Posted: Thu Jan 29, 2009 11:31 pm
Burada herkes iyi kötü bir şeyler karalıyor kendi minvalince. Hoş, güzel yazılar ortaya çıkıyor. Yazanlar zaten belli bir seviyenin üzerinde. Fakat görünen o ki hepimiz zaten halihazırda var olanı ortaya koyuyor ardından da verip veriştiriyoruz. Ülkenin hali zaten ayan beyan ortada, görünen köy kılavuz istemiyor. İleri gitmesi gerekirken her gün bir öncekini arar hale geliyoruz. Demem o ki, birazda bu durum nasıl değişir, neler yapılabilir biraz da bunu konuşalım. Herkes aklına geleni yazsın, düşüncelerini, projelerini paylaşsın, bir beyin fırtınası yapalım.
Şimdi size bir olay anlatayım ben. Babam'ın görev yaptığı okulda 5.sınıfa giden çok zeki bir çocuk var. Dersleri iyiymiş fakat ailesi kendisini potansiyel iş gücü olarak gördüğü için okuldan alıyor. Bu bahsettiğim okul İstanbul'da bir kırsal kesimde. Yer ve isim vermek istemiyorum, zaten detayların çok önemi yok. Şimdi öte yandan bir de çevremde sıklıkla karşılaştığım bir durum var; bazı ebeveynler okumak istemeyen çocuğunu zorla okutmak için çabalayıp duruyor. Önüne hanlar hamamlar seriliyor tabir-i caizse ama yok, çıkmıyor. Bugün İstanbul'da bir sürü yayınevi var. Cağaloğlu hakeza öyle. Eskiye göre gerileme mi vardır ilerleme mi bilemem ama elimizin altında bugün istediğimiz yayını bulabilme şansımız var. Üstelik yayınevinden temin edildiğinde ucuza geliyor, olmadı temiz 2.el kitap bulmak yine istiklal caddesindeki sahaf ve pasajlarda çok çok kolay. Hal böyleyken kaç kişi kitap talep ediyor bilhassa genç nüfustan ? Oldukça az. Neden etmiyor bence bunun cevabını arayalım. Ben evvelden beri kitap okumayı severim. Bir çeşit tutku. Kimisi görünce bu kadar okuma kafayı sıyırırsın diyor. Kısa film çekiyoruz diyorum, çevremden aldığım ilk tepki : Porno mu ? Avrupalının bokunda boncuk falan aradığım yok ama uçurum kadar bir kültür farkı var. Antalyada otelde plaj voleybolu oynadığım turist oyun bitince yensin yenilmiş olsun gelip tokalaşıyor efendice. Neden hayran olmayayım ki ? Avrupadakiler bence çok şanslı. Şu istanbul'da yaşasalar kafayı yerler. Yemem diyenin ya çok sağlam bir sinir sistemi olması lazım yada ileri seviyede gamsızve tepkisiz. Ben olamıyorum, Türkiye'de kalmayı da düşünmüyorum.
Şimdi size bir olay anlatayım ben. Babam'ın görev yaptığı okulda 5.sınıfa giden çok zeki bir çocuk var. Dersleri iyiymiş fakat ailesi kendisini potansiyel iş gücü olarak gördüğü için okuldan alıyor. Bu bahsettiğim okul İstanbul'da bir kırsal kesimde. Yer ve isim vermek istemiyorum, zaten detayların çok önemi yok. Şimdi öte yandan bir de çevremde sıklıkla karşılaştığım bir durum var; bazı ebeveynler okumak istemeyen çocuğunu zorla okutmak için çabalayıp duruyor. Önüne hanlar hamamlar seriliyor tabir-i caizse ama yok, çıkmıyor. Bugün İstanbul'da bir sürü yayınevi var. Cağaloğlu hakeza öyle. Eskiye göre gerileme mi vardır ilerleme mi bilemem ama elimizin altında bugün istediğimiz yayını bulabilme şansımız var. Üstelik yayınevinden temin edildiğinde ucuza geliyor, olmadı temiz 2.el kitap bulmak yine istiklal caddesindeki sahaf ve pasajlarda çok çok kolay. Hal böyleyken kaç kişi kitap talep ediyor bilhassa genç nüfustan ? Oldukça az. Neden etmiyor bence bunun cevabını arayalım. Ben evvelden beri kitap okumayı severim. Bir çeşit tutku. Kimisi görünce bu kadar okuma kafayı sıyırırsın diyor. Kısa film çekiyoruz diyorum, çevremden aldığım ilk tepki : Porno mu ? Avrupalının bokunda boncuk falan aradığım yok ama uçurum kadar bir kültür farkı var. Antalyada otelde plaj voleybolu oynadığım turist oyun bitince yensin yenilmiş olsun gelip tokalaşıyor efendice. Neden hayran olmayayım ki ? Avrupadakiler bence çok şanslı. Şu istanbul'da yaşasalar kafayı yerler. Yemem diyenin ya çok sağlam bir sinir sistemi olması lazım yada ileri seviyede gamsızve tepkisiz. Ben olamıyorum, Türkiye'de kalmayı da düşünmüyorum.