Rakibin en iyi oyuncusu tribünde. Takım, bir üst turu neredeyse garantilemiş olmanın verdiği rehavetle sahaya çıkmış. Kendini hiç sıkmıyor bile. Tribünler maça ilgisiz ve üstüne üstlük Ramos henüz ilk yarıda direk kırmızıyla atılınca uzunca bir müddet 10 kişi oynamak zorunda kalıyorlar. Ama gelin görün ki, böylesine şartlarda bile, özellikle son 15 gündür, söylenip söylenmediği kendisi tarafından bile net olarak ifade edilemeyen Mancini'nin açıklamaları nedeniyle Galatasaray beraberliğe çoktan
yatmış. durumda. Abartmıyorum, Real 8 kişi kalsa oradan alınacak 1 puan bizi sevindirecek
Her ne kadar, rakibin salt pas trafiğiyle bile bizden kalite olarak fersah fersah ileride olduğunu gösterdiğini kabul etsem de, bu şartlardaki bir maçta 3 puan almanın, son hafta nasıl bir atmosferde olacağını asla kestiremediğimiz ve mutlaka kazanmak zorunda olduğumuz bir maçta, Juventus karşısında galip gelmekten çok daha kolay olduğuna inanıyorum. Ama öyle bir koşullanmışlık içindeki takım, rakip kaleye bile gidemiyor, gitmek istemiyor, düşünmüyor. Ancelotti'nin, 2-1'den sonra gelen 3.gol'ün sevincinde yaptığı hareket aslında her şeyi özetliyor. Gücünün sınırlarını bilmesine karşın, Galatasaray gibi bir takıma karşı maçı koparmanın sevincini yaşıyor adam yumruğuyla. Bir Kopenhag maçında öyle bir hareket yapacağına hiç ihtimal vermiyorum. Galatasaray'ı, Galatasaray'ın kendisinden bile çok daha fazla ciddiye aldığını, rakibinin yıllarca Avrupa arenasında savaşarak yaptığı o isme saygısını gösteriyor.
Maçlar kaybedilebilir ama bu zihniyet büyük takım olgusuyla kesinlikle örtüşmüyor ve asla kabul edilemez. Beraberliğe razı olan takım, oynamadığı maçta yine 4 tane, 2 maçta da toplam 10 tane gol yedi. Ne anladık peki biz bu işten? Korktuk, kaybettik. Cesur oynasak bundan daha kötüsü mü olacaktı yani? Veya oldu, maç diyelim 10-1 bitti. Ne farkı var? Kaybedilen ikisinde de 3 puan değil mi? Bu mantalitenin de sorumlusu tek değil; teknik patrondan kulup başkanına ve oradan futbolcuya kadar herkesin payı var.
Bu anlayışla -UEFA gelirlerini bir kenarda bırakıp sportif açıdan değerlendirirsek- gruptan çıksan ne olur, çıkmasan ne olur. Juventus İstanbul'daki maçın net favorisi. Yensek bile fikrim değişmez.
Yıllar önce leblebi gibi gol atan Jardel hiç koşmadığı, takımı eksik oynattığı gerekçesiyle aylarca hakkındaki karalama kampanyalarına maruz kaldı, Hıncal Uluç bıkmadan usanmadan, haftalarca sadece onu yazdı, nitekim neticede bir sene sonra adam gönderildi/gitti. Dany kusura bakmasın, sahaya bir kişi eksik çıkarım, yine de kadroya almam. Bu adam Galatasaray'da sürekli banko oynuyorsa, Bank Asya'da Mersin İdman Yurdu'nda oynayan örneğin bir Ben Yahia'ya, Türkiye'nin onlarca vilayetinde, futbolcu olmak hevesiyle yanıp tutuşan, arzulu, yetenekli, sayıları belki binlerle ifade edilebilecek futbol okullarındaki gencecik çocuklara yazık...