Page 6 of 7
Posted: Tue Nov 13, 2007 1:11 am
by Fatih Mutlu
galatasaray dun ozellikle 3-1e kadar cok guzel bir oyun sergiledi. hem mucadele, hem top yapma, hem pozisyona girme anlaminda zevk veren bir oyundu. genclerbirligini adeta kendi sahasina hapsetti. bunda elbette ki, kadronun artan mucadele gucunun (serkan'in forvet hattinda olmasi, baris'in tekrar takima girmesi) rolu var. ayrica, birkac mactir istenilen sonuclari alamayan oyuncularin bu maca motive olmalari da guzel oyunda etken. ama genclerbirligi takiminin payini da unutmamak gerekir. anlamsiz bir sekilde geriye yaslandilar ve organize bir sekilde hucumu ilk devre boyunca neredeyse hic dusunmediler. galatasaray da istedigi gibi at kosturdu.
mactan cok deginmek istedigim bir nokta var: taraftarin genc oyunculara bakisi. hepimiz galatasaray'in iyi bir altytapisi olmasindan, surekli yetenekli gencler cikaran bir kulup olmasindan gurur duyuyoruz. ve kulubumuz bu anlamda simdiye kadar hep basarili oldu.
kadromuza bakiyoruz, altyapmizdan yetisen uc oyuncumuz su anda aktif olarak kadroda gorev aliyorlar: sabri, arda, ugur. bunlarin en tecrubelisi sabri, o da sadece 23 yasinda. arda ve ugur ise 20 yasindalar. alt yapimizdan gelmeyip de, takimda aktif olarak gorev alan bir baska genc isim baris ozbek; o da 21 yasinda. bazen dusunuyorum, ilk ciktiklarinda el ustunde tuttugumuz, gozbebegimiz gibi gordugumuz bu futbolculara, birkac ay sonra cok agir bicimde elestirel gozle yaklasiyoruz.
ornegin bir sabri: bu cocuk neredeyse hic genc olamadi, kendisine, hatalarina hic toleransla yaklasilmadi. ve en nihayetinde gecen hafta seyirci bu 23 yasindaki genci islikladi. biz boyle mi oyuncu kazanacagiz. cok kucuk yastan beri galatasaray a takiminda gorev alan (yamulmuyorsam 18 yasindan itibaren maclarda ilk 11 cikiyordu) ve bize uzun yillar hizmet edebilecek bir isim. oysa ki, taraftar onu artik sanki futbolunun olgunluk donemine coktan girmis, otuzuna merdiven dayamis bir oyuncu gibi algiliyor. hem de kac yildan beri. o yuzden artik iyice tahammulsuzlesmi sabri'ye karsi. bunda sabri'nin hic hatasi yok mu? elbette ki var. kendisini yillardir dogru duzgun gelistirememis olmasi en buyuk handikapi. ama bunda bile, taraftarin ona yaklasiminin, her hocanin kendisine farkli farkli roller vermesinin, farkli farkli mevkilerde ve gorevlerde oynatmasinin payi yok mu?
arda'nin durumu da cok farkli degil. daha gecen sezonun basinda 19 yasindayken gundemimize geldi. o yasta, takimin bir anda en onemli oyuncusu oluverdi. simdi ise uzerinde cok buyuk bir beklenti olustu. takimi kurtarmasi bekleniyor, her mac bir mleda boleslav performansi cikarmasi bekleniyor. olmadiginda, hemen mahalle topcusu ilan ediliyor; simardi yaftasi yapistiriliyor. koca bir sezon boyu, her macta ayni fizik tempoyu cikarmasi bekleniyor. ugur ve baris'tan keza ayni beklentiler var.
burada unutulan cok onemli birsey var: bu oyuncular henuz gelisme devresinde, ve vucutlari bu kadar yuksek bir psikolojik gerilimi, ve bu kadar uzun sureli ve yogun bir fiziksel zorlamayi kaldirabilecek seviyede degil. kimse bu oyunculardan bir sezon boyunca takimi suruklememelerini beklememeli. iste bunun en bariz ornegini, dun baris'in mac sonucu demecinde gorduk. adam, daha once hayatinda bu kadar yogun bir mac temposuna girmedigini, kendisinin de dinlenmeye ihtiyaci oldugunu soyledi. kalli'yi "baris nerede, baris niye yok?" diye elestirirken bunu da gozonune almak gerekir. tipki birkac mactir ugur'un dinlenmesi gibi. ya da arda'nin bazi maclarda tek devre oynamasi bazi maclarda son yarim saat disari alinmasi gibi.
bu soylediklerime avrupa'daki emsallerle kiyas yapilip itirazlar olabilir. evet, avrupa'da pek cok futbolcu genc yasina ragmen cok ust duzey performans sergileyebiliyor ve takiminin kurtaricisi olabiliyor. ronaldinho ve messi belki bunun en bariz ornekleri. ama unutmayalim ki, bu takimlarin cogu sadece bu oyuncularina bel baglamiyor. ornegin messi, gecen yil barca'nin 38 maclik lig maratonun sadece 26sinda gorev almis. onlarda da 77 dakikalik ortalamasi var. bu sezon da su ana kadar 11 macta 75 dakika ortalamayla oynamis. bu kategoride ronaldo ise gercekten olaganustu. gecen sezon 38 lig macinin 34unde oynamis ve 82 dakikalik ortalamayla. bunlarla kiyaslandiginda, arda turan 34 lig macinin 26sinda forma giymis ve 78 dakikayla oynamis. (arda'nin gecen sezon sakatlanip uzun bir sure sahalardan uzak kaldigini da ekleyelim)
ozetle, genc futbolculara biraz daha toleransli yaklasmasi lazim taraftarin. onlar bu takimin bugunu olduklari kadar gelecekleri de. ve genclerden verim almak istiyorsak, onlari donem donem dinlendirmek gerekiyor. performanslarindaki inis cikislarina gore bu dinlendirme surelerini ayarlamak gerekir. gordugum kadariyla kalli, ne kadar elestirirsek elestirelim, buna ozen gosteriyor.
Posted: Tue Nov 13, 2007 1:58 am
by Murat Kara
Fatih Mutlu wrote:galatasaray dun ozellikle 3-1e kadar cok guzel bir oyun sergiledi. hem mucadele, hem top yapma, hem pozisyona girme anlaminda zevk veren bir oyundu. genclerbirligini adeta kendi sahasina hapsetti. bunda elbette ki, kadronun artan mucadele gucunun (serkan'in forvet hattinda olmasi, baris'in tekrar takima girmesi) rolu var. ayrica, birkac mactir istenilen sonuclari alamayan oyuncularin bu maca motive olmalari da guzel oyunda etken. ama genclerbirligi takiminin payini da unutmamak gerekir. anlamsiz bir sekilde geriye yaslandilar ve organize bir sekilde hucumu ilk devre boyunca neredeyse hic dusunmediler. galatasaray da istedigi gibi at kosturdu.
mactan cok deginmek istedigim bir nokta var: taraftarin genc oyunculara bakisi. hepimiz galatasaray'in iyi bir altytapisi olmasindan, surekli yetenekli gencler cikaran bir kulup olmasindan gurur duyuyoruz. ve kulubumuz bu anlamda simdiye kadar hep basarili oldu.
kadromuza bakiyoruz, altyapmizdan yetisen uc oyuncumuz su anda aktif olarak kadroda gorev aliyorlar: sabri, arda, ugur. bunlarin en tecrubelisi sabri, o da sadece 23 yasinda. arda ve ugur ise 20 yasindalar. alt yapimizdan gelmeyip de, takimda aktif olarak gorev alan bir baska genc isim baris ozbek; o da 21 yasinda. bazen dusunuyorum, ilk ciktiklarinda el ustunde tuttugumuz, gozbebegimiz gibi gordugumuz bu futbolculara, birkac ay sonra cok agir bicimde elestirel gozle yaklasiyoruz.
ornegin bir sabri: bu cocuk neredeyse hic genc olamadi, kendisine, hatalarina hic toleransla yaklasilmadi. ve en nihayetinde gecen hafta seyirci bu 23 yasindaki genci islikladi. biz boyle mi oyuncu kazanacagiz. cok kucuk yastan beri galatasaray a takiminda gorev alan (yamulmuyorsam 18 yasindan itibaren maclarda ilk 11 cikiyordu) ve bize uzun yillar hizmet edebilecek bir isim. oysa ki, taraftar onu artik sanki futbolunun olgunluk donemine coktan girmis, otuzuna merdiven dayamis bir oyuncu gibi algiliyor. hem de kac yildan beri. o yuzden artik iyice tahammulsuzlesmi sabri'ye karsi. bunda sabri'nin hic hatasi yok mu? elbette ki var. kendisini yillardir dogru duzgun gelistirememis olmasi en buyuk handikapi. ama bunda bile, taraftarin ona yaklasiminin, her hocanin kendisine farkli farkli roller vermesinin, farkli farkli mevkilerde ve gorevlerde oynatmasinin payi yok mu?
arda'nin durumu da cok farkli degil. daha gecen sezonun basinda 19 yasindayken gundemimize geldi. o yasta, takimin bir anda en onemli oyuncusu oluverdi. simdi ise uzerinde cok buyuk bir beklenti olustu. takimi kurtarmasi bekleniyor, her mac bir mleda boleslav performansi cikarmasi bekleniyor. olmadiginda, hemen mahalle topcusu ilan ediliyor; simardi yaftasi yapistiriliyor. koca bir sezon boyu, her macta ayni fizik tempoyu cikarmasi bekleniyor. ugur ve baris'tan keza ayni beklentiler var.
burada unutulan cok onemli birsey var: bu oyuncular henuz gelisme devresinde, ve vucutlari bu kadar yuksek bir psikolojik gerilimi, ve bu kadar uzun sureli ve yogun bir fiziksel zorlamayi kaldirabilecek seviyede degil. kimse bu oyunculardan bir sezon boyunca takimi suruklememelerini beklememeli. iste bunun en bariz ornegini, dun baris'in mac sonucu demecinde gorduk. adam, daha once hayatinda bu kadar yogun bir mac temposuna girmedigini, kendisinin de dinlenmeye ihtiyaci oldugunu soyledi. kalli'yi "baris nerede, baris niye yok?" diye elestirirken bunu da gozonune almak gerekir. tipki birkac mactir ugur'un dinlenmesi gibi. ya da arda'nin bazi maclarda tek devre oynamasi bazi maclarda son yarim saat disari alinmasi gibi.
bu soylediklerime avrupa'daki emsallerle kiyas yapilip itirazlar olabilir. evet, avrupa'da pek cok futbolcu genc yasina ragmen cok ust duzey performans sergileyebiliyor ve takiminin kurtaricisi olabiliyor. ronaldinho ve messi belki bunun en bariz ornekleri. ama unutmayalim ki, bu takimlarin cogu sadece bu oyuncularina bel baglamiyor. ornegin messi, gecen yil barca'nin 38 maclik lig maratonun sadece 26sinda gorev almis. onlarda da 77 dakikalik ortalamasi var. bu sezon da su ana kadar 11 macta 75 dakika ortalamayla oynamis. bu kategoride ronaldo ise gercekten olaganustu. gecen sezon 38 lig macinin 34unde oynamis ve 82 dakikalik ortalamayla. bunlarla kiyaslandiginda, arda turan 34 lig macinin 26sinda forma giymis ve 78 dakikayla oynamis. (arda'nin gecen sezon sakatlanip uzun bir sure sahalardan uzak kaldigini da ekleyelim)
ozetle, genc futbolculara biraz daha toleransli yaklasmasi lazim taraftarin. onlar bu takimin bugunu olduklari kadar gelecekleri de. ve genclerden verim almak istiyorsak, onlari donem donem dinlendirmek gerekiyor. performanslarindaki inis cikislarina gore bu dinlendirme surelerini ayarlamak gerekir. gordugum kadariyla kalli, ne kadar elestirirsek elestirelim, buna ozen gosteriyor.
Fatih, ara gazeteleri de bassinlar senin su yaziyi en onemli koselerinde. Daha cok kisiye ulassin. Cumle baslarini buyuk harfe filan cevirebilirler o arada ama yazinin ozunu degistirmesinler.
Posted: Tue Nov 13, 2007 2:28 am
by Cengiz Akgun
Murat Kara wrote:Fatih Mutlu wrote:
burada unutulan cok onemli birsey var: bu oyuncular henuz gelisme devresinde, ve vucutlari bu kadar yuksek bir psikolojik gerilimi, ve bu kadar uzun sureli ve yogun bir fiziksel zorlamayi kaldirabilecek seviyede degil. ...
Bir Rooney'i de gorduk MU'da Liverpool'da da vardi biri. Bunlar 17-18 yasinda CL cikip takir takir oynuyorlar. Dogrudur. Bu takimlarda yedekler de bol. Ama bu turlu dusunme ile bizimkilerin neden engelli muamelesi gormeleri gerektikleri ortaya cikiyor.
Vucudu normal vitamin ve proteinle beslenmis adamin bu yaslarda ergenlik caginin sonuna gelmesi gerekir. Vaktiyle sogan ekmek yiyenler yorulurlar. Avrupada bu yaslarda fiziksel performans tepededir. Bundan sonra gidis yokus asagi olur. Bi futbolcular bundan sonra gelistirdikleri teknikleri ile bu yokusun egimi cok azaltilir. Baris yoruluyorsa Arda 90 dakika cikaramiyorsa bu yuzden bir Avrupa takiminda degil GS takiminda olduklarinin bilincinde olmalari lazim.
Posted: Tue Nov 13, 2007 7:10 am
by Fatih Mutlu
Cengiz Akgun wrote:
Bir Rooney'i de gorduk MU'da Liverpool'da da vardi biri. Bunlar 17-18 yasinda CL cikip takir takir oynuyorlar. Dogrudur. Bu takimlarda yedekler de bol. Ama bu turlu dusunme ile bizimkilerin neden engelli muamelesi gormeleri gerektikleri ortaya cikiyor.
Vucudu normal vitamin ve proteinle beslenmis adamin bu yaslarda ergenlik caginin sonuna gelmesi gerekir. Vaktiyle sogan ekmek yiyenler yorulurlar. Avrupada bu yaslarda fiziksel performans tepededir. Bundan sonra gidis yokus asagi olur. Bi futbolcular bundan sonra gelistirdikleri teknikleri ile bu yokusun egimi cok azaltilir. Baris yoruluyorsa Arda 90 dakika cikaramiyorsa bu yuzden bir Avrupa takiminda degil GS takiminda olduklarinin bilincinde olmalari lazim.
cok fazla tibbi bilgim yok ama en azindan sunu diyebilirim ki 24-25 yasina kadar sporcularda fiziksel gelisme devam ediyor. bunun en bariz ornegini nba oyuncularinda goruyoruz. kolejden cikan caylaklar cok zayif kaliyorlar.
fiziksel performansin 25-27 yaslar civarinda zirveye ulastigini dusunuyorum. arda'nin, ki cocuklugundan beri istanbul'da ve galatasaray altyapisinda, baris'in, ki almanya'da yetismis, oyle sogan-ekmek edebiyati kategorisine girdiklerini sanmiyorum.
Posted: Tue Nov 13, 2007 11:03 am
by Tan Erten
Murat Biricik wrote:GS da kısa donemlik 2. adamlık ve akabinde TD luk potansiyeli mi, Ist B.B. de macera mı? Bırakın spor bilgimizi ve merakımızı bir yana, hele ilk 11 kurma istegimizi, cok basit bir soru sotuyorum. Siz olsaydınız hangi secimi yapardınız?
Murat, eline sağlık, şahane yazmışsın.
Arkadaşlar kimdir Abdullah Avcı da GS gibi buyuk hedefleri olan, ancak icinde bulundugu zor durumdan cikmasi icin de cok seyler yapmasi gereken bir kulube TD olarak gelecek? Kendisinin 1.lig ve Avrupa kariyeri ne kadar yeterlidir? Daha da otesi vizyonu nedir, Murat'ın yukarıda sorduğu soru buna çok güzel cevap veriyor.
Bizim yeni yetenekleri takıma yerleştirerek, takımı yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Bu sebeple bazı oyunculara, tecrube kazandirma zorunluluğumuz var, mali problemler dolayisiyla. Ancak bu kritik dönemde TD yetiştirme/deneme tahtası olamayız.
Posted: Tue Nov 13, 2007 11:31 am
by Celal Gürcüoglu
YORUMSUZ
Brezilya dizisi gibi
13 Kasım 2007
Brezilya dizisi gibi3 kulvarda birden yoluna devam eden Galatasaray'ı yakın gelecekte çok sıkıntılı günler bekliyor.
İlk işaret Kalli’ydi
Fanatik gazetesinin haberine göre, Eric Gerets’in görevine son verdikten sonra teknik direktörlüğe Karl Heinz Feldkamp’ı getiren Galatasaray Yönetimi’nin bu hamlesindeki en büyük amaç; sportif başarıdan çok, ilk etapta takıma kabuk bağlamaya başlayan ‘demirbaş’ futbolcuları hizaya getirmek, gerekirse kulüple ilişiklerini kesmekti.
Hakan Şükür sorunu
İlk operasyon sezon başında gerçekleştirildi; birçok tecrübeli isimle yollar ayrıldı. Ancak başta Hakan Şükür olmak üzere sarı-kırmızılı ekipte yıllardır forma giyen futbolcuların, hem yeni gelenler hem de gençler üzerinde otorite kurmaya başladığı görüldü. Özellikle Şükür’ün, Beşiktaş derbisinde kadro dışı kaldıktan sonra Kalli’ye karşı tavır aldığı, ‘sakat olmamasına rağmen’ sık sık ‘sakatlık’ bahanesini öne sürerek kadroda yer almak istemediğini söylediği konuşuldu. Kral’ın gerek medyaya verdiği demeçlerde, gerekse dost sohbetlerinde, yönetimin ‘beceriksizliğinden’, Feldkamp’ın ‘faşistliğinden’, kendisinin de mazlum olduğundan bahsettiği öğrenilince, deneyimli golcünün suyunun ısındığına karar verildi. Gençlerin, son maçta attıkları gollerden sonra Kalli’nin yüzüne bile bakmayıp, Şükür’e koşmaları bardağı taşıran son damla oldu. Böylece Şükür’ün devre arasında yapılacak operasyonda gönderilmesi gündeme geldi. Ancak...
Hükümet ne der?AKP’ye yakınlığıyla bilinen Hakan Şükür’ün, kendisi istemediği sürece kulüpten gönderilmesini hükümetin engelleyeceği ileri sürülüyor. İddiaya göre, bu halde ‘Seyrantepe projesi’ AKP tarafından koz olarak kullanılacak. Benzer bir durumun Ertuğrul Sağlam ile Beşiktaş Yönetimi arasında gerçekleştiği konuşuluyordu. Yönetim şimdi ‘Hakan Şükür’ü en hasarsız biçimde nasıl gönderebiliriz’in hesaplarını yapıyor.
Namlunun ucundakiler
Taraftarların gece kulüplerinde görüp, Adnan Polat’a ihbar ettiği ve ‘kulağının çekilmesi’ için Kalli tarafından önce yedek kulübesine, ardından tribüne gönderilen Ümit Karan da topun ağzına geldi. “Galatasaray benim için bitti” dediği konuşulan Sabri, her idmanda genç oyuncuları azarladığı bilinen Hasan Şaş da, operasyondaki kilit isimlerden bazıları.
Gündemdeki iddialar
Kulislerde konuşulan bir başka konu, Galatasaray Yönetimi’nin 73 yaşındaki bir teknik adamı, uzun vadeli olarak takımın başına getirmeyeceğiydi... İddiaya göre; Kalli’nin misyonu, takımda gruplaşmaya neden olan oyuncuları temizledikten sonra sona erecek. Ve Alman hocanın yerine Abdullah Avcı getirilecek. Ancak Arif Erdem ile birlikte gelmek istediğini belirten Avcı’nın da dini bir cemaate bağlı olduğu iddiası tedirginlik yaratıyor. Muhtemel bir yapılanmaya karşın, Mustafa Denizli alternatifler arasında tutuluyor.
Polat’ın pozisyonu
Bu gelişmeler ışığında, sarı-kırmızılı camiayı hareketlendiren bir başka konu; Mart 2008’de yapılacak olan başkanlık seçimine hazırlık süreci. Özhan Canaydın’ın aday olup olmayacağı muamma. Olursa, seçilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Ama olmazsa, toz dumana karışacak. Taner Aşkın adaylığını açıkladı. Adnan Polat’a, başta Yiğit Şardan olmak üzere camianın önde gelen isimleri başkan olması için baskı yapıyor. Ama Polat, Canaydın aday olursa, seçime girmeyi düşünmüyor. Canaydın aday olmaz da, Polat seçime girerse, en büyük rakibinin Adnan Öztürk olacağı konuşuluyor.
http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/ ... 1&sz=24675
Posted: Tue Nov 13, 2007 12:51 pm
by Hasan Tezcan
Sarlatan Mustafa Denizli basa geldigi gun GS'i askiya alacagim...ayrica
yaziyi ciddiye almak mumkun degil, tam duzmece. 'Brezilya dizisi' gibi.
Isim yok, kim yazmis bilmiyorum, amac ortaligi karistirmak.
Posted: Tue Nov 13, 2007 1:01 pm
by Ali Kaya
Hürriyet yazıyorsa kesin doğrudur!!
Bu haberden sonra iyice rahatladım. Genelde medyada yazılanların tersinin
doğru olduğunu düşünürüm. Böylece hata yapma oranım bayağı azalır.
Demek ki takım içinde iyi bir uyum var. Hakan ve Kalli arasında buzlar erimiş,
Ümit gece hayatını falan bırakmış. Abdullah Avcı yada Mustafa Denizli hoca
olarak düşünülmüyor.
Posted: Tue Nov 13, 2007 2:29 pm
by Ufuk Sezekkaplan
Hasan Tezcan wrote:Sarlatan Mustafa Denizli basa geldigi gun GS'i askiya alacagim...
Ben de.
Posted: Tue Nov 13, 2007 5:32 pm
by Murat Biricik
AA nın TD bilgisi ve kariyerini sorgulamak ne haddime. Ama, basında okudugumuz kadarıyla, kendisine Kalli nin yardımcılıgı teklif edilmis ve bu teklifi red etmisse bunu irdelemek, elestirmek hakkım.
GS da kısa donemli 2. adamlık ve devamında TD lik mi, yoksa Ist B.B. de macera mı? Kızmamın ve hiddetlenmemin bir nedeni de Kalli & Avcı nın GS icin cok iyi bir secim olacagını dusunmem. Kalli nin tecrubesi ve kredisi ile beraber, AA nın genc oyuncu bilgisi ve enerjisi cok iyi bir sinerji saglayabilirdi. Derwall – Denizli, Piontek-Terim donemleri, Turkiye ye iki yerli TD sundu. Eksileri artıları bir yana, birinin doneminde Avrupa da cok basarılı, digerinin doneminde ise Turkiye de bir ilk basarıldı.
AA nın GS camiasında bir sene yer bulması, belkide GS tarihinin en yetenekli GS PAF kadrosunu tanıması yabana atılacak artılar degil. Genc, enerjik, ogrenmeye istekli. Kalli ile muhtesem bir kredi ve perspektif kazanabilirdi. Acıkcası GS tarafından bir teklif yapıldı ve sudan nedenlerle red edildi ise, soyleyecek tek kelime ongorusuzluktur.
AA umarım cok basarılı olur, GS a gelir basarılarına basarı katar. Ama icerigi uygun bir teklif yapıldı ve red edildiyse buyuk bir fırsatı kacırdıgını dusunuyorum. Bizim icinde yazık oldu, herkes belli bir sure sonunda Kalli nin gidecegini biliyor. Halefi ile beraber calısması, yeni yapılanmanın beraber dusunulup, tartısılıp, olusturulması cok daha iyi olurdu.
Denizli nin su an alternatiflerden biri oldugunu dillendirmek ancak Fanatik, Milliyet ve Vatan a nasip olurdu. Bu gazetelerin GS karsı tavır ve samimiyetleri herkesce malum.
Denizli gelirse buyuk ihtimal bende GS ın futbolunu minimum takip eder, amator branslara odaklanırım.
Posted: Tue Nov 13, 2007 10:12 pm
by Salih Bora
İşinize burnumu sokmak gibi olmasın, karar size aittir.
Fakat ne diye Mustafa Denizli "şarlatan" olarak görülüp, işler Galatasaraylılığı askıya almaya kadar vardırılıyor ki?
Denizli'nin şarlatanlığı Fenerbahçe'yi çalıştırmasından mı geliyor?
Yine de iyi niyetli bakıyorum. Başka sebepleriniz de olabilir.
Denizli'nin Galatasaray'dayken en koyu Cimbomlu, Fener'deyken en koyu Fenerli, işsiz kaldığı sıralarda da en koyu Beşiktaşlı gibi davranmasına kızıyor olmalısınız.
Yine de gavura kızıp oruç bozmak gerekmez.
Galatasaray'ı önceleri hiç dürüst olmayan insanlar çalıştırmadı mı?
Hatta gazeteci dövenler.
Hele yöneticilerden filan hiç bahsetmiyorum.
Duygusal olarak soğuyabilirsiniz ama taraftarlığı bırakma fikri hiç yakışmıyor.
"Sana mı düştü" diyecekler de haklıdır haklı olmasına da, fikrimi söylemek istedim.
Posted: Tue Nov 13, 2007 11:43 pm
by Mehmet Gorgen
Fatih Mutlu wrote:galatasaray dun ozellikle 3-1e kadar cok guzel bir oyun sergiledi. hem mucadele, hem top yapma, hem pozisyona girme anlaminda zevk veren bir oyundu. genclerbirligini adeta kendi sahasina hapsetti. bunda elbette ki, kadronun artan mucadele gucunun (serkan'in forvet hattinda olmasi, baris'in tekrar takima girmesi) rolu var. ayrica, birkac mactir istenilen sonuclari alamayan oyuncularin bu maca motive olmalari da guzel oyunda etken. ama genclerbirligi takiminin payini da unutmamak gerekir. anlamsiz bir sekilde geriye yaslandilar ve organize bir sekilde hucumu ilk devre boyunca neredeyse hic dusunmediler. galatasaray da istedigi gibi at kosturdu.
mactan cok deginmek istedigim bir nokta var: taraftarin genc oyunculara bakisi. hepimiz galatasaray'in iyi bir altytapisi olmasindan, surekli yetenekli gencler cikaran bir kulup olmasindan gurur duyuyoruz. ve kulubumuz bu anlamda simdiye kadar hep basarili oldu.
kadromuza bakiyoruz, altyapmizdan yetisen uc oyuncumuz su anda aktif olarak kadroda gorev aliyorlar: sabri, arda, ugur. bunlarin en tecrubelisi sabri, o da sadece 23 yasinda. arda ve ugur ise 20 yasindalar. alt yapimizdan gelmeyip de, takimda aktif olarak gorev alan bir baska genc isim baris ozbek; o da 21 yasinda. bazen dusunuyorum, ilk ciktiklarinda el ustunde tuttugumuz, gozbebegimiz gibi gordugumuz bu futbolculara, birkac ay sonra cok agir bicimde elestirel gozle yaklasiyoruz.
ornegin bir sabri: bu cocuk neredeyse hic genc olamadi, kendisine, hatalarina hic toleransla yaklasilmadi. ve en nihayetinde gecen hafta seyirci bu 23 yasindaki genci islikladi. biz boyle mi oyuncu kazanacagiz. cok kucuk yastan beri galatasaray a takiminda gorev alan (yamulmuyorsam 18 yasindan itibaren maclarda ilk 11 cikiyordu) ve bize uzun yillar hizmet edebilecek bir isim. oysa ki, taraftar onu artik sanki futbolunun olgunluk donemine coktan girmis, otuzuna merdiven dayamis bir oyuncu gibi algiliyor. hem de kac yildan beri. o yuzden artik iyice tahammulsuzlesmi sabri'ye karsi. bunda sabri'nin hic hatasi yok mu? elbette ki var. kendisini yillardir dogru duzgun gelistirememis olmasi en buyuk handikapi. ama bunda bile, taraftarin ona yaklasiminin, her hocanin kendisine farkli farkli roller vermesinin, farkli farkli mevkilerde ve gorevlerde oynatmasinin payi yok mu?
arda'nin durumu da cok farkli degil. daha gecen sezonun basinda 19 yasindayken gundemimize geldi. o yasta, takimin bir anda en onemli oyuncusu oluverdi. simdi ise uzerinde cok buyuk bir beklenti olustu. takimi kurtarmasi bekleniyor, her mac bir mleda boleslav performansi cikarmasi bekleniyor. olmadiginda, hemen mahalle topcusu ilan ediliyor; simardi yaftasi yapistiriliyor. koca bir sezon boyu, her macta ayni fizik tempoyu cikarmasi bekleniyor. ugur ve baris'tan keza ayni beklentiler var.
burada unutulan cok onemli birsey var: bu oyuncular henuz gelisme devresinde, ve vucutlari bu kadar yuksek bir psikolojik gerilimi, ve bu kadar uzun sureli ve yogun bir fiziksel zorlamayi kaldirabilecek seviyede degil. kimse bu oyunculardan bir sezon boyunca takimi suruklememelerini beklememeli. iste bunun en bariz ornegini, dun baris'in mac sonucu demecinde gorduk. adam, daha once hayatinda bu kadar yogun bir mac temposuna girmedigini, kendisinin de dinlenmeye ihtiyaci oldugunu soyledi. kalli'yi "baris nerede, baris niye yok?" diye elestirirken bunu da gozonune almak gerekir. tipki birkac mactir ugur'un dinlenmesi gibi. ya da arda'nin bazi maclarda tek devre oynamasi bazi maclarda son yarim saat disari alinmasi gibi.
bu soylediklerime avrupa'daki emsallerle kiyas yapilip itirazlar olabilir. evet, avrupa'da pek cok futbolcu genc yasina ragmen cok ust duzey performans sergileyebiliyor ve takiminin kurtaricisi olabiliyor. ronaldinho ve messi belki bunun en bariz ornekleri. ama unutmayalim ki, bu takimlarin cogu sadece bu oyuncularina bel baglamiyor. ornegin messi, gecen yil barca'nin 38 maclik lig maratonun sadece 26sinda gorev almis. onlarda da 77 dakikalik ortalamasi var. bu sezon da su ana kadar 11 macta 75 dakika ortalamayla oynamis. bu kategoride ronaldo ise gercekten olaganustu. gecen sezon 38 lig macinin 34unde oynamis ve 82 dakikalik ortalamayla. bunlarla kiyaslandiginda, arda turan 34 lig macinin 26sinda forma giymis ve 78 dakikayla oynamis. (arda'nin gecen sezon sakatlanip uzun bir sure sahalardan uzak kaldigini da ekleyelim)
ozetle, genc futbolculara biraz daha toleransli yaklasmasi lazim taraftarin. onlar bu takimin bugunu olduklari kadar gelecekleri de. ve genclerden verim almak istiyorsak, onlari donem donem dinlendirmek gerekiyor. performanslarindaki inis cikislarina gore bu dinlendirme surelerini ayarlamak gerekir. gordugum kadariyla kalli, ne kadar elestirirsek elestirelim, buna ozen gosteriyor.
Sn.Fatih Mutlu,
Murat Kara bey de soylemis ama ben de soyleyeyim de icimde kalmasin.
Forumu evden uzak olsa da takip etmeye calisiyorum.Eline ve bilgine saglik. yazdiklarina katilmamak mumkun degil.
Posted: Wed Nov 14, 2007 12:05 am
by Ufuk Sezekkaplan
Helsinborg macinda seyircinin Sabri'ye tepki gostermesinin nedeni sudur:
Ilk golden sonra, ustuste bir iki pozisyonda pas hatalari yapti, bunun uzerine seyirci ilk tepkiyi verdi. Bu tepki sistemli bir tezahurat veya isliklama degildi, tirbunden patlamis misir gibi yukselen islik veya seslerdi. Hareket Sabrinin kisiligine yonelik degildi, o ortamda o pas hatalarini Servet yapsa ona da o refleks verilirdi.
Ama bundan sonra Sabri numarali tribune kollarina cevirerek "ne var, ne oldu" diye diklenince is birden cigirindan cikti. Bundan cok kisa bir sure sonra yedigimiz golun ters pasini da verince durum kontrol edilemez hale geldi.
Seyircinin macta "sunu veya bunu isliklayalim" diye bir onyargisi ve hazirligi yoktu. Mac sirasinda seyirci Servet'e, Arda'ya ve hatta Hasan Sas'a cok olumluydu, Nonda'ya da oyle. Hatta mactan sonra Nonda tribune cagirildi. Mac sonunda da (boyle durumlarda alisilmisin aksine) ne kulube, ne yonetime aleyhte tezahurat yapilmadi.
Olay tamamen Sabrinin hatasidir.
Posted: Wed Nov 14, 2007 12:19 am
by Ufuk Sezekkaplan
Fatih Mutlu wrote: burada unutulan cok onemli birsey var: bu oyuncular henuz gelisme devresinde, ve vucutlari bu kadar yuksek bir psikolojik gerilimi, ve bu kadar uzun sureli ve yogun bir fiziksel zorlamayi kaldirabilecek seviyede degil. kimse bu oyunculardan bir sezon boyunca takimi suruklememelerini beklememeli. iste bunun en bariz ornegini, dun baris'in mac sonucu demecinde gorduk. adam, daha once hayatinda bu kadar yogun bir mac temposuna girmedigini, kendisinin de dinlenmeye ihtiyaci oldugunu soyledi. kalli'yi "baris nerede, baris niye yok?" diye elestirirken bunu da gozonune almak gerekir. tipki birkac mactir ugur'un dinlenmesi gibi. ya da arda'nin bazi maclarda tek devre oynamasi bazi maclarda son yarim saat disari alinmasi gibi.
ozetle, genc futbolculara biraz daha toleransli yaklasmasi lazim taraftarin. onlar bu takimin bugunu olduklari kadar gelecekleri de. ve genclerden verim almak istiyorsak, onlari donem donem dinlendirmek gerekiyor. performanslarindaki inis cikislarina gore bu dinlendirme surelerini ayarlamak gerekir. gordugum kadariyla kalli, ne kadar elestirirsek elestirelim, buna ozen gosteriyor.
Alinti yaptigim ilk paragrafinizda haklisiniz ama o zaman da Kalli'yi takimi zart zurt bozmakla, oynayan kadroya comak sokmakla, x varken Carrusca'yi veya Bouzid'i oynatmakla suclayan yine bizleriz.
Digerinde, taraftarin aslinda saha icinde samimiyetine inandigi oyuncuya dedigi birsey yok; ornegin Servet, Ugur ve Baris'a, hata da yapsalar cok kostuklari, oyundan hic dusmedikleri icin ayri bir gozle bakiliyor. Son macta gordum, Mehmet Topal'a ve Serkan'a da oyle.
Herkes Servet'in bir saatli bomba gibi gunun birinde bir ters patlama yapacagini biliyor, ama geri donusleri, hirsi, her topa kafa koymasi seyirci indinde bunlari tolere ediyor. Kupa macinda Sabri'nin tahrik edici ve fevri davranislari yuhalanmasina neden oldu. Bundan genel bir sonuc cikmasin.
Seyircinin aslinda takildigi bir iki oyuncu var takimda bana gore. Emin olun Bouzid bile bugunlerde Umit Karan'dan daha cok saygi goruyor.
not: Seyircinin oyuncuyu yuhalama hakki var midir? Tartisilmali. Kupa macinda bu yuhalama takimin futbola donmesine neden oldu. Bazen regulasyon iyidir.
Posted: Wed Nov 14, 2007 4:15 am
by Murat Kara
Cengiz Akgun wrote:Bir Rooney'i de gorduk MU'da Liverpool'da da vardi biri. Bunlar 17-18 yasinda CL cikip takir takir oynuyorlar. Dogrudur. Bu takimlarda yedekler de bol. Ama bu turlu dusunme ile bizimkilerin neden engelli muamelesi gormeleri gerektikleri ortaya cikiyor.
Cengiz sanirim Fatih'in soylemek istedigi, gencleri degerlendirirken kantarin topuzunu fazla kacirmamak gerektigi. Yoksa elbette(!) rekabet icinde hepsinin posasi cikacak.
Biliyorsun populer goruse gore vucutlarini milyon dolarlara satanlarin gozunun yasina bakmak haram. Boylelerinin posasini cikarmanin yollarini ecnebiler iyi bulmuslar. Biz daha comezlik asamasindayiz. Soyle bir 50-100 yil daha ver bak nasil posa cikarilir bize de ite kaka ogretirler.
Fatih diyor ki, onlar bile katir is ustunde olmesin diye bilimsel olarak bir denge bulmaya calisiyorlarmis. Hani arabalarda takometre dedikleri sey var ya onun gibi bir sey. Onlarin bulduklari dengeleri bizimkilerle karsilastiriyor ve iste hesap ortada diyor. Oradaki TD'ler de bunun farkindaymis ve ona gore hareket ediyormus. Kalli de bu TD'lerden birisi diyor ve o nedenle tako mako anlamayan bizim "uzmanlarin" kucaginda maskara oluyor diyor.
Kalli bu kadar ince mi degil mi bilemem ama Fatih'in argumani genel hatlariyla dogru. Ve herkes isin kolayina kacarken, arastirip bu noktaya parmak bastigi icin de guzel.