The end. Böylesi bir vedayı beklemiyordum açıkçası. Vaktinden önce oldu. Takımın potansiyelini düşündüğümüzde, en azından çift ayaklı bir mücadelede tur şansı ikinci maça kalabilmeliydi, rakip Real Madrid olmasına rağmen. Bence bu iş neticelendi. İkinci bir Neucheatel olur mu? İmkânsıza yakın. Peki neden?
Didier Drogba ile başlamak lazım. Bunu bilhassa yazdım. Kesinlikle ayrı bir parantezde değerlendirilmeyi hak ediyor. İnsanlar çok kızdılar kaçırdığı goller nedeniyle ama bu oyuncu ayakta alkışlanmalı. Kendisi ile yapılan bir iki röportaj’a denk geldim birkaç gün önce. Satır aralarında çok şeyler gizli aslında. Galatasaray’ın taktiksel dizilişi hakkında net ipuçları var. Normalde gazete okumam, ancak yapacak hiçbir işim olmadığında, çoğu kez de yemek yerken öylesine göz gezdiririm. Yanılmıyorsam Sabah gazetesindeki röportajda şöyle diyor özetle (Bunu hangi maç olduğunu hatırlamıyorum ama bir maç sonu daha söylemişti canlı yayında):
‘’Galatasaray’a geldiğimden bu yana sıkı çalışıyorum ancak Chelsea’deki son sezonumdaki formumdan uzak olduğum bir gerçek. Daha çok Burak için çalışıyorum, onu gol yollarında beslemek öncelikli hedefim çünkü o çok yetenekli bir futbolcu. ‘’ Biz bunun böyle olduğunu Schalke maçlarında, oynadığı lig maçlarında ve son olarak dünkü maçta yeterince tecrübe ettik zaten. Burak şu ana dek inanılmaz bir form grafiği çizdi, bunda da kimsenin şüphesi yok. Onu da ekstra kutlamak gerek. Ancak bence dünkü maçın ikinci yarısında sahada varlığı ile yokluğu belli değilken yapılması gereken hamle şuydu; Onu oyundan alıp Drogba'yı tek forvete çekmek. Arkalarından onu Selçuk, Sneijder, Hamit, Melo gibi isimlerle besleyerek pozisyona sokmak. Bunun aksine, her top kendisine atılan ve aldığı toplarda Burak’ı hedeflemek için var gücüyle çabalayan, fizik gücü de yeterince iyi olmayan 35 yaşındaki Drogba bir süre sonra aşırı yoruldu, atılan toplardaki hâkimiyet sorunları da baş gösterince eleştiri oklarının hedefi oldu. Kimse kusura bakmasın ama taç çizgisi yakınlarında top alan bir Didier Drogba görüntüsü bana son derece gülünç geliyor. (Fenerbahçe’nin seneler evvel striker dediğimiz Nicolas Anelka’ya yaptığı şeyin birebir aynısı) Kısaca, Fatih Terim Burak Yılmaz’ı şartlar ne olursa olsun oyunda tutma davranışıyla, Cengiz Abi’nin sık kullandığı deyimle bence şapkadan tavşan çıkarmaya çalıştı, yazık etti. Elbette bu, şüphesiz bir antrenör tercihidir ve bir takımın iç dinamiklerini de en iyi, bütün zamanını oyuncularla geçiren o antrenör bilir. Saygı duymak gerek ancak bence maçın en önemli kırılma noktalarından biriydi. Zira önümüzde çok şeylere gebe olabilecek ikinci bir 45 dakika daha vardı.
Bunun dışında dikkati çeken bence en önemli şey, Galatasaray’ın hücuma kalkarken yaptığı top kayıpları neticesinde sürekli olarak ortaya çıkan geriye hızlı dönememe sorunu ve hücum hattı-savunma arası kopukluk hatta yokluk. Schalke maçlarında ve dün bu çok bariz göze çarptı. Atak yapılmaya çalışılırken kaptırılan her topta bir veya maximum iki pas sonrası olmayan orta sahamız geçiliyor ve direk savunma hattımız ile rakip hücumcuları karşı karşıya kalıyor. Bu geriye dönememe kondisyon sorunlarına delalet gibi. Hani caps olsa da gösterebilsem keşke fotoğrafları, kendi savunması önünde kaptığı topu orta yuvarlağa aktaran rakip defans oyuncuları ve bu topları alan rakip hücumcuları orta yuvarlak yayını elini kolunu sallayarak geçiyor, önlerinde bırakın pres yapmayı, durabilecek tek bir oyuncumuz yok ve savunmamız bunlarla karşı karşıya.
İnsana en çok koyansa bu defa çok mahkum oynamamamıza rağmen şu Real Madrid’e, o kaleciye tek gol atamadan dönüyor olmak. 3-0 olana dek en azından bir gol bulabilseydik, bu işin çehresi çok değişirdi. Ve ben şuna inanıyorum ki Galatasaray ikinci yarıya çıkarken kesinlikle gol bulmayı öncelikli olarak düşünmüyordu, aksine 2-0’ı muhafaza etme gayesiyle oyuna başladılar. Bu, oynanan oyundan anlaşıldı. Hücuma gittiğimiz/gitmeye çalıştığımız anlarda dahi top olan oyuncularımızın sırtları Real kalesine dönük, paslarıysa daha ziyade garanti olan geriye doğru. Bu kadar korkulacak bir Madrid ile oynadığımızı düşünmüyorum. Maçın ismi biraz ağır gelmiş anlaşılan.
Sneijder yine beklentilerin çok altında kaldı. Dediğim gibi Amrabat hücum zenginliği geliştirebilecek bir oyuncuydu. Eboue’nin pozisyonu, hakemin kimi zaman verdiği son derece tuhaf kararlar bir yana, bu turu yenildiğimiz için değil, gol atamadığımız için kaybediyoruz. Bu Real’in kupayı alamayacağına dair de bahse girerim. Her şeye rağmen teşekkürler Galatasaray.