Kanal 1'in Yayıncılık Anlayışı
Posted: Sat Jun 17, 2006 5:13 pm
1974'ten başlayarak, gerek tek kanallı dönemde, gerekse özel televizyonların birer pıtrak gibi hızla karşımıza dikildikleri 90'lı yıllarda, Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası organizasyonlarını yayınlama alışkanlığını hiç elinden bırakmamıştı TRT...
Halit Kıvanç, Tansu Polatkan, Orhan Ayhan, daha sonra Ercan Taner, Abidin Aydoğdu, Levent Özçelik, Yalçın Çetin, Kerem Öncel gibi spikerleriyle kimileri tarafından "azap çektiren kanal" olarak mimlenmiş, kimilerince "ustalara ve işi bilenlere saygısını koruyan kanal" diye bellenmişti.
Kim ne derse desin; TRT bir "okul"dur, bir "ocak"tır...
Mevzu bu değil... Sadece girizgah baabında hatırlatma olsun diye yazdım.
Bu sene ilk defa bir Dünya Kupası'nın yayın haklarını Turgay Ciner'in sahibi olduğu medya grubu satın aldı ve maçları, sonradan ATV'nin paravan kanalı olarak açılan Kanal 1'de halka sunma kararı aldı.
Buraya kadar herşey normal...
Hatta ilk defa kupayı özel bir kanaldan izleyecek olmanın tadına alışkın olmadığımız heyecanı üzerimizde saklıydı diyebiliriz.
Fakat Kanal 1, "Dünya Kupası yayınlama" ile "maç yayınlama" kavramlarını karıştırıp, Türkiye'deki futbolseverlerin kupa zevkini piç edince bana da bu yazıyı yazmak düştü...
* * *
Yazının anafikrine en baştan başlayayım:
Kanal 1'in kupa öncesi ve kupa sonrası yayınları tam bir rezalet!
Çoğu kimsenin burun kıvırdığı TRT'nin yayınları bile, maç öncesi evsahibi ülkenin atmosferini ve maça saatler/dakikalar kala maçın yapılacağı stadın çevresindeki ortamı en iyi şekilde yansıtma, takımların hazırlandığı kamplardaki en son gelişmeleri gün boyu izleyiciye iletme, "Kupa Özel" programlarında ünlü otoritelere maçları yorumlatma, maçlardan sonra detaylı ve ciddi analizlerle bilgilendirme; "kısacası futbolsever televizyonunu açtığı andan itibaren Dünya Kupası havasını 24 saat boyunca ona yaşatma" kavramından yoksun değildi.
2006'yı Türk izleyicisiyle buluşturan kanalın yayınlarında ne yazık ki bu dediklerime ulaşmak mümkün değil! Abuk subuk magazin ve kadın programları, çerden çöpten bulunmuş eski diziler, çizgi filmler, kısacası bir sürü saçma sapan, gereksiz bant israfı...
Futbolseverlere layık gördükleri "Kupa özel" programları ise ayrı bir fecaat! Öğlen yayınlarına şarkıcı İsmail YK ve Altay'ı yorumcu olarak çağırmak, veyahut bazı akşamlarda Ece Erken'e ve Buket Saygı'ya maçların gidişatını sormak ne menem bir aklın icadıdır, anlamak olası değil.
Ötesi de var: 23:45'te gecenin son maçı bitiyor, ekranda yorumcu kisvesi altında iki tane adam beliriyor: Ahmet Çakar ve Tolga Alpaslan!.. Hadi Ahmet Çakar neyse de, "Tahminci Abi" diye şişirdikleri yanındaki gerzeğin futbol bazında bir karacahil olduğunu anlamak için fazla zekaya gerek yok!.. Yaptığı yorumlar genellikle şu şekilde: "X, Y'yi parçalar hocam... D, Z'yi mahveder, maç 7-8 bile olur... G, H'yi havada-karada-suda yenmezse ben de yorumculuğu bırakırım hocam..." Zaten adamın üçüncü sınıf "İddaa" tahminlerinde bulunmasının dışında tek özelliği; müzik yapımcısı Erol Köse'nin asistanı olması... Garip ama gerçek!
Koskoca yayıncı kuruluş, "yorumcu" olarak bir Rıdvan Dilmen'i, Mert Aydın'ı, Uğur Meleke'yi, Ogan Tarhan'ı, Mehmet Demirkol'u, Banu Yelkovan'ı vs çıkartamamışsa alsın iade etsin o yayıncılık hakkını!
Bir de maçların çoğunu stadyumdan değil, İstanbul'daki stüdyolarından anlatma hadisesi var ki; çok kişinin midesini bulandırmaya yeter de artar bile!..
* * *
En ilgincini en sona bıraktım...
Bu tip turnuvaların grup maçlarının sonuncusu, yani 3. maçları eşzamanlı olarak yapılır: Sözgelimi X grubunun son maçları (a-b ve c-d karşılaşmaları) turnuva organizatörlerince aynı saate konulur.
Geçmişte yayın hakkı TRT'deyken, devlet kanalımız maçların birini TRT 1'e, öbürünü TRT 2'ye yerleştirerek, izleyiciyi maçlardan birinden feragat etmek zorunda bırakmazdı.
Şimdi Kanal 1'in "Kanal 2" diye bir ikiz kardeşi olmadığına göre ne olacak?
Söyleyeyim... Kanalın spor müdürü Gökhan Telkenar, çakışan iki maçtan hangisinin daha önemli olduğuna karar verecek ve saatler maç saatini gösterdiğinde Telkenar'ın uygun gördüğü karşılaşma naklen seyredilebilecek. Ya ötekisi? Onu da gece yarısı banttan seyredebilecekmişiz...
İşte arayıp da yıllardır bir türlü bulamadığımız "ciddi yayıncılık anlayışı" budur(!)
* * *
Çağın teknolojisinin en verimlisinin ülkemizde hazırkıta bulunduğu 2006 günlerinde, Dünya Kupası'nın -maçlarını takip etmek dışında- en ufak bir nimetinden yararlanamıyor Türk insanı.
Son sözüm bir müjde: 2008 ve 2010 eskisi gibi yine TRT'den yayınlanacak.
Yüzlerce özel kanalın ekranlarda sidik yarıştırdığı günümüzde, bir Dünya Kupası işinin üstesinden gelemeyip bizi devlet kanalına mahkum edenlere yazıklar olsun!
Halit Kıvanç, Tansu Polatkan, Orhan Ayhan, daha sonra Ercan Taner, Abidin Aydoğdu, Levent Özçelik, Yalçın Çetin, Kerem Öncel gibi spikerleriyle kimileri tarafından "azap çektiren kanal" olarak mimlenmiş, kimilerince "ustalara ve işi bilenlere saygısını koruyan kanal" diye bellenmişti.
Kim ne derse desin; TRT bir "okul"dur, bir "ocak"tır...
Mevzu bu değil... Sadece girizgah baabında hatırlatma olsun diye yazdım.
Bu sene ilk defa bir Dünya Kupası'nın yayın haklarını Turgay Ciner'in sahibi olduğu medya grubu satın aldı ve maçları, sonradan ATV'nin paravan kanalı olarak açılan Kanal 1'de halka sunma kararı aldı.
Buraya kadar herşey normal...
Hatta ilk defa kupayı özel bir kanaldan izleyecek olmanın tadına alışkın olmadığımız heyecanı üzerimizde saklıydı diyebiliriz.
Fakat Kanal 1, "Dünya Kupası yayınlama" ile "maç yayınlama" kavramlarını karıştırıp, Türkiye'deki futbolseverlerin kupa zevkini piç edince bana da bu yazıyı yazmak düştü...
* * *
Yazının anafikrine en baştan başlayayım:
Kanal 1'in kupa öncesi ve kupa sonrası yayınları tam bir rezalet!
Çoğu kimsenin burun kıvırdığı TRT'nin yayınları bile, maç öncesi evsahibi ülkenin atmosferini ve maça saatler/dakikalar kala maçın yapılacağı stadın çevresindeki ortamı en iyi şekilde yansıtma, takımların hazırlandığı kamplardaki en son gelişmeleri gün boyu izleyiciye iletme, "Kupa Özel" programlarında ünlü otoritelere maçları yorumlatma, maçlardan sonra detaylı ve ciddi analizlerle bilgilendirme; "kısacası futbolsever televizyonunu açtığı andan itibaren Dünya Kupası havasını 24 saat boyunca ona yaşatma" kavramından yoksun değildi.
2006'yı Türk izleyicisiyle buluşturan kanalın yayınlarında ne yazık ki bu dediklerime ulaşmak mümkün değil! Abuk subuk magazin ve kadın programları, çerden çöpten bulunmuş eski diziler, çizgi filmler, kısacası bir sürü saçma sapan, gereksiz bant israfı...
Futbolseverlere layık gördükleri "Kupa özel" programları ise ayrı bir fecaat! Öğlen yayınlarına şarkıcı İsmail YK ve Altay'ı yorumcu olarak çağırmak, veyahut bazı akşamlarda Ece Erken'e ve Buket Saygı'ya maçların gidişatını sormak ne menem bir aklın icadıdır, anlamak olası değil.
Ötesi de var: 23:45'te gecenin son maçı bitiyor, ekranda yorumcu kisvesi altında iki tane adam beliriyor: Ahmet Çakar ve Tolga Alpaslan!.. Hadi Ahmet Çakar neyse de, "Tahminci Abi" diye şişirdikleri yanındaki gerzeğin futbol bazında bir karacahil olduğunu anlamak için fazla zekaya gerek yok!.. Yaptığı yorumlar genellikle şu şekilde: "X, Y'yi parçalar hocam... D, Z'yi mahveder, maç 7-8 bile olur... G, H'yi havada-karada-suda yenmezse ben de yorumculuğu bırakırım hocam..." Zaten adamın üçüncü sınıf "İddaa" tahminlerinde bulunmasının dışında tek özelliği; müzik yapımcısı Erol Köse'nin asistanı olması... Garip ama gerçek!
Koskoca yayıncı kuruluş, "yorumcu" olarak bir Rıdvan Dilmen'i, Mert Aydın'ı, Uğur Meleke'yi, Ogan Tarhan'ı, Mehmet Demirkol'u, Banu Yelkovan'ı vs çıkartamamışsa alsın iade etsin o yayıncılık hakkını!
Bir de maçların çoğunu stadyumdan değil, İstanbul'daki stüdyolarından anlatma hadisesi var ki; çok kişinin midesini bulandırmaya yeter de artar bile!..
* * *
En ilgincini en sona bıraktım...
Bu tip turnuvaların grup maçlarının sonuncusu, yani 3. maçları eşzamanlı olarak yapılır: Sözgelimi X grubunun son maçları (a-b ve c-d karşılaşmaları) turnuva organizatörlerince aynı saate konulur.
Geçmişte yayın hakkı TRT'deyken, devlet kanalımız maçların birini TRT 1'e, öbürünü TRT 2'ye yerleştirerek, izleyiciyi maçlardan birinden feragat etmek zorunda bırakmazdı.
Şimdi Kanal 1'in "Kanal 2" diye bir ikiz kardeşi olmadığına göre ne olacak?
Söyleyeyim... Kanalın spor müdürü Gökhan Telkenar, çakışan iki maçtan hangisinin daha önemli olduğuna karar verecek ve saatler maç saatini gösterdiğinde Telkenar'ın uygun gördüğü karşılaşma naklen seyredilebilecek. Ya ötekisi? Onu da gece yarısı banttan seyredebilecekmişiz...
İşte arayıp da yıllardır bir türlü bulamadığımız "ciddi yayıncılık anlayışı" budur(!)
* * *
Çağın teknolojisinin en verimlisinin ülkemizde hazırkıta bulunduğu 2006 günlerinde, Dünya Kupası'nın -maçlarını takip etmek dışında- en ufak bir nimetinden yararlanamıyor Türk insanı.
Son sözüm bir müjde: 2008 ve 2010 eskisi gibi yine TRT'den yayınlanacak.
Yüzlerce özel kanalın ekranlarda sidik yarıştırdığı günümüzde, bir Dünya Kupası işinin üstesinden gelemeyip bizi devlet kanalına mahkum edenlere yazıklar olsun!