Şampiyon'a Alkış... G.Saray'a Utanç... GS-FB 1-2
Moderator: Staff
-
- Posts: 464
- Joined: Fri Oct 07, 2005 1:22 am
- Location: Ankara
Şampiyon'a Alkış... G.Saray'a Utanç... GS-FB 1-2
Geçen sezon dünyamızı karartan 4-0'lık derbiden bugüne sanırım hiç maç başlığı açmamıştım.
Kısmet yine bir Fener maçınaymış.
Formaliteden ibaret...
Kısmet yine bir Fener maçınaymış.
Formaliteden ibaret...
Last edited by Can Baysan on Sat May 19, 2007 9:21 pm, edited 2 times in total.
Liseli vardı ya ah o liseli...
-
- Posts: 6299
- Joined: Thu Mar 30, 2006 6:35 pm
- Location: Alisamiyene 10 dk
- Contact:
-
- Posts: 2806
- Joined: Tue Oct 22, 2002 9:07 pm
- Location: Ankara - Yas:29
- Contact:
Trabzon macindan sonra FBli futbolcularin roportajlarini dinlemistim, onlarin kafasinda lig artik bitmis. Muhtemelen bu hafta guzel eglenecekler. Eger bu macta da Fener'i yenemezsek bir daha FB maclari icin en ufak umut beslemem zaten. Besiktas da kazan gibi kaynadigi icin , aksi yonde tum cabalarimiza ragmen CL sansimiz fazla. Biraz olsun isi ciddiye alirlar umarim.
Alkislama konusunda, ben "alkislayalim" dedim. Guzel bir hareket olur. Alkisi haketmeyen cok adam var FB yonetiminde ama futbolculari hakediyor en azindan. Ama alkis olacagina ihtimal vermyorum.
Alkislama konusunda, ben "alkislayalim" dedim. Guzel bir hareket olur. Alkisi haketmeyen cok adam var FB yonetiminde ama futbolculari hakediyor en azindan. Ama alkis olacagina ihtimal vermyorum.
-
- Moderator
- Posts: 13009
- Joined: Tue Oct 22, 2002 7:47 am
- Location: New Jersey /USA
-
- Posts: 1755
- Joined: Tue Oct 22, 2002 10:32 pm
- Location: Yesilyurt - Ist
Tolga; gozunu seveyim, nicin alkıslayalım bu elemanları. Yoneticisinden tut, futbolcusuna kadar her gittikleri yerde yeriliyor, elestiriliyorlar. 5-1 kazandıgımız Fortis Kupa macı sonrası, BJK a yenildikleri Fortis Kupa macı sonrası torene dahi katılmadılar. Sahada hindili kutlamalar, mac sonrası kosup kale aglarına kendi bırakıp anırmalar, cesitli hazımsızlık ve bir dizi sımarıklık orneklemeleri nedense hep bu gruptan dogdu ve turedi. Is icin Turkiye nin farklı yorelerini geziyorum; Trabzon dan tut Konya ya, Afyon dan tut Canakkale ye kadar spor ile az cok ilgili her kesim bu topluluga karsı mesafeli, tepkili ve soguk. Keza GS seyircisine, futbolcusuna senelerdir yapılanlar ortada iken nicin bu takımı ve oyuncularını alkıslamalıyım bana anlatın.
2000 senesinde Haziran ayındaki pilava UEFA Kupasını getirmislerdi. Hatıra foto cektirdik. Ayakustu koridorda karsılastıgımız Sn. Cansun a sorduk. Bu kulupten ve futbolcusundan ne resmi ne de sozlu bir kutlama, tebrik alınmıstır.
Florya ya gelen her PAF takımlarını FB dahil, amator spor ruhu tasıdıkları ve samimi davranıslarından oturu alkısladık. GS toplumu kotu ile iyiyi ayırt edebilecek, kimi nerede nasıl taltif etmesi gerektigini bilen bir gruptur. 33. Haftada Sampiyon olmus GS, SS gitseydi boyle bir uygulamanın yapılacagını teklif degil hayal bile edemezsiniz. Ben etrafımda tanıdıgım FB arkadaslarımı, dostlarımı tebrik ediyorum. FB yi ve FB lileri tebrik konusunda da son derece seciciyim. Evimin onunden gecerken yasını basını almıs insanların yuzune anırarak “alkıslayın ulan ibneler” diyen bir zihniyeti ve sahadaki temsilcisini ben futbolcumun alkıslamasını istemem.
100. yıllarında aldıkları sampiyonluk kutlu olsun, sevinmek haklarıdır, doya doya kutlasınlar. GS futbolcusunun emegine saygı gostermeyenleri, elde ettikleri basarıyı kucumseyip, tesaduf diye adlandıranları futbolcuma alkıslatmak isi sirazesinden cıkartmaktır.
2000 senesinde Haziran ayındaki pilava UEFA Kupasını getirmislerdi. Hatıra foto cektirdik. Ayakustu koridorda karsılastıgımız Sn. Cansun a sorduk. Bu kulupten ve futbolcusundan ne resmi ne de sozlu bir kutlama, tebrik alınmıstır.
Florya ya gelen her PAF takımlarını FB dahil, amator spor ruhu tasıdıkları ve samimi davranıslarından oturu alkısladık. GS toplumu kotu ile iyiyi ayırt edebilecek, kimi nerede nasıl taltif etmesi gerektigini bilen bir gruptur. 33. Haftada Sampiyon olmus GS, SS gitseydi boyle bir uygulamanın yapılacagını teklif degil hayal bile edemezsiniz. Ben etrafımda tanıdıgım FB arkadaslarımı, dostlarımı tebrik ediyorum. FB yi ve FB lileri tebrik konusunda da son derece seciciyim. Evimin onunden gecerken yasını basını almıs insanların yuzune anırarak “alkıslayın ulan ibneler” diyen bir zihniyeti ve sahadaki temsilcisini ben futbolcumun alkıslamasını istemem.
100. yıllarında aldıkları sampiyonluk kutlu olsun, sevinmek haklarıdır, doya doya kutlasınlar. GS futbolcusunun emegine saygı gostermeyenleri, elde ettikleri basarıyı kucumseyip, tesaduf diye adlandıranları futbolcuma alkıslatmak isi sirazesinden cıkartmaktır.
"Adnan Sezgin'in attığı her imzanın altına ben imzamı atarım. Bu mesleği en iyi bilen adam." ADNAN POLAT
"Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı."
"Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı."
-
- Site Admin
- Posts: 6041
- Joined: Wed Oct 16, 2002 6:57 pm
- Location: Stockholm
Hincal Uluc'un yazisindan alinti. Benim dusuncelerimi ifade eden bir yari:
Soru: Galatasaray'ın İngiltere'de olduğu gibi Fenerbahçe'yi alkışlarla karşılayarak
fair-play yolunu açması isteniyor. Böyle bir hareket bekliyor musunuz?
Şimdi bu hareketi bugünden itibaren başlatacak olanları söyleyeyim: Aziz
Yıldırım, Ali Koç, Mahmut Uslu, Murat Özaydınlı. Türkiye'ye çirkinliği
getirenlerin elebaşıları bunlar. Düşmanlığı getirenlerin elebaşıları bunlar. Ucuz
senaryoları yayanların elebaşıları bunlar. Türkiye'de, Saracoğlu Stadı'nın
dışındaki her sahada Fenerbahçe düşmanlığı yaratanlar bunlar. Bunların
yönettiği bir kulübü, Galatasaray seyircisi alkışlamaz. Fenerbahçe'yi alkışlar.
Fenerbahçe'yi Galatasaray seyircisi ayakta alkışlar ama bunların yönettiği
kulübü alkışlamaz.
-
- Posts: 3601
- Joined: Sat Jan 15, 2005 11:06 pm
- Location: Izmir
Murat Selam,Murat Biricik wrote:Tolga; gozunu seveyim, nicin alkıslayalım bu elemanları. Yoneticisinden tut, futbolcusuna kadar her gittikleri yerde yeriliyor, elestiriliyorlar. 5-1 kazandıgımız Fortis Kupa macı sonrası, BJK a yenildikleri Fortis Kupa macı sonrası torene dahi katılmadılar. Sahada hindili kutlamalar, mac sonrası kosup kale aglarına kendi bırakıp anırmalar, cesitli hazımsızlık ve bir dizi sımarıklık orneklemeleri nedense hep bu gruptan dogdu ve turedi. Is icin Turkiye nin farklı yorelerini geziyorum; Trabzon dan tut Konya ya, Afyon dan tut Canakkale ye kadar spor ile az cok ilgili her kesim bu topluluga karsı mesafeli, tepkili ve soguk. Keza GS seyircisine, futbolcusuna senelerdir yapılanlar ortada iken nicin bu takımı ve oyuncularını alkıslamalıyım bana anlatın.
2000 senesinde Haziran ayındaki pilava UEFA Kupasını getirmislerdi. Hatıra foto cektirdik. Ayakustu koridorda karsılastıgımız Sn. Cansun a sorduk. Bu kulupten ve futbolcusundan ne resmi ne de sozlu bir kutlama, tebrik alınmıstır.
Florya ya gelen her PAF takımlarını FB dahil, amator spor ruhu tasıdıkları ve samimi davranıslarından oturu alkısladık. GS toplumu kotu ile iyiyi ayırt edebilecek, kimi nerede nasıl taltif etmesi gerektigini bilen bir gruptur. 33. Haftada Sampiyon olmus GS, SS gitseydi boyle bir uygulamanın yapılacagını teklif degil hayal bile edemezsiniz. Ben etrafımda tanıdıgım FB arkadaslarımı, dostlarımı tebrik ediyorum. FB yi ve FB lileri tebrik konusunda da son derece seciciyim. Evimin onunden gecerken yasını basını almıs insanların yuzune anırarak “alkıslayın ulan ibneler” diyen bir zihniyeti ve sahadaki temsilcisini ben futbolcumun alkıslamasını istemem.
100. yıllarında aldıkları sampiyonluk kutlu olsun, sevinmek haklarıdır, doya doya kutlasınlar. GS futbolcusunun emegine saygı gostermeyenleri, elde ettikleri basarıyı kucumseyip, tesaduf diye adlandıranları futbolcuma alkıslatmak isi sirazesinden cıkartmaktır.
Ben de alkislanmamasi gorusundeyim.
Konsantrasyon, concentration, concentracion
nefvakfi.org
nefvakfi.org
-
- Moderator
- Posts: 13009
- Joined: Tue Oct 22, 2002 7:47 am
- Location: New Jersey /USA
Sahasinda rakip futbolcunun kafasina eline geleni atan, hele hele rakip takimin TD'sini alnini yaran bir zihniyet elbette alki$lanmaz. Ne zaman adam gibi rakibe davranmayi ve yenildiklerinde gosterilmesi gereken centilmenlogo ogrenir ve gosterirler o zaman alki$i hak ederler.
Bunun anketi manketi filan olmaz. Boyle bedevadan alki$latamazlar kendilerini.
Bunun anketi manketi filan olmaz. Boyle bedevadan alki$latamazlar kendilerini.
Cengiz Akgun
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
-
- Staff Member
- Posts: 1271
- Joined: Thu Nov 07, 2002 4:25 pm
- Location: Washington, DC USA
-
- Posts: 470
- Joined: Thu Oct 24, 2002 1:47 am
- Location: Almanya<--izmir
Alkisi haketmeyen, her kuruma, her rakibe, her kisiye saldirip hakaret eden bir kulüp ve sporcusu neden alkislansin ki ?
Illa alkis olacaksa, olsa olsa alkisli protesto olabilir.
Eger Galatasaray son iki macinda 4 puan kaybetmeseydi, ve matematiksel dahi olsa sampiyonluk sansimiz olsaydi, bunlar bütün hafta ortaligi gerip karsitirip ne pislikler yaparlardi.
Önce iyi niyet gösterisi olarak kendi evlerinde "SS Stadinda" rakiplerini dogru dürüst agirlamayi ögrensinler.
"Misafir takim" tribünlerine hayvan ve insan pisligi dökmeden. Rakip futbolculari , yöneticleri, taraftarli pataklamadan bir mac oynasinlar.
Stad isiklarini kapatmadan, kamera kablosu kesmeden, vs. , vs., vs.
Her puan kaybinda caz yapip ortaligi ayaga kaldirmasinlar.
O günleri bir görelim !
Fakat biz o günleri göremeyecegiz eminim.
Illa alkis olacaksa, olsa olsa alkisli protesto olabilir.
Eger Galatasaray son iki macinda 4 puan kaybetmeseydi, ve matematiksel dahi olsa sampiyonluk sansimiz olsaydi, bunlar bütün hafta ortaligi gerip karsitirip ne pislikler yaparlardi.
Önce iyi niyet gösterisi olarak kendi evlerinde "SS Stadinda" rakiplerini dogru dürüst agirlamayi ögrensinler.
"Misafir takim" tribünlerine hayvan ve insan pisligi dökmeden. Rakip futbolculari , yöneticleri, taraftarli pataklamadan bir mac oynasinlar.
Stad isiklarini kapatmadan, kamera kablosu kesmeden, vs. , vs., vs.
Her puan kaybinda caz yapip ortaligi ayaga kaldirmasinlar.
O günleri bir görelim !
Fakat biz o günleri göremeyecegiz eminim.
UEFA'da Arsenal'i, Süper Kupada Madrid'i.....
-
- Posts: 1755
- Joined: Tue Oct 22, 2002 10:32 pm
- Location: Yesilyurt - Ist
Gokcigdem super bir soru! Bence 1 den 10 kadar deger verilecek bir skalada minimum 6 yı bulman gerekiyor ki FB yoneticiligine aday olabilesin. Yonetici olduktan sonra da istikrar ve iyi performans gostererek en azından 10 uzerinden 8 i yakalaman gerekiyor.
Performans dusuklugu yasandıgı zaman bu periyoddan cıkmak icin yaratıcı olmak gerekiyor. Tıpkı Murat Ozaydınlı nın seyircisiz oynanan macta, SS balkonuna cıkıp, dısarıda tezahurat yapan taraftarı gorunce kafayı iki yana sallayıp aglaması gibi. Ya da Mahmut Uslu nun Basbakanı Cumhurbaskanlıgı secimini bırakıp futbola odaklanmasını ve FB ye yapılanları takip etmesini zikretmek gibi. Bunlar yaratıcı oldugu kadar minimum artı 2 puan etkisi yaratan densizlikler.
Bu arada FB li bir arkadasımdan email geldi. Hic okumadıgım ve pek de haz etmedigim ve sevmedigim Cengiz Candar ın FB sampıyonlugu icin gorusleri asagıda.
15.05.2007 / Cengiz Çandar /
Haftaya bambaşka bir Türkiye ile başladık. Hayır, İzmir’de Ankara-Tandoğan ve İstanbul-Çağlayan mitinglerini de aşan sayı ve coşkuyla gerçekleşen “cumhuriyet mitingi”nin görkeminden ötürü değil. Fenerbahçe’nin şampiyonluğundan ötürü.
Yarım yüzyılı aşkın bir süredir hiç eksilmeyen bir tutkuyla Fenerbahçeli olduğum için, bu dünyada edindiğim en güçlü sezgi; sayısı Türkiye’nin toplam nüfusunun üçte birine dayanan Fenerbahçe camiasının ruh haletine ilişkindir.
Günlerdir yakın çevreme, “Eğer Fenerbahçe, bu yıl futbolda şampiyonluğu kaçırırsa, milyonlarca kişiyi kaplayacak depresif ruh hali, Türkiye’nin zaten krizli siyasi atmosferini öyle olumsuz biçimde etkileyecektir ki, ülkede her şey kötüye doğru gidecektir” diyordum.
Bu görüşümde gayet ciddi ve samimiydim. Geçen yıl, tüm futbol lig sezonunu önde götürdükten sonra son maçın son saniyelerinde avucunun içinden kaçan şampiyonluk, Fenerbahçeli milyonlarda, Fenerbahçeli olmayan kimsenin kolay kolay anlaması mümkün olmayan bir “travma”ya yol açmıştı.
Bu yıl Fenerbahçe’nin “100. yılı” ve camianın üzerine, geçen yıl son saniyelerde kaçırılan şampiyonluğun “travma”sına ek olarak, bir de “100. yılda şampiyonluk zorunluluğu” gibi olağanüstü bir psikolojik baskı bindi. Fenerbahçe, bu sezonu “şampiyon” bitirmeseydi, Türkiye’nin “ruh iklimi”nin olduğundan daha da fazla bozulacağına hiç kuşku yoktu.
Bu futbol sezonuna, geçen yılın etkisiyle sarsıntılı biçimde girildi ama 34 haftalık süper lig adlı maratonun daha ilk maçında Fenerbahçe liderliği ele geçirdi. Altıncı haftada liderliği Vestel Manisaspor’a kaptırdı ve 11'inci haftada geri aldı. O gün bugündür “zirve”de kaldı ve 32'nci haftada şampiyonluğunu ilan etti.
Gerilim, 30'uncu haftada, şampiyonluk tehdit altına girdiği vakit patlak verdi. Cumhurbaşkanlığı seçiminin kilitlendiği hafta sonu. “27 Nisan askeri müdahalesi”yle aynı hafta sonu.
Türkiye, “iki cumhuriyet”in “eşzamanlı”gerilimini kaldıramazdı. Malum, milyonlarca taraftarının gözünde, bir “Fenerbahçe Cumhuriyeti” var.
Fenerbahçe’nin önceki gece gelen şampiyonluğuyla Türkiye, önümüzdeki döneme daha iyimser bakabilir, nefes alabilir.
***
Yukarıdaki satırlar, bizim mutlu bir Fenerbahçeli olmamızdan kaynaklanmıyor; zira “ampirik olgular”, vurguladığımız hususu destekliyor. Bu konuda, arkadaşımız Gökçe Aytulu’nun şunun şurasında 5 Mayıs tarihli ve “Fenerbahçe krize girince, Türkiye de çalkalanıyor” başlıklı Referans’taki yazısı, bu “olgu”yu ortaya koyuyor.
Yazının ilk cümleleri, yazı başlığı ile aynı sonuca çıkan, ters yönden bir saptama yapıyordu: “Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik ve siyasi krizlerine paralel olarak kendini 'cumhuriyet' olarak nitelendiren Fenerbahçe de çalkantı yaşıyor. Fenerbahçe'nin kazandığı yıllarda Türkiye ekonomisi büyüyor.”
Gökçe Aytulu, “cumhurbaşkanı krizi” ile “e-muhtıra” tartışmalarının yaşandığı günlerde Fenerbahçe’nin Futbol Federasyonu ile “tarihinin en büyük kavgası”na tutuşmasının, ligden çekilme tehdidinin çalkantısının yaşanmasının çok şaşırtıcı olmadığını şu satırlarla ortaya koyuyordu:
“Fenerbahçe’nin krizleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin krizleriyle önemli bir paralellik gösteriyor. Özellikle 1980’den beri Fenerbahçe ve Türkiye’nin aynı dönemlerde krize girdiği görülüyor. Türkiye’de darbe ve muhtıraların olduğu senelerin hiçbirinde (1960-71-80-97) Fenerbahçe şampiyon olamadı.”
Her iki “cumhuriyet”in olumlu örnekleri de birbirine paralel. İşte, Gökçe Aytulu’nun bu konudaki değerlendirmesi: “Fenerbahçe’nin başarılı olduğu senelerde Türkiye ekonomisinin de iyi yolda olduğu gözüküyor. 1980’den bu yana Fenerbahçe’nin şampiyonluklarına bakıldığında 2001 yılı haricinde Türkiye ekonomisinin de sürekli büyüdüğü gözleniyor. Türkiye ekonomisi 1983’te 4.2, 1985’te 4.3, 1989’da 1.6, 1996’da 7.9 büyürken Fenerbahçe aynı yıllarda şampiyon oldu.”
Son dört yıllık ekonomik büyüme periyodunda Fenerbahçe’nin üç şampiyonluğu bulunduğunun da altını çizelim.
Bir de son 27 yıl içinde Türkiye’nin çalkantı yaşadığı kritik tarihlerle hemen hemen aynı dönemlerde Fenerbahçe Kulübü’nün de kongreye gitme kararı aldığı, yani bir “yönetim krizi” yaşadığına dikkat çekiliyor. 1980, 1994 ve 1998 yılları buna örnek gösteriliyor. Buradan hareketle Gökçe Aytulu soruyordu: “Şimdi akıllara şu soru geliyor: 22 Temmuz’un öncesi ya da sonrasında Fenerbahçe’yi bir kongre bekliyor olabilir mi?”
Bu sorunun cevabı, önceki gece alındı: Hayır. Fenerbahçe, şampiyon oldu. Fenerbahçe, krizden çıktı. Milyonlarca Fenerbahçeli mutlu. Bu ruh hali, ülkenin siyasi iklimine de mutlaka olumlu etkisini yayacaktır.
***
Hatta, yukarıdaki “ampirik” sonuçlara bakarak bu kez, “askeri müdahale”nin tutmadığını, oturmadığını, Türkiye’deki “demokratik süreç”in “askeri müdahale”nin üstesinden geldiğini bile düşünebiliriz.
Ankara-İstanbul-İzmir mitingleri (Manisa ve Çanakkale’deki "KDV"leri ile birlikte) her ne kadar “askeri müdahaleye karşı demokrasiyi savunma” gösterileri değilseler de daha önce sokağa çıkma alışkanlıkları bulunmayan, genellikle şehirli orta sınıflar açısından “darbeci girişimleri”anlamsızlaştıracak bir “sivil seferberlik” olarak belirdi.
Fenerbahçe’nin milyonlara yaydığı şampiyonluk coşkusu, tümünü aşan bir “sivil seferberlik.” Pazar gecesi saat 21.00’de aynı anda, İstanbul, Ankara, İzmir, Muğla ve yurdun dört bir yanı sokaklara döküldü. Batman’dan bir arkadaşım aradı, “Burası görülmeye değer. Batman, ne Fenerbahçeliymiş meğerse. Şehir meydanında yer yerinden oynuyor” dedi. Bildiğim için Moskova’nın, evet Moskova’nın da farklı olmadığından emindim.
Hiç kuşkusuz, en önemli gösterge, “Fenerbahçe Cumhuriyeti”nin “tören alanı” Bağdat Caddesi’dir.
Hiçbir ön hazırlık olmadan gece karanlığında havai fişek gösterileriyle sahneye çıkan İstanbul-Bağdat Caddesi’nin kalabalığını hem de İzmir’den dönen takımı, dün sabahın erken saatlerine kadar beklediği düşünüldüğünde -Taksim Meydanı, Etiler, şehrin dört bir köşesiyle birlikte hesapladığınızda- son haftaların gösterileriyle boy ölçüşür.
Fenerbahçe’nin şampiyonluğu ile birlikte, Türkiye’nin siyasi-ekonomik geleceği için daha iyimser olabilir miyiz acaba?
Hiç değilse, Türkiye’nin psikolojisinin daha da bozulmasının önüne geçilmiş olduğunu biliyoruz.
Performans dusuklugu yasandıgı zaman bu periyoddan cıkmak icin yaratıcı olmak gerekiyor. Tıpkı Murat Ozaydınlı nın seyircisiz oynanan macta, SS balkonuna cıkıp, dısarıda tezahurat yapan taraftarı gorunce kafayı iki yana sallayıp aglaması gibi. Ya da Mahmut Uslu nun Basbakanı Cumhurbaskanlıgı secimini bırakıp futbola odaklanmasını ve FB ye yapılanları takip etmesini zikretmek gibi. Bunlar yaratıcı oldugu kadar minimum artı 2 puan etkisi yaratan densizlikler.
Bu arada FB li bir arkadasımdan email geldi. Hic okumadıgım ve pek de haz etmedigim ve sevmedigim Cengiz Candar ın FB sampıyonlugu icin gorusleri asagıda.
15.05.2007 / Cengiz Çandar /
Haftaya bambaşka bir Türkiye ile başladık. Hayır, İzmir’de Ankara-Tandoğan ve İstanbul-Çağlayan mitinglerini de aşan sayı ve coşkuyla gerçekleşen “cumhuriyet mitingi”nin görkeminden ötürü değil. Fenerbahçe’nin şampiyonluğundan ötürü.
Yarım yüzyılı aşkın bir süredir hiç eksilmeyen bir tutkuyla Fenerbahçeli olduğum için, bu dünyada edindiğim en güçlü sezgi; sayısı Türkiye’nin toplam nüfusunun üçte birine dayanan Fenerbahçe camiasının ruh haletine ilişkindir.
Günlerdir yakın çevreme, “Eğer Fenerbahçe, bu yıl futbolda şampiyonluğu kaçırırsa, milyonlarca kişiyi kaplayacak depresif ruh hali, Türkiye’nin zaten krizli siyasi atmosferini öyle olumsuz biçimde etkileyecektir ki, ülkede her şey kötüye doğru gidecektir” diyordum.
Bu görüşümde gayet ciddi ve samimiydim. Geçen yıl, tüm futbol lig sezonunu önde götürdükten sonra son maçın son saniyelerinde avucunun içinden kaçan şampiyonluk, Fenerbahçeli milyonlarda, Fenerbahçeli olmayan kimsenin kolay kolay anlaması mümkün olmayan bir “travma”ya yol açmıştı.
Bu yıl Fenerbahçe’nin “100. yılı” ve camianın üzerine, geçen yıl son saniyelerde kaçırılan şampiyonluğun “travma”sına ek olarak, bir de “100. yılda şampiyonluk zorunluluğu” gibi olağanüstü bir psikolojik baskı bindi. Fenerbahçe, bu sezonu “şampiyon” bitirmeseydi, Türkiye’nin “ruh iklimi”nin olduğundan daha da fazla bozulacağına hiç kuşku yoktu.
Bu futbol sezonuna, geçen yılın etkisiyle sarsıntılı biçimde girildi ama 34 haftalık süper lig adlı maratonun daha ilk maçında Fenerbahçe liderliği ele geçirdi. Altıncı haftada liderliği Vestel Manisaspor’a kaptırdı ve 11'inci haftada geri aldı. O gün bugündür “zirve”de kaldı ve 32'nci haftada şampiyonluğunu ilan etti.
Gerilim, 30'uncu haftada, şampiyonluk tehdit altına girdiği vakit patlak verdi. Cumhurbaşkanlığı seçiminin kilitlendiği hafta sonu. “27 Nisan askeri müdahalesi”yle aynı hafta sonu.
Türkiye, “iki cumhuriyet”in “eşzamanlı”gerilimini kaldıramazdı. Malum, milyonlarca taraftarının gözünde, bir “Fenerbahçe Cumhuriyeti” var.
Fenerbahçe’nin önceki gece gelen şampiyonluğuyla Türkiye, önümüzdeki döneme daha iyimser bakabilir, nefes alabilir.
***
Yukarıdaki satırlar, bizim mutlu bir Fenerbahçeli olmamızdan kaynaklanmıyor; zira “ampirik olgular”, vurguladığımız hususu destekliyor. Bu konuda, arkadaşımız Gökçe Aytulu’nun şunun şurasında 5 Mayıs tarihli ve “Fenerbahçe krize girince, Türkiye de çalkalanıyor” başlıklı Referans’taki yazısı, bu “olgu”yu ortaya koyuyor.
Yazının ilk cümleleri, yazı başlığı ile aynı sonuca çıkan, ters yönden bir saptama yapıyordu: “Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik ve siyasi krizlerine paralel olarak kendini 'cumhuriyet' olarak nitelendiren Fenerbahçe de çalkantı yaşıyor. Fenerbahçe'nin kazandığı yıllarda Türkiye ekonomisi büyüyor.”
Gökçe Aytulu, “cumhurbaşkanı krizi” ile “e-muhtıra” tartışmalarının yaşandığı günlerde Fenerbahçe’nin Futbol Federasyonu ile “tarihinin en büyük kavgası”na tutuşmasının, ligden çekilme tehdidinin çalkantısının yaşanmasının çok şaşırtıcı olmadığını şu satırlarla ortaya koyuyordu:
“Fenerbahçe’nin krizleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin krizleriyle önemli bir paralellik gösteriyor. Özellikle 1980’den beri Fenerbahçe ve Türkiye’nin aynı dönemlerde krize girdiği görülüyor. Türkiye’de darbe ve muhtıraların olduğu senelerin hiçbirinde (1960-71-80-97) Fenerbahçe şampiyon olamadı.”
Her iki “cumhuriyet”in olumlu örnekleri de birbirine paralel. İşte, Gökçe Aytulu’nun bu konudaki değerlendirmesi: “Fenerbahçe’nin başarılı olduğu senelerde Türkiye ekonomisinin de iyi yolda olduğu gözüküyor. 1980’den bu yana Fenerbahçe’nin şampiyonluklarına bakıldığında 2001 yılı haricinde Türkiye ekonomisinin de sürekli büyüdüğü gözleniyor. Türkiye ekonomisi 1983’te 4.2, 1985’te 4.3, 1989’da 1.6, 1996’da 7.9 büyürken Fenerbahçe aynı yıllarda şampiyon oldu.”
Son dört yıllık ekonomik büyüme periyodunda Fenerbahçe’nin üç şampiyonluğu bulunduğunun da altını çizelim.
Bir de son 27 yıl içinde Türkiye’nin çalkantı yaşadığı kritik tarihlerle hemen hemen aynı dönemlerde Fenerbahçe Kulübü’nün de kongreye gitme kararı aldığı, yani bir “yönetim krizi” yaşadığına dikkat çekiliyor. 1980, 1994 ve 1998 yılları buna örnek gösteriliyor. Buradan hareketle Gökçe Aytulu soruyordu: “Şimdi akıllara şu soru geliyor: 22 Temmuz’un öncesi ya da sonrasında Fenerbahçe’yi bir kongre bekliyor olabilir mi?”
Bu sorunun cevabı, önceki gece alındı: Hayır. Fenerbahçe, şampiyon oldu. Fenerbahçe, krizden çıktı. Milyonlarca Fenerbahçeli mutlu. Bu ruh hali, ülkenin siyasi iklimine de mutlaka olumlu etkisini yayacaktır.
***
Hatta, yukarıdaki “ampirik” sonuçlara bakarak bu kez, “askeri müdahale”nin tutmadığını, oturmadığını, Türkiye’deki “demokratik süreç”in “askeri müdahale”nin üstesinden geldiğini bile düşünebiliriz.
Ankara-İstanbul-İzmir mitingleri (Manisa ve Çanakkale’deki "KDV"leri ile birlikte) her ne kadar “askeri müdahaleye karşı demokrasiyi savunma” gösterileri değilseler de daha önce sokağa çıkma alışkanlıkları bulunmayan, genellikle şehirli orta sınıflar açısından “darbeci girişimleri”anlamsızlaştıracak bir “sivil seferberlik” olarak belirdi.
Fenerbahçe’nin milyonlara yaydığı şampiyonluk coşkusu, tümünü aşan bir “sivil seferberlik.” Pazar gecesi saat 21.00’de aynı anda, İstanbul, Ankara, İzmir, Muğla ve yurdun dört bir yanı sokaklara döküldü. Batman’dan bir arkadaşım aradı, “Burası görülmeye değer. Batman, ne Fenerbahçeliymiş meğerse. Şehir meydanında yer yerinden oynuyor” dedi. Bildiğim için Moskova’nın, evet Moskova’nın da farklı olmadığından emindim.
Hiç kuşkusuz, en önemli gösterge, “Fenerbahçe Cumhuriyeti”nin “tören alanı” Bağdat Caddesi’dir.
Hiçbir ön hazırlık olmadan gece karanlığında havai fişek gösterileriyle sahneye çıkan İstanbul-Bağdat Caddesi’nin kalabalığını hem de İzmir’den dönen takımı, dün sabahın erken saatlerine kadar beklediği düşünüldüğünde -Taksim Meydanı, Etiler, şehrin dört bir köşesiyle birlikte hesapladığınızda- son haftaların gösterileriyle boy ölçüşür.
Fenerbahçe’nin şampiyonluğu ile birlikte, Türkiye’nin siyasi-ekonomik geleceği için daha iyimser olabilir miyiz acaba?
Hiç değilse, Türkiye’nin psikolojisinin daha da bozulmasının önüne geçilmiş olduğunu biliyoruz.
"Adnan Sezgin'in attığı her imzanın altına ben imzamı atarım. Bu mesleği en iyi bilen adam." ADNAN POLAT
"Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı."
"Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı."
-
- Moderator
- Posts: 13009
- Joined: Tue Oct 22, 2002 7:47 am
- Location: New Jersey /USA
Cengiz Candar'a bir tavsiyem olacak. Amerikaya gelip gittiginide biliyorum. Acaba ileten olur mu kendisine. Amerikada bildigim kadari ile depresyon ve $izofreni tedavisinde onculuk yapan Eli Lilly firmasinin "bayrak gemisi" sayilan Prozac ilaci ile buyuk bir yol katedildi. $imdi "generik" dedikleri ucuz olarak kendisi gibi bu tur travma gecirenlere asprin gibi yaziyorlar doktorlar.
Bunun yaninda TV'da reklamlarda gordugum Zoloft ve Paxil'de neredeyse recetesiz satilacak duruma geldiler. yalniz okudugum kadari ile travma oldukca derin. Bu ilaclar vizilti gelecek gibi. Benim ona naciz tavsiyem "Halcion." Uyku verip teskin de ediyor. Thorazine ile $izofreni tedavisinde cigir actilar. Boyle cumhuriyet filan diye sayiklamayi $ip diye kesecektir eminim. Etrafinda aile bireyleride derin bir nefes alip, rahatlayacaklardir. Allah $ifa versin. Kolay degil.
Bunun yaninda TV'da reklamlarda gordugum Zoloft ve Paxil'de neredeyse recetesiz satilacak duruma geldiler. yalniz okudugum kadari ile travma oldukca derin. Bu ilaclar vizilti gelecek gibi. Benim ona naciz tavsiyem "Halcion." Uyku verip teskin de ediyor. Thorazine ile $izofreni tedavisinde cigir actilar. Boyle cumhuriyet filan diye sayiklamayi $ip diye kesecektir eminim. Etrafinda aile bireyleride derin bir nefes alip, rahatlayacaklardir. Allah $ifa versin. Kolay degil.
Cengiz Akgun
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
-
- Posts: 283
- Joined: Tue Oct 22, 2002 1:42 pm
Merhaba,
alkislanmayi hakeden alkislanir, ortaligi birbirine katan bir yönetimin ile
sampiyon olan bir takim alkislanmaz.
Hatta hafta sonu Ali Sami Yen'de bu yönetimin protesto edilmesini istiyorum.
Kesilen kablolar yüzünden hic bir ceza almadilar. Almanya'da böyle bir suc
icin ne ceza verirler diye düsünmeye calisiyorum, aklima yapmazlar,
yaptirmazlar, yapamazlar geliyor. Hadi yaptilar diye kendime ikna ediyorum
Ödeyecekleri tazminat ve alacaklari ceza onlari ikinci lige gönderirdi.
Ben böyle bir yönetimi olan kulübü sadece isliklarim.
Hosca Kalin
Birol Önder
alkislanmayi hakeden alkislanir, ortaligi birbirine katan bir yönetimin ile
sampiyon olan bir takim alkislanmaz.
Hatta hafta sonu Ali Sami Yen'de bu yönetimin protesto edilmesini istiyorum.
Kesilen kablolar yüzünden hic bir ceza almadilar. Almanya'da böyle bir suc
icin ne ceza verirler diye düsünmeye calisiyorum, aklima yapmazlar,
yaptirmazlar, yapamazlar geliyor. Hadi yaptilar diye kendime ikna ediyorum
Ödeyecekleri tazminat ve alacaklari ceza onlari ikinci lige gönderirdi.
Ben böyle bir yönetimi olan kulübü sadece isliklarim.
Hosca Kalin
Birol Önder
-
- Posts: 6299
- Joined: Thu Mar 30, 2006 6:35 pm
- Location: Alisamiyene 10 dk
- Contact:
Galatasaray stadına gelen bir Fener takımı için "alkış yapılsın mı yapılmasın mı " tartışması yaşanabilir ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki, böyle birşey SS stadında asla sözkonusu olmaz.. Maçtan önce imkansız da, maçtan sonra '' sırf kendi takımlarını bir nevi protesto etmek" amacıyla maçı kazanan rakibi alkışlayabilirler, hepsi o..
Herşey bir tarafa asıl soru şu: Alkışlarsak ne olur, alkışlamazsak ne olur?
İğrenç insanların yönettiği bir klubü alkışlamak SS stadında insan muamelesi görmemizi sağlayacak mı? Daha fazla kan akmasını önleyecek mi? FB'nin "şerefsiz, hırsız, soysuz" yöneticilerini adam edecek mi?
Yoksa, "büyüklüğümüzü kabul etmek zorunda kaldınız alkışlayın ulan ib.eler" diye böğürecekler mi?
Herşey bir tarafa asıl soru şu: Alkışlarsak ne olur, alkışlamazsak ne olur?
İğrenç insanların yönettiği bir klubü alkışlamak SS stadında insan muamelesi görmemizi sağlayacak mı? Daha fazla kan akmasını önleyecek mi? FB'nin "şerefsiz, hırsız, soysuz" yöneticilerini adam edecek mi?
Yoksa, "büyüklüğümüzü kabul etmek zorunda kaldınız alkışlayın ulan ib.eler" diye böğürecekler mi?
-
- Posts: 2313
- Joined: Thu Oct 24, 2002 2:35 am
- Location: Falls Church, VA, USA
Bak sen bak!?! Way anasini sayin seyirciler! Bunun 2 acilimi olur herhalde:Hatta, yukarıdaki “ampirik” sonuçlara bakarak bu kez, “askeri müdahale”nin tutmadığını, oturmadığını, Türkiye’deki “demokratik süreç”in “askeri müdahale”nin üstesinden geldiğini bile düşünebiliriz.
- Ya memlekette, laikligin dibine dari suyu ekecekler, "bosverin seriati filan yahu, FB sampiyon olmus, keyfimiz yerinde, kim ugrasacak simdi laiklikle filan" diyecek herhalde.
- Ya da, eger onlar bu muhtesem mutluluklariyla daha da gaza gelip, laikligi catirdatirlarsa, Pa$alar kendi aralarinda konusurken, "yahu, simdi darbe yapmak lazim, memleket elden gidiyor ama, FB'miz sampiyon olmus, halk halinden cok mutlu, arkamiza destek bulamayiz" filan diyor olurlar herhalde...
Ulen, bu nasil bir megalomanliktir, ne bicim bir "adi konulmaz buyukluk"mus be?!?
Hayir isin ilginci, ayni mantiktan:
- memleketin ucte birine degil, cok daha buyuk yuzdesine hitabeden, GS'nin Avrupa Sampiyonlugunun memleketi duzluge cikarmasi,
- Gecen seneki "travma" sonrasi, memleketin batmasi,
- Veya, bu travmada cok buyuk pay sahibi olan Denizlispor'un vatan haini ilan edilmesi
gibi durumlari "amprik" olarak yasamamisiz neyse ki...
La havle vela havle vela kuvvete... Bu yasina gelmis, boyle statu sahibi olmus insanlarin, gercekle baglantilarini (amprigini yiyeyim.. tovbe tovbeee!?) bu derece kaybetmelerine, en iyi Cengiz Hocam'in yazisi "ilac" olur deyip, ustunde durmamak en iyisi...
Özgür