir fikir. ben de Sabri'dense 3-5-2 görmeyi tercih edenlerdenim, açık ara ile hem de.
0-0 rahat bir sonuç değil ama bir de işin Bordeaux tarafından bakmak lazım, Bordeaux taraftarı olsanız rahat olur muydunuz?
Tekrar edeyim: Lincoln ve Kewell maç formunda olsalar dün Bordeaux Benfica, Hertha Berlin listesine eklenir giderdi. Ali Sami Yen'de de ne olacağını bu belirleyecektir. Bu ikisi önümüzdeki sekiz gün maç formlarına yakın hale gelirlerse GS tur atlar.
Gol yememek zorunda olduğumuz da doğru değil. 2-1, hatta 3-1, 3-2 kazanıp tur atlaması hiç zor olmaz GS'ın. Ama 90, hatta 120 dakikaya hazır olmak, karşındaki takımı son düdüğe kadar cidiye alıp, maçı ilk yarım saatte bitirmek, 10 kişi sürekli Bordeaux alanına doluşmak gibi hatalar yapmamak lazım. GS bunu İstanbul'daki Sıvas maçında yaptı. Hem teknik kadro hem de oyuncular iyi hazırlanamamışlar maça demekti bu, umarım haftaya tekrarlanmaz aynı hata.
Maçın 0-0 devam etmesi bizim için ne kadar risk ise onlar için de o kadar büyük risk. 70te gol yersek eleniriz ama onlar da yerlerse elenirler. Bu anlayışla sakin oynamak lazım.
Akıllı oynanması gereken bir maç onun için 8 gün sonra da Sabrisiz bir ilk 11 diliyorum.
Dünkü maçtan özet olarak çıkardıklarım:
1) Hem Bordeaux hem de GS iyi takımlar, Türkiye'de futbol diye yaratılan hilkat garibeliği ile fark çok bariz görüldü. GS'ın eksikleri var (sağ bek alınması en az geçen seneki kadar elzem, Baros'a da biraz ciddi bir alternatif olmalı, Yaser mi olur başkası mı bilmem ama artık hangi iki oyuncunun olmayacağını biliyorum) ama iyi potansiyeli de var, umarım Hamburg ile oynama şansımız olur, daha önce de yazmıştım, GS bu turnuvada ilerledikçe şansı artacaktır.
2) Hata yapmış olsalar da hakemleri izledikten sonra Türkiye'de kısa vadede adam gibi futbol oynanacaksa yabancı hakemin neden şart olduğunu bir kez daha üzülerek gördüm. Arada en iyimser tahminle 15-20 sene fark var.
3) Kafama silah tutup seç birini deseler tur atlamak için GS'ı şanslı görürdüm. Maç eksikleri sorunu olmasa GS dün tur atlamış olurdu. Bu sekiz gün bir şanssızlık olmazsa tura yakın olan biziz.
Ali
Bir not da Şerif beye: Sevgili Şerif, dün maç bazı arkadaşlar için iyi başlayıp sonra beklenmedik bir hal aldı. O yüzden hayal kırıklıklarını falan anlayıp mazur görün. Kişisel bir şey değil de hayal kırıklığından doğan huysuzluk ve hırçınlık olarak görmek lazım, sonuçta herkes kendini yazıyor satırlarına.