Ufuk Sezekkaplan wrote:Komediye ben ikiye ayırıyorum.
Ufuk bu guzel derleme ve bu zor konuda goruslerini bizimle paylastigin icin tesekkurler.
Bu yaptigin ayrim genel olarak bakildiginda dogru. Buna sinir sistemi uzerinde etki yapan komedi ile zihin uzerinde etki yapan komedi demek de mumkun. Ecnebice soylersek: those operating on the nerves and those operating on the mind.
Ancak bir cok eser ve sanatci bu ikisinin ortasina dusmekte. Bence dogru olani da bu. Bir dahi olan Charlie Chaplin ile baslayan bu durum kanimca Laurel/Hardy ile zirve yaptiktan sonra epey zorlandi. Gunumuzde Mr.Beans turu varyasyonlarla devem etmekte. Bizde de Kemal Sunal'i bu cizgiye sokmak dogru olur sanirim.
Bu her iki faktoru de dengelemesi gereken sanatcilarin isi her zaman icin zordur. Cok emek ve bilgi gerektirir. Yozlasarak bir ya da ote yana kaymak cok kolay.
Bugun bizim izledigimiz komedilerin gecen yuzyil icersinde bir cok calkalanmadan gecen sanat dunyasindan ayri dusunmek de yanlis olur. Ozellikle Sovyetler Birliginin yozlasmasi ile 1920'lerde ortaya cikan 'sosyalist realizmin' etkisinde kalan sanatcilarin cok zavalli bir duruma dustuklerini goruyoruz. Bunu kucumsememek gerekiyor zira 1980'lere kadar bir cok 'ilerici' aydin bundan cok etkilendi.
Bu Stalinist 'teoriye' gore sanat sadece 'sosyal yorum' icin yapilmaliydi. 'Isci sinifi sanati' diye bir sey uydurdular. Hatta o kadar ileri gittiler ki insanligin yuzyillarca ugrasarak urettigi gecmis sanat urunlerini reddettiler. Shakespeare'i reddetiler, Tolstoy'u asagiladilar, vs.
Halbuki, sosyal yorum uretmek icin sanat yapilmaz. Sanat, sanat icin yapilir. Sanat, islenmemisi islemek, kesfedilmemisi kesfetmek, ozetle 'yaramazlik' yapmak icin yapilir. Ve bu nedenle gercek sanat urunleri, mevcut kliklerle her zaman icin catisma halindedir.
Sosyal ortam elbette sanatci uzerinde bir etki yaptigi olcude onun sanatina da yansayacaktir. Ancak bir sanat eserini sanatcinin ideolojik fikirlerine bakarak degerlendirmek, o sanat eserine haksizlik etmenin otesinde, kendi ideolojik saplantilarini sanatciya zorla kabul ettirmeye calismak anmalina gelir. Bu da sanatcinin yaraticiligi uzerinde cok buyuk bir negatif etki yapar.
Bunu yazmamin nedeni, Sovyetler Birliginden cok etkilenen Turk komedi sektoru hakkinda yazmadan once belli bir alt yapi olusturmak istemem.
Mesela, Sener Sen gercekten cok yetenekli ve cok durust bir sanatci. Ama yaraticilik konusunda ayni seyi soylemek mumkun degil. Ayrica Turkiye'de onun doneminden cikan bir cok sanatci gibi o da halkin icinden gelme. Ancak ne yazik ki bu bahsettigim sosyalist realizmden etkilenen bir sanatci ve sanat eserlerini sadece sosyal yorum olarak gormekte. Eserlerinde olup biteni arastirmak ve yasanan hayat icersinde kendi bagimsiz goruslerini ortaya koymak yerine, cok guclu mesajlar vermeye calisan bir uslup benimsedi. Bu da onun eserlerini zayiflatan temel etkenlerden birisi kanimca. Sener Sen filimlerinden ciktiktan sonra hep bir tuhaflik hissederdim. Sonunda bunun nedenini tarihe bakarak ve Turkiye'den uzaklarda buldum.
Kemal Sunal icin ise ayni seyi soylemek mumkun degil kanimca. Kemal Sunal Turk sinamasinin yetistirdigi en karizmatik, en cesur ayni zamanda da en yaratici komedyenlerinden birisi. Cevirdigi filmlerin sokaktaki adama dokunmasi da bunu kanitliyor. "Inek Saban" filminin o kadar populer olmasi rastlanti degil. Filmleri tekrar tekrar seyredilse bile guncelligini koruyor ve gulduruyor. Kemal Sunal'in canlandirdigi karakterler gercek hayattaki karekterlerle ic ice her zaman icin. Bunun nedeni Kemal Sunal'in bilincli olarak bunlari planlamasi degildi elbette. Ancak dunya gorusu ve sanat dunyasindaki evrimlesmesi onu bu yonde gelistirdi. Sosyal raelizmden neden etkilenmedi bilmiyorum. Muhtemelen Stalinist akimlara pek ilgisi yoktu ama halkin cektigi eziyetleri de biliyordu. 60'larin, 70'lerin Turkiye'sinde yetisen birisi icin bunun dogal oldugunu dusunuyorum. Mesela Tarik Akan da o ortamda, aklina basina almayi becerebilen ve dusunebilen aktorlerdendi.
Elbette Turk komedisi, yurt disi ile karsilastirildiginda, hem kaynak acisindan hem de derinlik acisindan sadece Turk kulturunu yansitabilecek duzeyde. Bati'nin gectigi asagidan yukselen devrimci donemlerden gecmeyen ulkelerde komedi sektoru daha cok sinir sistemi uzerine kurulu. Onu asmak isteyen Sener Sen gibi sanatcilar da sansizliklari nedeniyle Stalinizmin etkisi altina girebiliyorlar. Ancak arada Kemal Sunal turunde cevherler de cikmiyor degil.
Cem Yilmaz ise 80 sonrasi ortaya cikan ve 'herseyi bilen/herseyi olan' orta sinif katmanindan otlanan ve sinir sistemine hitap ederken arada bir kazayla zihinsel komedi yapabn bir komedyen kanimca. Turkiye'de son 25 yildir bilincli bir sekilde yaratilan komedyen boslugunu somuruyor. Krizler donemine girdigimiz goz onune alinirsa, yakinda cok daha iyileri cikacaktir piyasaya.
Bu acidan bakildiginda Cem Yilmaz Ferhan Sensoy'un bile bel hizasina gelemez.
Ha bulari soylemekle beraber hic birsey siyah beyaz degil. Sener Sen'in guzel filimleri oldugu kadar Kemal Sunal'in da kotu filimleri var. Hatta Cem Yilmaz bile su tur sahaserler uretebiliyor arada bir:
http://www.genbilim.com/component/optio ... 06.msg9347