Page 5 of 10

Posted: Mon Aug 14, 2006 6:25 pm
by Ismail Gezer
ÇETİN SUSAN / CUMHURİYET

GS nin yayın organı


''Aslan yürekli şampiyon (9 sütuna sürmanşet) ... Cimbom yine de şampiyon. Hem de ezeli rakibi tarihinin en iyi kadrosuna sahipken...'' (15 Mayıs 2006) ''Yüzyılın rezaleti (9 sütuna manşet) ... Fenerbahçe Türk futbol
tarihine geçti!!! Lig tarihi boyunca son maçta bir Anadolu ekibi karşısında puan kaybederek şampiyonluğu kaptıran ilk takım oldu.'' (15 Mayıs 2006) ''Fenerbahçe'ye Yıldırım düştü. (Görevi bırakan Aziz Yıldırım ) 116 milyon dolar borçla devretti.'' (19 Mayıs 2006) ''Özdemir'in kâbusu Muhafız Alayı (9 sütuna manşet) ... Adı Fenerbahçe'nin
yeni başkanı olarak geçen Nihat Özdemir 'in, şirketi hakkında açılan ve halen süren Muhafız Alayı yolsuzluğu ile ilgili davayı düşünerek; Fenerbahçe Başkanlığı teklifini kabul etmeyeceği öne sürülüyor...Genel Kurmay'a gidemiyor. (Alt başlık) '' (21 Mayıs 2006) ''Karizma sıfır!..
(Başlık) Ali Şen kafasına rakı kadehini koyarak Vefa Küçük 'ü bitirmişti... Yanağından makas alarak Aziz Yıldırım'ı da bitirdi.'' (4 Haziran 2006) ''Temiz para temiz spor (Başlık). Aziz Yıldırım ne iş yapar?
Şaka yapmıyorum; ben Aziz Yıldırım'ın ne iş yaptığını bilmiyorum! 'NATO müteahhidi' diyorlar... Ama bütün dünya biliyor ki, temizliğin birinci koşulu paranın temiz olması.'' (18 Temmuz 2006) ''Kutsal ittifak medyası
işbaşında... (Başlık) Ali İpek ve Denizli 'nin suçu ne?.. Çok açık!..
Fener'in şampiyonluğuna engel olmak...'' (27 Temmuz 2006) '' Tekke, hülleyle gelecek.. (9 sütuna manşet) Rus kulübü Zenit'in Trabzonspor'a Fatih için yaptığı 10 milyon Euroluk teklifin arkasından Fenerbahçe çıktı.'' (28 Temmuz 2006) ''Fener'in işi çok zor (9 sütuna manşet): Bu eşleşmenin favorisi Dinamo Kiev. Dinamo Ukrayna değil, Dünya takımı...'' (29 Temmuz 2006)...

Bunların hepsi son 2 ayda aynı gazeteden ya pılan alıntılar; tüm medya atladığı için (!) başka hiçbir yerde yer almamış, yani çoğu gerçek dışı, ''haber'' görünümünde ustaca hazırlanmış ''maniplatif'' manşetler ve ayrıntılar... Bir nevi ''dezenformasyon faaliyeti''; gerçekleri yadsımak pahasına, bir kulübü ithama, karalamaya, yolunu kesmeye, imajını zedelemeye, küçük düşürmeye, o kulübün yandaşlarını demoralize, hatta
provoke ederek, karşıtına haksız avantajlar sağlamaya yönelik girişimler özcesi... Güncel deyimiyle, ''belden aşağı vurmak'' ya da ''faullü oynamak'' ... Oysa bu satırların sahipleri, her fırsatta ''fair play'' yani dürüst oyundan bahsedenlerin de ta kendileri aynı zamanda...
İkiyüzlülükten, çifte standarttan şikâyetçi olanlar, ''Kutsal ittifak!'' yaygaralarıyla dikkati ''hayali bir oluşuma'' çekip, sinsi sinsi mayın döşüyorlar rakibin yollarına... Bu gazetenin şimdiki yönetmeni, ''Türk
spor basını gerçekten iğrenç. Hem de fazlasıyla...'' diye yazmıştı 2003 Ocak ayında... O tarihte ''spor basınından'' bir yanıt geldiğini anımsamıyorum ama şimdi ''Yukarıdaki haberleri çıkaran spor servisi de bu kapsama dahil mi?'' diye sorabilir birileri elbette... Ya da, ''basın özgürlüğü'' böylesi pervasızlığa dönüşmüşse, şöyle bir haber görebiliriz yarın: ''Sonunda Galatasaray da beş para harcamadan bir yayın organına sahip oldu! Aynı gazetede 'yönetici' ve 'yazar' olan iki ortağın el ele
verip, çalıştıkları gazetenin tüm olanaklarını, ekonomik sıkıntıdaki kulüpleri emrine bedelsiz olarak sunmaya karar verdikleri öğrenildi.
Tarihe geçmek isteyen iki Galatasaray fanatiğinin attıkları bu adımın, 'Büyük Galatasaray Projesi-BGP'nin ilk aşaması olduğu yolunda söylentiler var...'' Görüldüğü gibi ''hinliğin'' sonu yok!..


Çetin Susan! Ailecek boş konuşmakta mahir oldukları için ironi olsun diyemi bu soyadı tercih ettiler acaba! İnsanda biraz vicdan olur! "Herkes Haddini Bilecek" diye GS'ye haddini bildirmeye kalkan spor müdürü hangi gazetede çalışıyor, Çetin adlı hıyar! Fotomaç gazetesinin neredeyse bütün manşetleri Fenere gaz vermek adına doğru yalan haberlee tahsis edilmiş özel mülk sanki. Hakeza, aynı grubun Takvim gazetesi, hergün sol üst köşeye Fenerle ilgili olumlu bir haber yazmaya sanki yeminli! Çetin Susan, çok saçmalıyosan!

Posted: Sat Aug 19, 2006 12:20 pm
by İsmail Cem İZGİ
Fener G.Saray'a fark attı
F.Bahçe ile G.Saray arasındaki 95 yıllık rekabet Edirne’nin ötesinde ayrı bir şekilde yaşanır. Cimbom ne zaman bir Avrupa takımıyla oynasa F.Bahçeliler onu tutar. G.Saraylılar da Fener’in rakibini. 90’lı yıllarda Avrupa’da ciddi bir sıçrama yapan G.Saray, UEFA ve Süper Kupa ile övünür. Zamana yayılmış M.City, M.United, Bordeaux zaferleri kazanan F.Bahçe ise rakibini gıptayla izler.

Kısacası Avrupa rekabetindeki farkı G.Saraylılar şu tezahüratla ölümsüzleştirmişlerdir: “Avrupa Fatihi G.Saray” Ancak G.Saray son yıllarda Avrupa’da kimlik değiştirince şehir efsanesi haline gelen bu sözün artık miadı doldu. Çünkü 2007 kulüpler klasmanında 81. sıradaki F.Bahçe, 97. sıraya inen G.Saray’ı geçti. Üstelik F.Bahçe rakibine 16 basamak fark attı

TROMSÖ SAYESİNDE OLDU
Avrupa Kupaları’ndaki son 5 yıllık başarılara göre yapılan puanlamaya göre yeni sezon F.Bahçe 26.075 averajla başlarken Fatih Terim ve Lucescu’nun mirasını tüketen G.Saray 19.075 puanda kaldı. Böylece çok değil 3 sezon önce 15. sırada bulunan Cimbom 82 basamak düşerken, F.Bahçe 126. sıradan 81. sıraya tırmandı. Bu arada Beşiktaş’ın şu an 37.075 ile iki rakibinin önünde olduğunu hatırlatalım. Peki G.Saray’ın Avrupa fatihliği nasıl hâyâl mahsülü oldu? Tromsö’ye elenen G.Saray son 5 yılda 19 maçta 6 galibiyet, 9 yenilgi aldı, 15.00 puan topladı. Cimbom’un reel averajı 19.075. F.Bahçe 23 maçta 7 galibiyet, 13 yenilgi elde etti. 21.00 puan Fener’e 26.075 reel averaj olarak yansıdı

FENER SERİ BAŞI OLABİLİR
Aslında manzara Türk futbolunun Avrupa’da geldiği vahim durumu gösteriyor. Yerinde sayan F.Bahçe bile G.Saray’a fark atmış durumda. Boleslav’ı 5-2 yenen G.Saray’ın D.Kiev’e 3-1 yenilen sarı-lacivertlileri bu sezon geçmesi ise mümkün gözükmüyor. Çünkü 7 puanlık fark en az 8-10 galibiyet demek. Ayrıca Fener puanını 30’a çıkartırsa seri başı oluyor. Ama artık G.Saray için buda mümkün değil.

Son olarak bu tarihi bilgiyi de verelim. 1960 ile 1975 arasında G.Saray hep F.Bahçe’nin önüydeydi. 1975 ile 1983 arasında (Cimbom’un şampiyon olamadığı yıllar) F.Bahçe rakibine nal toplattı. Ve 1983’ten bu yana önde olan G.Saray, 23 yıl sonra F.Bahçe’nin arkasında kaldı.


19.08.2006

Kaynak : Vatan
bilmiyorum böyle bir habere yorum yapmaya gerek var mı? :evil:

Posted: Sat Aug 19, 2006 3:31 pm
by Murat Biricik
Sn. Altan Tanrıkulu nun 19 Agustos tarihli Hurriyet teki yazısından

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/494 ... 162&gid=61

"Kiev’i gördüm.. Dinamo’nun stadını da.. Fenerbahçe’nin bu takımı 5 kez elemesi gerek.. Saçma sapan bir oyun anlayışı, çok büyük taktik hatalar ve konsantrasyon eksikliği olmasa Fenerbahçe bu takımı orada da yenerdi. 1-1’den sonra yenecek pozisyonları da bulmuştu ama olmadı..

Kiev’e yenilmenin 2 büyük nedeni vardı.. İlki savunmada Can gibi henüz kademe anlayışını tam oturtamamış bir oyuncunun yer almasıydı.. "

FB bu takımı bes kez degil on kez de eler, yeter ki medyamdaki bazı kesimler FB camiası buyuk transfer bekler seklinde taraftarı yanlıs beklentilere yonlendirmesin. Hem GS hem de FB nin gruplara kalmaları halinde bu kadroları ile nereye kadar basarılı olacaklarına inanıyorsunuz. Ze Roberto, Danimarkalı o ya da bu gelse GS da ya da FB de neyi ne olcude degistirebilir. Can yetersiz olabilir, hatasından da turu da verebilirler. Zico nun yaptıgını FB tarihinde kac antronor yaptı acaba? Ben yurekten destekliyorum.

"Bundan 17 yıl önce.. 9 Kasım günü.. Ali Sami Yen hınca hınç doluydu.. Hiç bitmeyen bir tezahürat vardı 35 bin inanmış kişiden yükselen.. İlk maçı 3-0 kaybeden bir takım, cezalı, maçı tel örgülerin arkasından izlemek zorunda kalan bir teknik direktör..

O maçı 5-0 kazandı Galatasaray.. Kale arkasında Tanju’nun attığı son golde elimdeki ders kitaplarını havaya fırlatmıştım.. O maç Türkiye’nin Avrupa kompleksini yıktığı, yerle bir ettiği maçtı..

Aradan 17 yıl geçti. Fenerbahçe bir çok fırsat yakaladı üzerindeki baskıyı, kompleksi yok etmek için.. Yapamadı.. Galatasaray’a 6 gol atmakla, Ortega’yı, Anelka’yı almakla övündü.. Şampiyonluklarla mutlu oldu..

Bu yazıyı okurlar mı bilmem.. Futbolculara sesleniyorum. Galatasaray Boleslav’la eşleştiğinde bütün Çek oyuncuların ayaklarının titrediğini biliyordum. Çünkü karşılarına çıkacak takımın bir markası var Avrupa’da.. Siz de marka olmak istiyorsanız bırakın korkularınızı.. 5-0’a inanın.. 3 ay önce Denizli’de inandığınız gibi değil tabii.. Yürekten inanın.. Çünkü bu camianın artık şampiyonluklara, kupalara, transferlere, yıldızlara ihtiyacı yok.. 9 Kasım’lara, Neuchatel’lere ihtiyacı var.. Milan’ı, Real’i, Juventus’u yenmek istiyor taraftar.. Avrupalı olmak istiyor artık.. O yüzden 5-0 için çıkın sahaya.. Silin kafanızdan diğer bütün skorları.. Göreceksiniz olacak..
"

Kafadan skor silmek ile degil, kulubun vizyon ve misyonu ile ilgili. Lucescu GS icin ne kosulda olursa olsun, bu takımın Avrupa gelenegi, kupa misyonu ve vizyonu var seklinde yorumda bulunmustu. FB nin ne boyle bir gelenegi ne de bir misyonu var. GS ile beraber BJK ve TS un, hatta Denizli ve GB nin Avrupa da yaptıkları, Avrupa kupalarında ustlendikleri misyon ve vizyon belirgin sekilde FB den daha tutarlı, ele tuttulur cinsten.

Cim Bom'a yanıt

Posted: Mon Aug 21, 2006 12:17 am
by Eren Aykın
Cim Bom'a yanıt
20/08/2006 - Fanatik

Maçın başlamasına az bir süre kala maraton tribünde de “Demek Mehmet olunmaz, Mehmet doğulur. İnsan olmayandan bu laf umulur. Dön de bir aynaya bak ey gafil mahluk. Bil ki insan olunmaz insan doğulur” şeklinde bir pankart da açıldı. Bu arada takımlarına büyük destek veren Sarı-Lacivertli taraftarlar maç boyunca susmadı. Yaptıkları tezahüratlarla oyuncularını gole teşvik eden taraftarlar, karşılaşma sonunda stattan 3 puan almanın mutluluğuyla ayrıldı.

Kim haklı kim haksız ayrı konu ama birileri ey gafil mahluk diye pankart asmış, hangi takımın fanatiği olduğu ortada olan gazete de almış bunu pişkin pişkin "haber" yapmış.

Posted: Thu Aug 24, 2006 1:51 am
by Can Baysan
F.Bahçe yönetiminin ve işbirlikçisi Kutsal İttifak Medyası'nın yarattığı "100 milyon dolarlık refah içindeki Avrupa kulübü Fenerbahçe" balonunu, futbol ekonomisti Tuğrul Akşar patlatıyor.
İyi okumalar.

http://www.fesam.org/sur_makale.php?kod ... /ta035.htm
http://www.verkac.org/?p=1257

Bu bir çifte standarttır

Posted: Thu Aug 24, 2006 8:57 pm
by Eren Aykın
‘Bu bir çifte standarttır’
12.08.2006 - Fanatik

G.Saray maçındaki küfürlü pankart nedeniyle 50 milyar ceza alan F.Bahçe’de, Beşiktaş’ın aynı yöndeki pankartına ceza gelmemesi tepki çekti ... Sarı-Lacivertli ekip, sahadan 4-0’lık galibiyetle ayrılırken, ertesi gün galibiyetten çok, taraftarların açtığı bir pankart konuşuluyor (du) ...
Hiçbir işlem yapılmadı
Ancak pek örnek olmamış olacak ki, 30 Temmuz’da Almanya’da oynanan Süper Kupa maçında, bu kez Beşiktaşlı taraftarlar, aynı yönde Fener aleyhine bir pankart açıyor. Futbol Federasyonu’nun şu ana kadar bu konuda hiçbir işlem yapmamasına Fenerbahçe Yönetimi’nden tepki gelirken ...


Sonuç: Beşiktaşın cezası bugün açıklandı: 75 Bin YTL
Çifte standart falan yok yani...

Posted: Fri Aug 25, 2006 7:29 pm
by Tan Erten
Cok guzel olmus bence. Bir oncekine ceza verildigini gore gore ayni kabahati isleyen, verilen cezayi hafif buluyor demektir. O yuzden artirima gidilmesi dogrudur. Artirim devam ederse, kuluplerin "bu kadar parayi da iki zibidinin pankarti icin veremeyiz" diyip, bu ise sahip cikacaklari optimal para cezasi sonunda bulunacaktir.

Fener ‘El’ koydu!

Posted: Sun Aug 27, 2006 12:57 pm
by Eren Aykın
Fener ‘El’ koydu!
27.08.2006 - Fanatik

Nihat Özdemir, Beşiktaşlı Burak’ın topu elle düzeltip gol atması konusunda, “Anelka’nın golünden sonra temiz lig isteğiyle ayaklananlar, bakalım şimdi ne yapacak” dedi.
İkisi de Konya’ya karşı
30 Eylül 2005... Konyaspor-Fenerbahçe maçının 72. dakikası. Anelka, birlikte sıçradığı kaleci Özden’e faul yapıyor ve top ağlarla buluşuyor. Hakem golü verince de ortalık karışıyor. Ertesi gün Galatasaray-Trabzon maçında iki takım sahaya “El değmemiş temiz bir lig istiyoruz” pankartıyla çıkıyor, bir gün sonra Beşiktaş onları takip ediyor. Ve 25 Eylül 2006. Yine bir Konyaspor maçı, ancak rakip bu kez Beşiktaş. Burak, 2. dakikada topu elle düzeltip, ağları havalandırıyor. Konya yine isyanda...
‘Biz, merakla bekliyoruz’
Ve şimdi konuşma sırası Fenerbahçe’de. Geçen yıl Anelka’nın attığı golden sonra Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon’un ayağa kalktığını vurgulayan Başkanvekili Nihat Özdemir, “Yer yerinden oynamış, bu 3 kulüp maçlara ‘El değmemiş temiz bir lig istiyoruz’ yazılı pankartlarla çıkmıştı. Bakalım Burak’ın eliyle attığı golden sonra bu kulüpler ne gibi bir tepkide bulunacak? Demek ki, böyle şeyler oluyormuş. Biz işimize bakıyor, onların ne yapacağını merakla bekliyoruz” diye konuştu.


Anelka faul yapmışmış, hakem golü verince de 3 takım sahaya pankartla çıkmışmış.
İnsanı salak yerine koymanın, "fanatikliğin" bu kadarına da pes. Levent Bıçakçı döneminde Fener lehine yapılan "hatalar" serisinin bardağı taşıran son damlası olan olayı nasıl da çarpıtmışlar. "Demek ki, böyle şeyler oluyormuş" muş. Her sabah bu tip haberleri okuyunca midem bulanıyor ama yine de okuyorum nedense...

mağlubiyet ofsayt kokuyor

Posted: Mon Aug 28, 2006 9:49 am
by Eren Aykın
Bugün Fanatik'in web sayfasına girdim. Ana sayfadaki 1. "Haber" şöyle:
Bu mağlubiyet ofsayt kokuyor! 2-1
Tamam... Dün akşam Fenerbahçe beklenen futbolunu ortaya koyamadı. Ancak maçın kırılma noktasına bir hakem hatası damgasını vurdu. Skor 0-0 iken Sakarya’nın 56. dakikada attığı gol ofsayttı...


Bu başlık sanırım sadece internet sitesine özgü, çünkü FB haberleri arasında böyle bir yorum yok. Siteyi yönetenler arasındaki bir "Fanatiğin" işgüzarlığı herhalde.

Posted: Mon Aug 28, 2006 2:38 pm
by Can Baysan
Açık mavi arkafonun önündeki koltuklarda oturan iki adam. Solda oturan beyaz saçlı olanı, bir yandan kulağındaki kulaklık yardımıyla reji ekibiyle iletişim kuruyor, öbür yandan karşısındaki "hakem yorumcusu"na sorular soruyor, arada sözünü kesiyor, çünkü "kameralarımız Sakarya'ya çevriliyor". Fenerbahçe, Sakaryaspor'a deplasmanda 2-1 kaybetmiş. Stüdyoda ve stadın içindeki canlı yayın ekibinde gözle görülür bir hüzün ve memnuniyetsizlik hakim. Canlı bağlantılar bittikten sonra beyaz saçlı adam, karşısında oturan kıraathane ağızlı, gri-siyah saçlı, kısa boylu, ince sesli adama yüzünü çevirip, "Tartışmalı pozisyonlara geçelim hocam" diyerek topu ona atıyor. O dakikadan sonra da kıraathane ağzıyla konuşmasıyla ününü pekiştiren adamın şovu başlıyor. "Fenerbahçe'nin buz gibi golünü yardımcı hakem yemiş. İLGİNÇTİR, aynı yardımcı hakem ikinci yarı bakalım neler yapacak..." diye sözlerine bir sonraki pozisyona kadar virgül koyarken, az sonra ağzından çıkacaklarının işaretini de veriyor. Hakem yorumcusu, iki dakika geçmeden Fenerbahçe'nin yediği tartışmalı ilk golde imalı bir şekilde konuşuyor: "İlk yarı Fener'in golünü yiyen yardımcı hakem, burda en az yarım metrelik ofsaytı görmüyor. Bir hakemin bunu görmemesi mümkün değil! İster istemez ben kuşkulanıyorum hocam! Orda iptal edilen bir gol... Sonra dönüyor dolaşıyor çok net bir ofsaytı kaldırmıyor. Ben bunu yapan hakeme yandan bakarım arkadaş!" (Sakaryaspor'un attığı birinci golün nizami olup olmadığı konusunda çokbilmiş hakem yorumcularımıza değil, FIFA oyun kurallarına danışmalıyız, eğer ofsayt ise bu kuralları referans kabul ederek bu konuya varmalıyız, maalesef ülkemizdeki hakem yorumcularının hepsi FIFA'nın kural güncellemelerini takip etmekten aciz!) Gözucuyla elindeki kağıtları inceleyen, kulağıyla da hakem yorumcusunu dinleyen beyaz saçlı sunucu atılıyor: "Bir hakem bunu niye görmez hocam? Ne niyeti olabilir?" diye bir imalı soru da o atıyor ortaya... Aradan 10 dakika geiyor, sıra bir gün önceki Galatasaray maçının pozisyonlarına geliyor... Aynı hakem yorumcusu, G.Antepspor'un iptal edilen golünde kırmızı-siyahlı futbolcu Zurita'nın topu koluyla indirdiğine bakmadan canının istediği yorumu yapıyor, pozisyonun faulle filan alakası olmadığını, eğer faul varsa bunu markaja giren Song'un yaptığını iddia ediyor ve G.Antep'in bir golünün hakemler tarafından gaspedildiğine hükmediyor! İmalı laflar, inceden dokundurmalar bitmiyor. Hakem yorumcusu, "Bugünkü maçta hakemler Fener'i doğradı, dün ise G.Antep'in buz gibi golü güme gitmiş" diyerek güya hakemlerin iki takıma yaklaşımı arasında karşılaştırma yapıyor. Lakin, yine ilk yarıda ceza sahası içinde İliç'e yapılan müdahalede ise "oralı olmuyor"! Pozisyonun yakın çekimden bile tekrarlanmasını istemiyor, "Geç hocam, hiçbirşey yok" lafıyla savuşturuyor, hakemin kaleci Hasagiç'in alçakça çaldığı 4 dakikaya seyirci kalmasına ise hiç değinmiyor bile...

Geçen sezon gözümüzün önünde cereyan eden hakem skandalları hafızalarımızdaki tazeliğini yitirmemişken, şampiyonluk yarışındaki iki takıma uygun görülen hakem ve ceza yorumları İspanya'da Franco döneminde olup bitenleri mumla aratırken, daha sezon başlar başlamaz neden tersi bir projeksiyon yaratılmak isteniyor? Galatasaray hakemlerle puan üstüne puan kazanıyor, Fener'inse hakemler ve Federasyon sayesinde avucunun içindeki puanlar uçup gidiyor! Yine şu son iki haftada gözümüzün önünde G.Saray'ın toplam 3 penaltısı iç edildi. Ama medyanın G.Saray'a giydirmek istediği gömlek farklı. Peki Kutsal İttifak Medyası, neden hakemlerden yıllardır sıklıkla canı yanmış bir takımı "karanlık güçler tarafından itilen" durumuna düşürüyor? FB tandanslı medyanın G.Saray'a bu deli gömleğini giydirmek istemesinin sebebi ne?

G.Saray-G.Antepspor maçından kalan bir kare daha var zihnimde kalan... Maç bitmiş, hakemler duşunu almış, giyinmiş, stadtan çıkış yapıyor, dışkapıdan çıkmak üzereyken tam o sırada gazeteciler karşılaşmanın orta hakemi İsmet Arzuman'ın üzerine çullanıp, taraftarın protestosuna maruz kalan Arzuman'a çeşitli sorular yöneltiyorlar. Gelen sorulardan birine Arzuman'ın verdiği yanıt dikkat çekici: "Kaleci aut atışlarında topu yere koyar, geriye çekilir, atışını kullanır..." Hakem Arzuman, Hasagiç'in istisnasız her aut atışı için asgari 20 saniyeyi heba etmesini olağan bulduğunu bu sözlerle açıklıyor... Hakemlik kurallarını bilmekten aciz, hastalıklı bir zihniyetle karşı karşıyayız! Karşında artniyetli bir kaleci var; oyunu soğutuyor, zamanı çalıp ekran başındaki izleyicinin konsantrasyonunu düşürüyor, en önemlisi maçın hakemi, kalecinin aşırdığı bu süreyi duraklama dakikalarına eklemeyi aklının ucundan bile geçirmiyor, hatta kalecinin duran topu geç kullanışını "futbol kuralları içinde" diye yorumluyor! MHK'nın, hakemlerini ne derece bir eğitim sürecinden geçirdiği karşımıza apaçık çıkıyor. Bir başka sorun, FIFA'nın 2000 yılında kalecilere koyduğu "en fazla 6 saniye topu alinde tutma" kuralının Türk hakemleri tarafından ne denli ciddiye alınıp alınmadığı... Bay Arzuman'a tavsiyemiz, maçın tekrarını TRT3'ten tekrar izlemesi ve Gaziantepspor'un kalecisi Hasagiç'in, elindeki topu 6 saniyeyi hayli hayli geçirdikten sonra elinden uzaklaştırdığını, bir elinde kronometre ile ölçüp hatasını farketmesi. Ne de olsa göz yanılır ama kronometre yanılmaz, öyle değil mi ama?..

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'la yemek yedikten ve en son geçen hafta yirmi küsür dakikalık bir röportajı gerçekleştirmeye hak kazandıktan sonra kendisine bir haller olan Star TV Spor Müdürü Serhat Ulueren'in de Hasagiç'in futboldan kopardığı dakikaları olağan diye nitelemesi, gecenin komedisi olarak kalıyor aklımızda... Telegol yorumcusu Gökmen Özdenak'ın ve Bay Ulueren'in, hakemin bu kuraltanımazlığına karşı "O kadar dakika gol atamadın, iki dakika fazladan verse atacak mıydın?" tezini ileri sürmesi ise gülünüp geçilmesi gereken bir saçmalık. Pozitif futbola darbe vuran her anlayışı eleştiririz beyler, eleştirmek futbol kamuoyunun görevidir! Son bilmemkaç dakikada kaç gol atılacağını görmek için programdan önce ünlüler medyumuna uğrayıp, "Söyle bakalım Medyum Filanca, bu maça dört dakika daha eklenseydi G.Saray gol bulacak mıydı?" diye sorular mı sordunuz?

Yorumculuk kariyerini Fenerbahçe'nin yayın organları konumundaki FB TV'de ve Fotomaç gazetesinde devam ettiren Selçuk Yula, amigo futbol yorumculuğunun, diğer bir deyişle "kalemşörlüğün" ülkemizdeki en çarpıcı örneği. Geçtiğimiz yazılarından birine "Penaltısaray" başlığını atan Yula, ligin ilk 3 haftasında Galatasaray lehine verilen 3 penaltıyı şikayet ediyor birilerine. İzlediğimiz kadarıyla o bahsettiği penaltılardan sadece Vestel Manisaspor maçında Cem Papila'nın çaldığı düdük haksız. Fakat olası bir "Peki arkadaş, ya Cimbom'un verilmeyen penaltıları?" hatırlatmasına karşı siperini hazırlamış Yula; cevabı yorumculuk literatürüne geçecek türden: "Onlardan herkes bahsediyor zaten, bir bahsedilmeyenlerden(!) konuşalım!" Yula'nın mantığına göre, G.Saray'ın maç içinde "n" kadar penaltısı verilmeyince hakkı yenmiş olmuyor, fakat hakemin GS lehine çaldığı haksız penaltı G.Saray'ın gizli güçlerce "arkadan itildiği" anlamına geliyor. Kendi takımını kayıracağım diye bu kadar sapıkça bir mantık yürütmek, olayın yalnızca görmek istediğin tarafını görmek pek sağlıklı değil... Yıllar önce hızlı okuma kurslarından birini bitiren Woody Allen'e bu yöntemin ne ölçüde başarılı olduğunu sorduklarında, usta aktör "Savaş ve Barış romanını 20 dakikada okudum" diye cevaplayıp herkesi şaşırtır. Gazeteciler bununla yetinmez, aktöre bu ünlü Rus klasiğinin konusunu sorduklarında Allen'dan şakayla karışık şu yanıtı alırlar: "Eeehmm, sanırım olay Rusya'da geçiyordu". Selçuk Yula'nın ligin ilk 180 dakikasından çıkardığı sonuç da aşağı yukarı böyle... Cımbızla işine gelen kısmını çekip, büyütüp, milletin gözüne sokup; işine gelmeyen tarafı elinin tersiyle bir kenara itiveriyor, tek kelime etme ihtiyacı gereksinmiyor... Bay Yula'ya en kısa zamanda işinin ehli bir ruh doktoruna görünmesini salık veririz.

Futbol takımı sahada hoşuna gitmeyen bir sonuç aldığı vakit, basın mensuplarının önüne çıkıp "Biz hakemler hakkında üç yıldır konuşmuyoruz..." cümlesi ile başlayan ve maçın hakemi ile rakiplere bir dolu isyan ve veryansın ile devam eden sözler sarfetmeyi gelenek haline getiren F.Bahçe yönetiminin üç silahşörü Mahmut-Murat-Nihat üçlüsünden konuşma sırası bu kez Asbaşkan Nihat Özdemir'deydi galiba. Futbol tarihinde unutulmaz bir olaydır; İngiltere'de takımının yenildiği maçın bitiminde basın mensuplarının önüne çıkan bir menajer, sözüne şöyle başlar: "Buna zamandır hakemler hakkında yorum yapmama gibi bir prensibim var ve bu prensibimi bugünkü gerizekalı hakem için bozmayı düşünmüyorum". Basına ihtiyacı olmadığı zamanlarda kendi kanalından başka kimseye tek kelime demeç vermeyen bir başkanın ipleri elinde oynattığı bu güzide kulübümüzün güzide yöneticileri, saha sonuçlarının aleyhlerine döndüğünü hissettikleri anda tüm diğer televizyon ve gazete temsilcilerini etraflarına topluyor ve Federasyon'a saydırıyor, G.Saray'a taş atıyor, hakemlere giydiriyor... Hakemler hakkında konuşmayan(!) ve Federasyon Başkanı'yla hiçbir sorunu olmayan(!) FB yöneticilerinin son üç ayda sarfettikleri sözlerden birkaçı şu şekilde: "Ligin son 6 haftası incelensin", "FB aleyhine işler çevriliyor, maçlar bağlanıyor", "BJK-FB kupa finalini yöneten hakem galibiyetimizi gaspetmiştir", "Denizli maçının hakemi Selçuk Dereli naçın sonucuna tesir etti!" gibi özlü sözler... Üç kupada başarı beklerken avucunun içinde koca bir hayal kırıklığıyla başbaşa kalan ve gözyaşlarını sel eden F.Bahçe taraftarını teselli etmek ve hedefi saptırmak; böylece başarısızlığını örtbas etme çabalarının tatsız meyveleri bunlar. "Mahşerin üç atlısı"ndan Nihat Özdemir, dünkü Sakaryaspor maçının ardından verdiği beyanatına alışılageldiği üzere "Hakemler hakkında konuşmak adetimiz değil, zaten yıllardır konuşmuyoruz..." yalanıyla başlıyor ve konuşmasını şu sözlerle sürdürüyor: "Kuddusi Müftüoğlu'nun yönettiği her maçımızda mutlaka "sıkıntı" yaşıyoruz... Kimi çevrelerde F.Bahçe aleyhine işlerin çevrildiği duyumlarını alıyoruz..." Ancak şeref ve haysiyet denilen kavramlardan nasibini almamış birisinin söyleyeceği sözler bunlar! Belge, delil, hatta en ufak bir tanık yok; maksadı bir takım kurumlar üzerinde şaibe yaratmak! Asırlık FB kulübünün yöneticileri başarısızlıklarını örtmek adına bu tip yüzyarası yollara başvuruyorlar; ülke sporu ve yönetici profili hakkında kötümserliğe kapılmamız için bir sebep daha! Gazetecilerin anında soruyu yapıştırması lazım Özdemir'in beynine: "Müftüoğlu son yıllarda kaç maçınızı yönetti, bunlardan kaçında "sıkıntı" yaşadınız? Yan hakemin tayin ettiği ofsayt kurallarında Müftüoğlu'nun payı nedir? İkinci yarının hemen başında skor 0-0'ken Sakaryalı oyuncunun depilerek yere düşürülmesine penaltı vermemesi hakkında ne düşünüyorsunuz?" Özdemir'in kalibresi bu soruları hakkıyla yanıtlayabilecek çapta mıdır, bilemiyorum. Bildiğim tek şey, Bay Özdemir'in cumartesi günkü demecinde kullandığı "Anelka eliyle oynayınca yer yerinden oynamıştı, diğer üç büyük takım sahaya pankartlarla çıkmıştı, cuma gecesi Beşiktaşlı Burak'ın elle düzeltip attığı gole bir tepki gösterecekler mi?" ifadelerinin, Türkiye'nin başa güreşen kulüplerinden birinde yöneticilik koltuğunda oturan bir zatın ağzından çıkmaması gereken aptalca cümleler olduğu. Bay Özdemir bilmiyor mu ki; GS, BJK ve TS'nin Anelka'nın elle attığı golden sonraki isyanlarının Anelka'nın ahlaksızlığına karşı değil, F.Bahçe'yi zora düştüğü anlarda koruyan, kollayan, düzlüğe çıkaran öznel hakem yönetimlerine olduğunu... Bal gibi biliyor! Ama dediğim gibi; taraftarı ve futbol kamuoyunu yanıltmak ve kendini mağdur gibi göstermenin kendilerinin işine yarayacağını düşünüyor da o yüzden böyle zırvalıyor. Ampul yuvaya takar gibi sonuna kadar kalkan kolun topa ya da kaleciye yaptığı -uzaydan bile görülebilecek- şarjı "görememek" başka, Beşiktaşlı Burak'ı marke eden oyuncunun yan hakemin görüş açısını kapattığı, orta hakemin de Burak kaleye dönük olduğu için süzemediği "tipleme"yi (basketbolda kullanılır bu tabir) verememesi başka. "Hakemin görevi görmek!" diyorsanız haklısınız ama bunu tutup da artniyete bağlamak yöneticilik etiğiyle uzaktan yakından bağdaşır mı? Anlaşılan o ki Fenerbahçe yönetimi bu yılda saha sonuçları kötü gider gitmez ortalıklara düşüp Ulusoy'u yıpratma çalışmalarına tam gaz devam edecek...

İşte size günümüzde geniş kitlelere yön veren ve tutum-davranışlarıyla örnek teşkil etmesi gereken kişilerin bazılarının hayrete şayan tutarsızlık ve ahlaksızlıkları... Ortak noktaları; tümünün Galatasaray düşmanlığı gütmesi ve Galatasaray'a layık gördükleri bir deli gömleğini giydirmeye çalışmaları. Ve ne yazık ki bu sefer olay öyle Rusya'da musyada değil, bizzati TÜRKİYE'DE GEÇİYOR!

Posted: Mon Aug 28, 2006 5:12 pm
by Ufuk Sezekkaplan
Can, bence Selcuk Yula amigo oldugu icin bunu yapmiyor. Kazim Kanat, Alaattin Metin, Gurcan Bilgic gibi adamlarin yontemini izliyor. Bu yontemin aga babasi da Omer Cavusoglu'dur. 50 kurus bilgisi olmadan, sadece polemik kurarak, koru korune bir takima gaz vermek. Yarattigi 2 polemik tutarsa, bedavadan reklami yapilacak. Ustelik insanlar her mactan sonra papagan gibi ayni seyleri yazan Omer Urundul turunde vasat adamlari dinleyecegine, onu dinlemeyi tercih edecek. Eh, adamin Ridvan veya Mehmet Demirkol gibi kapasitesi ve zekasi da yok, low profil biri iste; ne yapabilir ki.

Bu yontemle prim yapiyor; bu sayede FB TV'de haftada bir adam yerine konulup programa cagiriliyor, yolda deli taraftarlar onu cevirip "agbimiz, opelim" diyorlar. Ilkel ama etkili bir PR stratejisini yutturuyor. Mesele onu adam yerine koymamak. Futbolu birakirken GS'dan 1 yil oynamayi dilenen bir adam degil mi bu, kicini yirtsa bu damgadan kurtulamayacak. Biraz da onun ezikligi var. Bu vasat adam bu kadar emek verip yazman senin icin yorucu olabilir.

Posted: Mon Aug 28, 2006 9:46 pm
by Alpay Dedeoglu
Ufuk Sezekkaplan wrote:Can, bence Selcuk Yula amigo oldugu icin bunu yapmiyor. Kazim Kanat, Alaattin Metin, Gurcan Bilgic gibi adamlarin yontemini izliyor. Bu yontemin aga babasi da Omer Cavusoglu'dur. 50 kurus bilgisi olmadan, sadece polemik kurarak, koru korune bir takima gaz vermek. Yarattigi 2 polemik tutarsa, bedavadan reklami yapilacak. Ustelik insanlar her mactan sonra papagan gibi ayni seyleri yazan Omer Urundul turunde vasat adamlari dinleyecegine, onu dinlemeyi tercih edecek. Eh, adamin Ridvan veya Mehmet Demirkol gibi kapasitesi ve zekasi da yok, low profil biri iste; ne yapabilir ki.
Adamin futbolculugunu hatirlayin. Kendini yere numaradan atarak penalti aldirmanin en buyuk ustasidir. Sezonda minimum 10 tane falan yaptirirdi. O zamanlar boyle numaraya kirmizi kart uygulamasi ve kameralara yoktu. Benim gordugum bu anlamda(meslekdasinin emegini calan) en ''hirsiz'' oyuncudur.

Boyle davraniyor cunku koruma semsiyesinin altina girdiklerinin buyrugunu uyguluyor. Her zamanda Ridvani cok kiskanir cunku Ridvan onun popularitesinin cok onune gecti FB taraftari gozunde. Heleki GSye gitti, cok sey kaybetti. Hala onu telafi adiyor. Sevin onu FBliler o sevgiye muhtac, sevgi ve ilgi bekleyen nadide bir cicek :wink:

Burası Fenerbahçe burada isyan var!

Posted: Tue Aug 29, 2006 11:02 am
by Eren Aykın
Burası Fenerbahçe burada isyan var!
Başkanvekili Nihat Özdemir’den sonra F.Bahçeli futbolcular da,
(Hangi Futbolcular?) Sakaryaspor maçında hakemin hatalı kararlarıyla kaybettiklerini söyledi (Kime söyledi, ne zaman söyledi?)
29.08.2006 - Fanatik

‘Kesinlikle ofsayt değildi’
Sezona 6-0’lık Kayseri Erciyesspor galibiyetiyle başlayıp, ilk 3 haftayı kayıpsız geçtikten sonra
(Diğer bir deyişle Rize'yi anca 2-1 yenebilip, Dinamo Kiev'e elendikten sonra) Sakarya deplasmanından puansız dönen Fenerbahçe’de maçın hakemi Kuddusi Müftüoğlu’na tepki dinmiyor. Başkanvekili Nihat Özdemir’in maçtan sonra yaptığı sert açıklamalardan sonra dün de futbolcular, koroya katıldı (Hangi futbolcular, ne korosuymuş bu?). Tuncay’ın attığı golün kesinlikle ofsayt olmadığını iddia eden Sarı-Lacivertliler, “Rakibin ilk golü ise ofsayttı” dedi.
(Henüz mideniz bulanmaya başlamadıysa sıkı durun)
‘Skor çok farklı olurdu’
Üst üste yapılan bu iki bariz hatanın
(Bariz mi dediniz?) kendilerini olumsuz etkilediğini dile getiren futbolcular, “Golümüz verilip öne geçseydik, skor çok değişik olurdu. (Evet halamın da bıyığı olsaydı amcam olurdu) Hakem hatalarının bir an önce son bulmasını ve yetkililerden çözüm getirmesini istiyoruz” diye konuştu. (Evet iyi olurdu, böylece V. Manisa maçında 2 penaltımız ve bir golümüz yenmezdi diyeceğim ama boşuna. Bu arada bu "futbolcuların" çözüm önerilerini de duymak isterdim) Sarı-Lacivertliler, Lugano hakkında şu an yorumda bulunmanın yanlış olduğunu belirtip, “Ancak işi biliyor” değerlendirmesini yaptı (E hani yorumda bulunmak yanlıştı? :) ).

Fatih Terim'in GS'deki 96-00 dönemlerindeki başarıyla ilgili bir demecini hatırlıyorum: "Önce medya'nın desteğini almamız gerektiğini biliyorduk" Tabi buradaki destek "Fanatik" yazarların bağnaz desteği değil, olabildiğince objektif davranılıp Avrupa maçlarından önce takıma moral verilmesi.
Yukarıdaki haberi okuduktan sonra bu ülkede Holding medyasının, spor muhabirliğinin ve yorumculuğunun, sporun, özelde futbolun düzlüğe çıkacağına, GS'nin Avrupa'da başarılı olacağına olan inancım daha da eksi seviyelere indi.
Suçlu hep başkasıdır zaten. Kendi başkanlarının transferi Eylül'de takımları elendikten sonra yapmasına bir şey diyemezler (Hatta "Sonunda bombalar patladı, Fener'de bayram var GS ise anca seyrediyor" derler) varsa yoksa hakem. Dinamo'ya yenildik: Hakem, Sakarya'ya yenildik: Hakem. Çünkü Dünya kupasındaki, Avrupa maçlarındaki hakem hatalarını hatırlasalar, amigoluktan vazgeçseler bu sefer eleştirileri mecburen kendi "cumhuriyetlerine" yöneltmek zorunda kalacaklar. Ama haşa, Fener camiasına ve başkanına kimse laf edemez.
3-4 ay önce atılan iki manşet durumun vehametini gösterecektir sanıyorum:
"Fener Real el ele!", (FB kast edilerek) "Avrupa'nın en büyüğü!"

Spor medyasındaki bu zihniyet düzelmedikçe hiçbir takımımız Avrupa'da ve Dünyada başarı elde edemez gerçi bu "Fanatiklerin" öyle bir derdi de yok zaten.

Spor mu?

Posted: Wed Aug 30, 2006 11:06 am
by Eren Aykın
Bu federasyon kasımda gider
29 Ağustos 2006 - Hürriyet
FENERBAHÇE Kulübü ile Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy arasındaki gerginlik sürerken, dün konu ile ilgili yeni bir iddia ortaya atıldı. İddiaya göre Ulusoy, sarı lacivertli kulübün başkanı Aziz Yıldırım’ın bir sözüne sinirlendiği için "Ben bunları 100. yıllarında şampiyon yaptırmam" dedi.
Yıldırım, kısa bir süre önce yakınları ile yaptığı bir sohbet sırasında, Ulusoy federasyonunun görev süresini tamamlayamadan istifa etmek zorunda kalacağını öne sürüp, "Bu federasyon kasım ayında gider" ifadesini kullandı. Bu sözler Ulusoy’un kulağına gitti. Çok sinirlenen federasyon başkanı, "Ben bunları 100. yıllarında şampiyon yaptırmam" diye konuştu. Ulusoy’un bu sözleri dünkü Hürriyet’te aynen yayımlandı.


Ben bunları 100. yıllarında şampiyon yaptırmam
29 Ağustos 2006 - Hürriyet, Mehmet ARSLAN
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ ... 2006-08-29
Nihat Özdemir'in "Aleyhimize çalışma var" sözleriyle Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'u işaret ettiği ileri sürüldü. Sarı lacivertlilerin rahatsızlık duyduğu diğer isimler ise Ali Aydın, Şükrü Yazıcıoğlu ve Haluk Ulusoy'un oğlu Saffet.
FENERBAHÇE Kulübü Başkan Vekili Nihat Özdemir, Sakaryaspor maçından hemen sonra zehir zemberek bir açıklama yaparak, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve maçın hakemi Kuddusi Müftüoğlu'nu suçluyordu...
Fenerbahçe'yiz oyuna gelmeyiz
Bu açıklamalara, muhatapları gerekli yanıtı verdiler. Ancak, Özdemir'in isim vermeden suçladığı bir kesim daha vardı. Fenerbahçe Başkan Vekili, "Artık herkesin kendi takımının formasını giyerek sahaya çıkmasını istiyoruz. Fenerbahçe, duyduğu sıkıntıları spor kamuoyu ile paylaşmaktadır. Aldığımız duyumlara göre Fenerbahçe aleyhine çalışmalar yapılmaktadır. Biz Fenerbahçe'yiz, oyuna gelmeyiz. Ve kurulan bütün oyunların altından kalkmasını da biliriz."

Kuddusi Müftüoğlu Fener'i de yaktı kendini de
29 Ağustos 2006 - Hürriyet, Atilla TÜRKER
Sakarya-F.Bahçe maçında büyük hatalara imza atan hakem Kuddusi Müftüoğlu asgari 4 hafta dinlendirilecek. Karşılaşmaya damgasını vuran yardımcı hakem Ekrem Kan ise en az 8 hafta maç alamayacak.


Bir gazetecinin, ''Kuddusi Müftüoğlu'na 4 maç ceza verilmiş. Bu konuda ne diyorsunuz?'' sorusuna Uslu, ''Az verilmiş'' dedi.


Ulusoy sendromu
30 Ağustos 2006 - Fanatik
http://www.e-kolay.net/fanatik/futbol/f ... 867&p=true
Aleyhlerindeki her hakem hatasından federasyon başkanını sorumlu tutan F.Bahçeliler, 'Haluk Ulusoy bizi şampiyon yapmaz' endişesi içinde
Ulusoy ise “Böyle bir hedefimin olması mümkün değil” dedi
Haluk Ulusoy ile Fenerbahçeliler’in arası hiçbir zaman iyi olmadı, bu gidişle olmayacak da. Yıllarca Ulusoy’un bazı takımları kolladığı ve Fenerbahçe aleyhine çalıştığına inanan Sarı-Lacivertliler, kendisini sürekli istifaya davet etmiş, her maçta tepkilerini dile getirmişti. Federasyon başkanlığına Levent Bıçakcı’nın gelmesiyle rahatlayan Fenerbahçeliler, Ulusoy’un tekrar seçilmesiyle birlikte eski günlere dönmüştü. Geçen yıl son maçta kaybedilen şampiyonluk, Sakarysaspor maçındaki hatalı kararlar, Nihat Özdemir’in, “Kulağımıza bazı söylentiler geliyor” demesiyle, iyice tedirgin olan camia, Hürriyet Gazetesi’nde dün çıkan haberle, tam anlamıyla “Ulusoy sendromu” yaşamaya başladı.
‘Bir sebebi vardır’
Bu arada Başkanvekili Nihat Özdemir’den, Hürriyet’teki Haluk Ulusoy haberine ilginç bir yorum geldi. Kendilerinin kulağına da sürekli olarak bu tür haberlerin geldiğini dile getiren Özdemir, şöyle konuştu: “Sayın Ulusoy hakkında böyle bir haber yazıldıysa mutlaka bir sebebi vardır. Biz buna inanmak istemiyoruz ama konuşulması bizleri çok üzüyor ve tedirgin ediyor. Fenerbahçe Yönetimi olarak, 100. yılda şampiyon olmak için elimizden gelen herşeyi yapacağız.”


Neler oluyor arkadaşlar? Spor haberlerini bu şekilde veren holding medyasının savaş, ekonomi gibi konularda milletin geleceğini etkileyecek önemdeki haberleri verirken kullandıkları kıstasları düşününce insanın tüyleri diken diken oluyor ama bizim konumuz spor.
Spor benim için bir yaşam tarzı. Kendini disipline etmeyi, çok çalışmayı, takım olmayı, sabrı, başarıyı, yenilgiyi öğrendiğim gerçek hayatın provası, daha küçük boyutta bir simülasyonu. Bu kadar güzel, keyifli bir olgunun işin içine para, tekel sermayesi, kişisel maddi çıkarlar girince nasıl bu kadar iğrençleştiğini görmek insanı spordan da soğutuyor.
Artık ancak gazetelerden bazen de TV'den takip edebildiğim spor, spor olmaktan çıkmış. Kendi kendini tatmin edebilmek için adaletsizliklerden kendine pay istemenin aracı haline getirilmiş.
Küçük adamların birbirini yediği, sidik yarışı yaptığı bu bataklığa gömülmemiş olsaydık belki de 2002'de dünya şampiyonu olacaktık ve 2004'te ŞL kupasını bir Portekiz takımı yerine Türk takımı kaldıracaktı. Şimdi tek takımımız ŞL'ye 4. torbadan giriyor, ve bu pişkinlik, sahtekarlık, ikiyüzlülük böyle giderse ülke puanımız düşmeye devam edecek.

Posted: Tue Sep 05, 2006 12:04 am
by Eren Aykın
‘Engelleme olmazsa!..’
03.09.2006 - Fanatik
Transferlerin hepsinin kendilerini kanıtlamış basketbolcular olduğunu ifade eden Özaydınlı, “Fenerbahçe Ülker, Avrupa’da ülkemizin bayrağını gururla taşıyacak. Ülker gibi sponsorların katkıları arttıkça amatör şubelerde başarımız artıyor. Engellemeler olmazsa, Fenerbahçe her dalda şampiyonluğa adaydır. Galatasaray’ın Olimpiyat Stadı’ndaki maçlarda Büyükşehir Belediyesi’nin yapacağı katkıları okudum. Gönül ister ki, bu tüm statlarda olsun” dedi.

Ulusoy savaşı internete taşındı
Image
04.09.2006 - Fanatik
Bir gazetede Haluk Ulusoy’un Fenerbahçe’yi 100. yılda şampiyon yapmayacağının iddia edilmesi, federasyon yöneticisi Tahir Kıran’ın hafta başından bu yana Başkan Aziz Yıldırım’ı hedef alan açıklamalarına tepki gösteren taraftarlar, savaşı internete taşıdı.
Bir grup taraftar, internette www.ulusoyistifa.com isimli bir site açtı. Sitede “Haluk Ulusoy istifa” sözlerinin yanısıra, bir tarafta Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’in, “Aziz Yıldırım saygıyı öğrenecek. Fenerbahçe’nin 100. yılında şammpiyon olmaması için elimizden geleni yapacağız. Bu yıl biz kupayı, Galatasaray da şampiyonluğu alsın” sözleri, diğer yanda ise Adnan Polat fotoğrafı altında, “Sizler şampiyon olamasanız da, bizim gönüllerimizin şampiyonusunuz” yazısı yer alıyor.


Bakalım Ulusoy yönetimi hakkında yarın nasıl "haberler" yapılacak. Çok merak ediyorum acaba başka herhangi bir ülkenin spor gazetesinde her gün federasyon başkanıyla ilgili haber yapılıyor mudur? Gerçi bunlara spor gazetesi demek hem spora hem de gazetecilik mesleğine hakaret gibi.